[email protected] & Lefkoş[email protected]
Geçen Cumartesi erken yatayım dedim… Erken dediğim, saat 11.30 gibi…
Uyumak ne mümkün… Yatağın içinde dönüp duruyorum…
Hanım, “balık heyecanı”na yoruyor bu durumu… Ama nerede… Benim kafamın içinde başka so
Geçen Cumartesi erken yatayım dedim… Erken dediğim, saat 11.30 gibi…
Uyumak ne mümkün… Yatağın içinde dönüp duruyorum…
Hanım, “balık heyecanı”na yoruyor bu durumu… Ama nerede… Benim kafamın içinde başka soru(n)lar dönüp duruyor…
Onlar dönüyor; ben dönüyorum…
Meydana, önlü arkalı sandalyeler dizilmiş… Bangır bangır bir müzik: “Beşparmaklar Toroslar var yaaa…” müzik aniden duruyor; sonra yeniden başlıyor…
Tahmin edeceğiniz gibi “STOP” ya da “DON” dediğimiz oyun oynanıyor…
“Koltuk ve çıkar için hayatta her şey mübahtır!..” anlayışını çocukken kafalarımıza sokmak için icat edilmiş bir oyun bu… İşin inceliği ayakta kalma değil; bir koltuk kapmada…
Müzik durduğu anda en yakınınızdaki koltuğa oturdunuz oturdunuz; yoksa devre dışın kalan sandalyeyi alıp; oyun dışı kalırsınız…
Ayakta kalmamak için her türlü tinyozluğu düşünmeniz; yanınızdakileri itip kakmanız ve koltuğa odaklanmanız gerek…
Çocukluğumda yüzlercesine katıldığım bu oyunda her zaman ilk atılan olurdum ben… Kazananı önceden tayin edenin, müziğin başında duran yönetici olduğunu anlamam yıllar aldı…
Oyunu yöneten tarafından seçilmişseniz; müzik hep sizin kıçınız sandalyeye en yakın olduğu anda kesilir… Sizde de yeterli çeviklik ve yetenek varsa kazanırsınız… Yoksa, işiniz hava gazı…
Arsız/yüzsüz kapitalizmin temel derslerinden biri olan bu oyun nereden mi kafama takılmıştı?... O gün okuduğum bir haberden…
“Mersin Valisi, KKTC hükümeti ile protokol imzaladı… KOBİ’lere destek…”
Bir yanda Mersin Valisi, diğer yanda KKTC hükümeti!.. Yok yok buna şaşırmıyorum…
Bir yanda bizim Cumhurbaşkanı, diğer yanda onların başbakanı pozisyonlarını bile gördük biz… Bunda şaşacak ne var?!..
1980’den sonra Türkiye’den gelen emirler doğrultusunda “ihracat mevzuat ve evrağını” değiştirerek dünyaya açılan tek kapımız olarak lanse edilen MERSİN; sonraki yıllarda ihracatımızın baltalandığı çıkmaz sokak’a dönmüştü ya; “acaba, bu yanlışlık en nihayet görüldü de; düzeltilmeye mi çalışılıyor? diye düşünmeme şaşmıştım ben…
Öyle ya; “Bayram değil, seyran değil… Valim beni niye öptü?”
Üstelik “VALİ” sıfatıyla da değil; “Çukurova Kalkınma Ajansı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı” sıfatıyla…
Meselenin aslı ne?..
Bu ülkenin “yatırım ihtiyaçları” Mersin’deki Çukurova Kalkınma Ajansı tarafından belirlenecek… ve bu Ajansı’ın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olan VALİ, TC Yardım Heyeti ile işbirliği içinde nerelere ne tür yatırımlar yapılıp; kimlere HİBE olarak katkı vereceklerine karar verecekler…
Eee… Bizim Hükümet ne yapacak?..
Söyleyim… Hükümetin buradaki rolü; UBP’li ilçe başkanlarının bölgedeki yandaşlarını korumak için yaptığı işe benzer bir işlev yüklenecek…
Yani Mersin Valisi’ne “yahu bizim falan adamı da bir görseniz, memnun oluruz… İrsen bey size şükranlarını sunar…” demekle yetinecekler…
Anlayacağınız; Mersin On… Lefkoşa Don !...