Mete’yi anarken
Geçtiğimiz, 20 Ocak 2014 Salı günü, bundan tam 26 yıl önce takımı Samsunspor ile Malatya deplasmanına giderken, takımının Havza yakınlarında geçirdiği elim trafik kazası sonucunu yaşamını yitiren merhum Mete Adanır’ı bir kez daha andık.
Zaten, tam 26 yıldır Mete’nin mezarı başına toplanan ailesi ve bir avuç seveni ve zamana göre bazı siyasiler nutuk üstüne nutuk atıyor, Mete’ye olan sevgilerini dile getiriyor ve Mete için, Kuzey Kıbrıs futbolu için neler yapılabileceğini dile getiriyorlar.
Yani, 26 yıldır değişen bir şey yok. Üstelik, Karaoğlanoğlu köyünde Mete Adanır isiminin verildiği stat yıkık, dökük, perişan bir şekilde duruyor.
Bundan daha elim ve daha vahim; bu stadın rehabilitesi ve yeniden canlandırılması adınma, tribünlerinden başlayarak, zemininin sentetik yapılaması için açılan ihale, sırf siyasi beklentiler nedeniyle Demokrat Parti’nin elinde tutttuğu bir-iki belediyeden biri olan Tatlısu Belediyesi’ne hiç utanmadan, fütursuzca kaydırılıyor.
Bunu yapan da kim? Değişen siyasi konjentürde, adeta altın bulmuş gibi, CTP-BG/DP hükümetlerinde dört bakanlık bulunduran, en önemlisi bu bakanlıklardan uhdesinde bulundurduğu Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Ekonomi, Kültür ve Spor Bakanı Serdar Denktaş.
Kendisine yapılan eleştiriler karşısında spordan çok anladığını, sporu çok sevdiğini hatta, Yenicami genç takımında futbol oynadığını iddia eden Serdar Denktaş, aile dostu olduğunu söylediği Mete’nin anma törenine bile gelmeyerek, bu konundaki vizyonsuzluğunu ve vefasızlığını bir kez daha ortaya koydu.
Çevresine topladığı bazı şakşakçılar ile en iyi Spor Bakanı olduğunu iddia eden Bakan Denktaş, ilaç niyetine nasıl bir spor politikası yürüteceğini bugüne kadar açıklamadı.
Zaten, kerhen kabul ettiği Spor Bakanlığı’nda ilk iş olarak, spordan anlamayan bir Genel Koordinatör atarken, bunun ne kadar yasal olduğuna hiç bakmadı. Daha, sonra, bu göreve getirdiği Orçun Kamalı’yı da spordan uzaklaştıran Serdar’ın bu bakanlıkta ne yapacağını, spor kamuoyu merakla bekliyor.
Serdar Denktaş Spor bakanlığında ne yaptı? Kendi dümen suyunda gitmeyen Spor Dairesi Genel Yönetim Kurulu’nu adeta darmadağın ederek, kendine uyumlu bir hale getirdi. Piyangolar Birimi’ne, ısrarla Bayan Yudum Mişon isimli, background’ı tartışılan birini atadı.
Ralli için, pist adına adeta tarlaya dönüştürülen Taksim Stadı’nı nadasa bıraktı.
Ve en önemlisi, merhum Mete Adanır anısına inşa edilen Mete Adanır Stadı’nın sentetik çim zemin projesi ile siyasi nedenlerle iptal etmesi, hem Mete’nin anısına, hem ülke sporuna büyük bir vefasızlık olarak geçti.
Bu arada, Mete’nin son olarak futbol oynadığı ve takımla birlikte Malatya deplasmanına giderken, futbol şehidi olduğu Samsunspor Kulübü Samsun’nda inşa ettiği görkemli kapalı spor salonuna Mete Adanır ismini verdi. İşte vefa bu Spor Bakanı Denktaş. Bilmem, kıssadan hisse çıkarabilir misin?
Mete, Samsunspor ile deplasmana giderken, bir rüya görmüştü. Bu rüyada ölümü adeta kendisine beyan olmuştu ve bu rüyayı takım arkadaşı kaleci Fatih ile paylaşmıştı. İşte, bu elim kazadan sonra hayatta kalan Fatih’in anlattığı “Mete’nin Rüyası”nı sizlere naklediyorum.
Mete’nin Rüyası
Samsunspor takımıyla sezon başı kamplarını ya Uludağ’da yapardık, ya da Belgrad’a 77 kilometre uzaklıktaki çok sevimli bir şehre giderdik. 1988 senesinde yönetim tercihini Uludağ’dan yana kullandı. Her gün sabah ve akşam çift idman yapıyoruz. Otelde bir sabah giyinip aşağıya indim. Mete tek başına oturuyor.
– Günaydın Mete.
– Günaydın Fatih, sana bir şey soracağım.
– Sor.
– Şimdi olmaz. İdmandan dönünce bana hatırlat da sorayım.
İdmanı bitirip otele döndük. Sonra Mete’nin yanına gittim.
– Ne anlatacaktın?
– Dün gece bir rüya gördüm.
– Hayırdır inşallah.
– Sen ve ben ölümü bekliyorduk, Sen ‘La havle vela kuvvet’ gibi bir şey söyledin, kurtuldun. Ben kurtulamadım.
...Samsun’a dönünceye kadar bana müsaade et. Yorumunu öğrenir sana söylerim.
Samsun’a dönünce ilim sahibi olduğuna inandığımız bir hocamıza rüyayı anlattık. “Bu bir çağrıdır.” dedi.
Ben de gidip bu yorumu Mete’ye anlattım.
Tam 5 ay sonra 20 Ocak 1989 günü ben otobüsün 4. sırasında sağ tarafta uyurken, rahmetli Mete’nin sesiyle uyandım: “Vuruyoruz”.
Bir baktım ki, kamyonla burun burunayız. Rahmetli uyanık olup da olayı görmenin heyecanıyla ayağa kalkmıştı. Sonrasında sadece koltukların asasında sıkışıp kaldığımı... ve hastanede gözlerimi açtığımı hatırlıyorum. Mete benim kadar şanslı olamamış, kafasını tavana vurmuştu.
Samsunspor kalecisi Fatih Uraz
-------------
KTSYD’nin Antalya Semineri
Kurulduğu günden bugüne dev adımlarla kurumlaşan, bu dönem içerisinde bir takım sancılar yaşayan Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği artık kendisini aşmış, KKTC’nin tanınmamışlığına rağmen, uluslararası platformda kendisini kabul ettirme noktasına doğru ilerliyor.
Geçmişteki, yapısında o dönemin başkanlarının daha çok ahbap-çavuş ilişkileri üzerine kurduğu dernek adeta, sınırlı bir şekilde başkana yakın birkaç kişinin derneği olmuştu. Kendi üyelerinin, gelişimi, kurumlar arasındaki diyalog, üyelerinin bilgi ve becerisine, en önemlisi vizyonuna göre bir politika izlemek yerine, bu sınırlı ve iltimaslı üyelerin derneği olmuştu.
Hatta, daha ileri giderek, kendi üyelerini dışlayan, onları savunmasız bırakan ve çifte standart uygulayan yönetim, bundan dört yıl önce göreve gelen Ogün Genç Kaçmaz ile birlikte müthiş bir değişime uğradı.
Önce, eski alışkanlıklarından kurtulan KT SYD, spor yazarı tanımını belirleme çalışmasına girişti. Her isteyenin bir çırpıda spor yazarı olduğu, işine geldiğinde spor yazarlığının yanı sıra hiç de etik olmayan sporla ilgili görevleri de yapmaktan çekinmeyen bu gruba yeni hazırlanan çağdaş bir tüzükle dur denildi.
Bu tüzükteki spor yazarı tanımına uymayan kişilerin dernek ile ilişkileri kesildi. Onlara, ya spor yazarlığı, yada diğer görevleri şeklinde tercih yapmaları istendi.
Bu şekilde, spor yazarlıkları zapt-ı rapt altına alındıktan sonra, yeni bir spor yazarı tanımı ile spor yazarlarının akademik gelişimine hız verildi.
İşte, bu anlamda 08-11 Ocak 2015 tarihleri arasında Antalya’da “Sporun Vizyonu” konulu bir seminer düzenledi.
Bu seminere, inanılmaz bir şekilde 62 spor yazarı Antalya’nın en lüks otellerinden biri olan Antalya’nın ünlü oteller bölgesi olan Lara’da yer alan Concorde Otel’de müthiş bir organizasyon ile gerçekleşti.
Özellikle, spor turizminin tartışıldığı seminerde, konuşmacılar bir anlamda kış aylarında sporun başkenti olan Antalya’da böyle bir seminerin yer alması, KTSYD’nin artık sıradan bir spor örgütü değil, dünya çapında bir spor örgütü olduğunun kanıtıydı.
Sadece, bu örgütün tüm gücünü kullanarak, uluslararası temaslarda ısrar ederek, KTSYD’nin zincirlerini kırmasını sağlamalıdır. Üyelerinin, ihtisaslaşması konusuna da ağırlık vermesi gereken KTSYD, yabancı dil konusunda da üyelerini teşvik etmelidir diye düşünüyorum.
Sakın kimse, bu saatten sonra, sırf kıskançlık histerisi ile KTSYD’ye saldırmasın. Çünkü, müthiş vizyonu ve know-how’ı ile Ogün Kenç Kaçmaz başkanlığındaki yönetim kurulu bir dünya örgütüdür.