Mevduatların tamamı krediye dönüşmüyor
Merkez Bankası Başkanı Rifat Günay’ın bankalardaki paranın krediye dönüştürülmesine ilişkin çıkışına Bankalar Birliği'nden yanıt geldi, bankalar “Mevduatların tamamının krediye dönüştürülmesi mümkün değil” dedi.
Fehime ALASYA
Başbakan Ersin Tatar’ın ‘kredi faizlerinin düşmesi gerektiği’ yönündeki açıklamalarının ardından Merkez Bankası Başkanı Rifat Günay’ın basın toplantısında ‘mevduatların krediye dönüşmesi, kredilerin kullandırılması, finansa erişim’ gibi satır başları dikkatleri, ülkedeki mevduatların reel sektöre yansımasına çevirdi.
Merkez Bankası Başkanı Rifat Günay’ın bankalardaki paranın krediye dönüştürülmesine ilişkin çıkışına Bankalar Birliği'nden yanıt geldi, bankalar “Mevduatların tamamının krediye dönüştürülmesi mümkün değil” dedi.
Mevduatların reel sektöre yansımasını değerlendiren Kuzey Kıbrıs Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Olgun Önal, bankacılık sisteminin tasarruf edilen mevduatları ölçülü ve yeterli seviyelerde kredi şekline dönüştürmekte, fonksiyonlarını yerine getirmekte olduğunu belirtti. Önal, mevduatların tamamının krediye dönüştürülmesinin mümkün olmadığını gerekçeleriyle anlattı.
Mevduat dışında uzun vadeli, düşük maliyetli kaynak yaratılması gerektiğini ifade eden bazı bankalar, bunun yanda hukuki sürecin doğru çalışmasıyla düşük maliyetli krediye erişimin çok da kolay olacağını savundu, bunun devlet iradesi ile mümkün olduğu belirtildi.
YENİDÜZEN’e konuşan Eski Maliye Bakanları ve ekonomi çevreleri de ülkedeki mevduatın krediye dönüşümü, vatandaşın kredi kullanımına erişimi ve kredi faizlerinin iyileştirilmesi gibi konularda görüş paylaştı…
Bu sıkıntılar için hükümetin bazı noktalarda iyileştirmeye gitmesi gerektiğini savunan tüm kesimler, tahsili gecikmiş alacaklar ve ödenmesinden umudu kesilen ‘donuk kredi’ler konusunda köklü çözüm gerektiğiyle ilgili hemfikir oldu…
Kuzey Kıbrıs Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Olgun Önal:
“Mevduatların tamamının krediye dönüştürülmesi mümkün değil”
“Mevduatların tamamının krediye dönüştürülmesi mümkün değil. Bankacılık sistemimiz tasarruf edilen mevduatları ölçülü ve yeterli seviyelerde kredi şekline dönüştürmekte, fonksiyonlarını yerine getirmektedir”
Kredi projeleri için bankalar arasında sürekli bir rekabet bulunduğunu belirten Kuzey Kıbrıs Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Olgun Önal, piyasanın etkin şekilde işlediğini kaydetti.
Toplanan mevduatın tamamının krediye dönüştürülmesinin mümkün olmadığını anlatan Önal, örneklerle bunun nedenlerini açıkladı.
Önal, açıklamasında şunları belirtti:
“Bankacılık sisteminin önemli fonksiyonlarından birisi, tasarruf sahiplerinden topladığı kaynakları bankacılık kredilendirme prensipleri ve kuralları çerçevesinde fon ihtiyacı içinde olan kişi ve kurumlara kredi olarak kullandırmaktadır. Bunu teknik olarak, mevduatın krediye dönüşüm oranı (krediler/mevduat) olarak ifade ediyoruz ve bankacılık sisteminin derinlik ölçütlerinden birisi olarak tüm dünyada kullanılmaktadır. Bankacılık sistemimizin toplam mevduat tutarı 34.6 Milyar TL, toplam brüt kredilerimiz 24 Milyar TL, mevduatı krediye dönüştürme oranımız ise %69 seviyelerindedir. Topladığımız mevduatın tamamını krediye dönüştürmemiz genel bankacılık prensipleri ve yasal kurallar nedeniyle mümkün değil. Bunun doğal ve yasal sınırları var. Bankacılık sisteminin kendi doğal Likidite ihtiyaçları ve Merkez Bankamızın belirlediği mevduat munzam karşılık oranları, disponibilite oranları gibi yine likitediteye yönelik oranlar nedeniyle mevduatlarımızın %20 ile %30’u arasındaki kısmını Merkez Bankası’nda tutmak durumundayız. Bazı ülkelerde, krediler/mevduat oranı %100’ün üzerinde görülebilir. Bu ülkelerin bankacılık sistemi mevcut mevduatlarının ötesinde kredi vermiş gibi gözükmektedirler. Bunun sebebi, bu ülkelerin bankacılık sistemlerinde mevduat dışı kaynakların (tahvil piyasası, sendikasyonlar ve buna benzer diğer borçlanma imkanları) varlığıdır. Bizim ise ülkemizde bankacılık sistemin ana ve hatta tek yabancı kaynağı mevduatlardır.
Dolayısıyla, bankacılık sistemimiz tasarruf edilen mevduatları ölçülü ve yeterli seviyelerde kredi şekline dönüştürmekte, fonksiyonlarını yerine getirmektedir diyebiliriz.
Ölçüm için kullanabileceğimiz bir başka kriter, toplam aktif içerisinde kredilerin oranıdır (krediler/aktif). AB Ortalaması %58, Türkiye %62, bizim sistemin oranı ise %57’dir.
Görüldüğü üzere burada da normal seviyelerde gözükmekteyiz. Kaldı ki, bizlere bu güne kadar ulaşmış, finansa erişim ile ilgili şikayet bulunmamaktadır. Ben, doğru proje için kredi bulamayan kimse ile bugüne kadar karşılaşmadım, duymadım. Kredi projeleri için bankalarımız arasında sürekli bir rekabet var ve piyasa etkin şekilde işliyor.” dedi.
NovaBank Genel Müdürü Bülent Berkay:
“Bankanın, mevduat sahibinin ve krediyi alanın da korunması gerek”
“İnsanlar taahhüdünü yerine getiremiyorsa nelerle karşı karşıya kalacağını bilmeli, bankanın da mevduat sahibinin de krediyi alanın da korunması gerek”
Bankaların tahsili gecikmiş alacaklar ve donuk krediler konusunda sorunlarının çözülmesi gerektiğini anlatan NovaBank Genel Müdürü Bülent Berkay, “sürecin bir yanı çalışmazken, diğer yandan erişilebilirlik sağlamak mümkün değil” diyerek, ülkedeki kredi kullanımına erişilebilirliği yorumladı.
Siyasi erkin bu konuyu çözmek için yıllardır hiçbir adım atmadığından dert yanan Berkay, özetle şunları belirtti:
“Göreve talip olanlar yasal düzenlemeler yapmazsa serzenişte bulunmanın çok anlamı olmaz. 2007’den beridir donuğa dönüşmüş kredilerin tahsil edilmesiyle ilgili süreçlerin çok yavaş olduğunu paylaşıyorduk. Siyasi erk, bu yönde yıllardır hiçbir adım atmadı. Dün Merkez Bankası da bunu ifade etti. Bu konuda hukuki açıdan bankalar en az 5 yıllık bir sürece giriyor. Sürecin bir yanı çalışmazken, diğer yandan erişilebilirlik sağlamak mümkün değil. Bir terazinin iki tarafı vardır. Asli görevimiz mevduat sahibinin parasını korumaktır.
Hukukta olduğu gibi tapu dairesindeki yasal süreç de çalışmıyor, bu sıkıntıları yönetmeye talip olan siyasilerdir. Serzenişte bulunmasınlar, bu sadece mazerettir.
Devlet Tasarrufu mevduat sigorta fonuna devredilen birtakım mallar vardır ve bu kullanılamıyor. Satışı beklenen ve devri olmayan konular var, banka bunu yapamıyor çünkü burada da hukuki süreç işlenemiyor. Bunlar aşılırsa o zaman erişilebilirliğin yüzde 50’sini aşarız demektir.
Bir tarafı çalışan, bir yanı çalışmayan sistem olursa elbette krediye erişim zordur.
Tahsilât bacağıdır, bu bacak da çalışırsa o zaman o zaman maliyet düşer.
İnsanlar taahhüdünü yerine getiremiyorsa nelerle karşı karşıya kalacağını bilmeli, bankanın da mevduat sahibinin de krediyi alanın da korunması gerek.
Yasal düzenleme de şart değil, niyet olursa ve siyaseten engellemeler olursa sistem çalışabilir.
İkinci önemli bir konun da kredi maliyetleridir. Paranın dönüşü ve realize edilmesi çalışırsa, tahsili gecikmiş alacaklar konusu çözülürse, bankaların omzundaki en büyük yük ortadan kalkarsa bu maliyetler de düşecektir.”
Maliye Bakanlığı Eski Bürokratı Erkan Okandan:
“Mevduatların krediye dönüşmesinin birinci engeli, iş kurma yatırım yapma amaçlı borçlanma pozisyonunun ortada olmamasıdır”
“Mevduatın krediye dönüşebilmesi için piyasada iş yapacak ortam olmalı. Piyasadaki iş hacmi artmalı. Şu an ülkede böyle bir ortam yok. Ülkede tüm sektörlerde iş hacminde daralma var. Hiçbir işletme kapasite arttırmadan yana değil. Tam tersi mevcudu koruyamıyor. Bankalarda ciddi bir mevduat var ama talep yok”
Mevduatların krediye dönüşümü ve kullanımındaki bazı engeller olduğunu ifade eden Maliye Bakanlığı Eski Bürokratı Erkan Okandan, bunlara değindi.
Okandan, YENİDÜZEN’e yaptığı açıklamasında özetle şunları belirtti:
“Yeni yatırımlar için krediye talep olmadığını anlatan Okandan, “Krediye talep yok çünkü mevduatların krediye dönüşmesinin birinci engeli, iş kurma yatırım yapma amaçlı borçlanma pozisyonu ortada olmamasıdır. Sadece iş yürütme, sadece mevcudu koruma noktasında reel sektör borçlanıyor. Sektörlerin gelirleri çok azaldı, sadece giderlerini karşılama maksadıyla yatırım yapma talebinde bulunuluyor.
Merkez Bankası açıklamasında da tahsili gecikmiş alacaklar ciddi boyutlara ulaştı. Bu bankalar açısından kısa vadede olmasa bile uzun vadede, donuk olması durumunda kendi sermayesinden karşılık koymak zorunda kalacak. Banka maliyetleri artacak, bu da kredi faizlerinin artmasına sebep olacak. Sonuçta bu tahsili gecikmiş alacaklar yine vatandaşa yeni kredi taleplerine maliyet olarak yansıyacaktır.”
“Piyasadaki iş hacmi artmalı”
Kredi faizlerinin düşmesi ve tahsili gecikmiş alacaklarla ilgili de yorumda bulunan Okandan; “Mevduatın krediye dönüşebilmesi için piyasada iş yapacak ortam olmalı. Piyasadaki iş hacmi artmalı. Şu an ülkede böyle bir ortam yok. Ülkede tüm sektörlerde iş hacminde daralma var. Hiçbir işletme kapasite arttırmadan yana değil. Tam tersi mevcudu koruyamıyor. Bankalarda ciddi bir mevduat var ama talep yok. Bu da pandemi sonrası belirsizlik, ülkedeki nüfus oranında azalma olduğu için her türlü mal ve hizmete talep azaldı. Bu nedenle kredi taleplerine ilgi yok.
Kredi faizleri de yüksektir, bu nedenle de talep çok fazla yoktur. İnsanlar risk almamak açısından daha düşük faize yönelip dövize yatırım yapıyor. Bankalar da dövizin ne olacağını öngöremediği için riskini kredi faizlerine ekliyor. Bu nedenle kredi faizleri yükseliyor.
Bunların makul seviyeye gelmesi için önce iş piyasasının normal seviyeye gelmesi gerek. Bunun yanında tahsili gecikmiş alacakların da bir an önce çözüme gitmesi gerek. Bu Merkez Bankası açıklamasında da yer alıyor. Mahkemeye yansıyan konuların çözümü 4, 5 yıl alıyor, bu olur şey değil.” ifadelerini kullandı.
CTP Milletvekili Özdil Nami:
“Devlet iradesiyle faizler düşürülebilir”
Bankaların topladığı mevduatı değerlendirmek istediğini anlatan CTP Milletvekili - Eski Ekonomi Bakanı Özdil Nami, buna karşın ülkede artı değer yaratan projelerin hayata geçmediğini kaydetti. “İzolasyonlar ve tüm yasalarımızın ilke kalması ve yatırım iklimi oluşturmakta geç kalmış olmamız buna engel. Alınan kredileri ödemek zorlaştı. Faiz oranlarına da banka ve devletin herhangi bir etkisi yok. Bu TC tarafından belirleniyor.” diyen Nami, devletin ortaya koyacağı irade ile faizlerin düşürülebileceğini işaret etti.
Bunu bazı örneklerle de detaylandıran Nami, şöyle devam etti:
“Örneğin Kalkınma Bankası’na yapılan bazı ödemelerde indirime gidilebilir. Faiz oranlarıyla ilgili devletin yapabileceği bir şey yok ama zenginlerden vergi toplamayı, kayıt dışıcılığı önlemeyi becerebilirse buna katkı sağlanabilir ama bu yönde de becerileri yok.”
Türkiye’ye ödenen enflasyon vergisiyle ilgili de görüş paylaşan Nami, “Bizi bir de Türkiye’ye ödediğimiz enflasyon vergisi zora sokuyor. Yapılan açıklamada resim eksik yansıtıldı. Türkiye’ye ödenen ve bize iade edilmeyen bir vergidir ve bize iade edilmiyor, sürekli açık çıkmasına neden oluyor, ülkede iş yapabilirliği zorlaştırıyor.” şeklinde konuştu.
Eski Maliye Bakanı Birikim Özgür:
“Finansman desteğiyle ilgili kuralların gözden geçirilmesinde yarar var”
“KGF’nin % 3 faiz desteğiyle sunduğu 1,5 milyarlık kaynağın sadece 400 milyonu kullanılabildi. Demek ki bu finansman desteğiyle ilgili kuralların gözden geçirilmesinde yarar var”
Merkez Bankası Başkanı Rifat Günay’ın yapısal reformlara ve bütçenin güçlendirilmesi ihtiyacına yaptığı vurgunun çok önemli olduğunu savunan Eski Maliye Bakanı Birikim Özgür, “Bu iki konuda programa dayalı somut adımlar atılmadığı müddetçe krizler karşısında elimiz kolumuz bağlı izlemeye devam edeceğiz” dedi.
Finansa erişimi kolaylaştırmak için devletin bankalar arası rekabeti çalıştırmasının büyük önem taşıdığını anlatan Özgür, hükümetin kısa ve orta vadeye dönük planlı ve programlı hareket etmesinin şart olduğunu anlattı. Özgür, şöyle devam etti:
“KGF’nin % 3 faiz desteğiyle sunduğu 1,5 milyarlık kaynağın sadece 400 milyonu kullanılabildi. Demek ki bu finansman desteğiyle ilgili kuralların gözden geçirilmesinde yarar var. Vadenin uzatılması, faiz desteğinin artırılması gibi değişikliklere gidilebilir. Kapsamı genişleterek çalışma sermayesi ihtiyacının da karşılanması, talep düşüşün telafi edilmesine yönelik ekonomik aktivitelerin desteklenmesi, nakit akışı sorunlarını gidermek için işletme sermayesi sunulması gibi konulara yoğunlaşmak gerekiyor.
Bununla birlikte bir yandan orta vadeli program hazırlayıp uygulamak suretiyle bütçede krizlerle mücadele kapsamında kullanılabilecek bütçeyi artırmak ve faiz oranlarını etkileyen kamu iç borç stokunun geri ödemesini planlayarak hızlandırmak, diğer yandan da kısa vadede şube bankalarının Türkiye’de sunduğu kredi imkânlarının burada da kullanılabilmesini sağlamak gerekiyor. Örneğin Türkiye Halk Bankası Destek Kredisi’nden daha geniş bir kesimin faydalanması için girişim yapılabilir.
Özetle, kriz ortamında süreci iyi yönetebilmek için hükümetin soğukkanlılıkla kısa ve orta vadeye dönük planlı ve programlı hareket etmesi şart. Vizyon ve hedef noksanlığı toplumu geçmişe hapsediyor, dışa bağımlılığı ciddi şekilde artırıyor ve hepsinden önemlisi krizin can yaktığı böylesi bir dönemde bile devletin ekonomik aktörlerin yanında değil karşısında konumlanmasına yol açıyor.”
Ekonomist Berkan Tokar:
“Hukuki süreç bile daha sıkı eleyip, mevduatın kullanımında kısıtlamaya gidilmesine neden oluyor”
Bankalar tarafından kredi kullanımlarının ‘ince elenip sık dokunarak’ sağlanmasını değerlendiren Ekonomist Berkan Tokar, bunun nedenlerine değindi.
Tokel, açıklamasında özetle şu ifadelere yer verdi:
“Daha güçlü bir maliyeye ihtiyaç olduğunu belirten Merkez Bankası, personel giderleri konusunda da ‘nitelikli ve az sayıda’ personel gerektiğine ilişkin tespitlerini de açıkladı. Bu ülkemizin bir gerçeğidir; devlet bütçesinde maaşlar çok büyük bir oran tutuyor, bu oranın azalması gerek. Buna karşın hükümetin bu yönde bir eğilimi yok, tam tersi nitelik aramadan sınavsız istihdamlar yapılmaya devam ediliyor.
Kendi ayakları üzerinde duran, kendine yeten bir ülke olması gerektiği düşüncesindeyiz. Bunu çoktan beridir söylüyoruz. Bankaların nakit sorunu olmaması da ülkemiz açısından iyi bir gelişmedir. Bankalardaki mevduatların krediye dönüşmesi konusunda ise yatırım yapma talebinin az olduğunu düşünüyorum. Bu talebi arttırmak için hükümetin çeşitli teşvik ve düzenlemeler yapmalı. Bunların artması için yatırım iklimi risklerinin azaltılması ve iyileştirilmesi gerek. Gerekli politikalar uygulanabilir olmalıdır. En büyük sıkıntı olan donuk krediler ve tahsili gecikmiş alacaklar konusunda da bankalar daha iyi şartlar yaratmaya çalışıyorlar. Bir davanın sonuçlanması beş yılı buluyor denildi, bu bile daha sıkı eleyip, mevduatın kullanımında darboğaza neden oluyor. Bunlar çok daha pratik hale getirilmeli, bunlar hızlandırılmalı. Bununla ilgili hükümet gerekli adımları atmalıdır.”