Meydan başka, Cenevre başka…
Bitmedi, bitirmedi Kıbrıslı Türkler… Bitmedi, bitirmedi Kıbrıslılar…
Cumartesi günü bir kez daha gördük ki her ne kadar da “artık bu iş bitti, ülke de bitti, umutlar söndü, iş ayrı devlete kadar geldi, bizim söz hakkımız kalmadı” gibi umutsuz söylemler olsa da böyle bir ortamda bile meydanlar dolabiliyor…
Karşılıklı hem de…
Kıbrıs’ın hem kuzeyi, hem güneyi meydanları doldurdu yine…
“Federasyon Yolunda Birlikte” diyerek…
Farklı kesimlerden geldiler meydana…
Görüşler farklıydı belki, farklı görüşleri vardı çeşitli konularda ama bir ortak düşünceleri vardı;
Bu ülkede Federasyon’dan başka çıkar yolu yok.
Yarın Cenevre’de görüşmeler başlayacak… 5+BM gayrı resmi görüşmelerinde daha önceki anlaşmalar, kararlar ve imzalara rağmen Türk tarafı “eşit egemen iki devlet” isteyecekmiş.
Yani çözümsüzlüğün devamı, sürecin uzaması, Kıbrıslıların bilmem ne kadar zaman daha Türkiye çıkarları uğruna kullanılması için iplerinin oynatılmasının devam etmesi amaçlanıyor…
“50 yıldır Federasyon görüşüyormuşuz ama bir türlü çözüm olmamış, Kıbrıs birleşmemiş de onun için şimdi iki ayrı devletle çözümü arıyormuşuz!”
Her ne kadar amaç farklı olsa söylenmek istenen bu aslında… Ne deniyor;
“50 yıldır Federasyon görüşüldü ama çözüm olmadı”
Demek ki iki ayrı devleti isteyenler de çözüm istiyorlar ki bu formülle çözümü zorlayacaklar.
Çözüm istemiyorlar mı! Ben öyle duymuyorum. Hep çözümden söz ediyorlar ve bunu Kıbrıslı Rumların engellediğini az önce söylediğim referandumu hatırlatarak yapmaya çalışıyorlar.
“Yok yahu!” mu diyorsunuz… Alın işte Tatar’ın söyledikleri;
“Annan Planı ile ilgili 24 Nisan referandumunun 17. yıldönümünden hemen sonra, 27-29 Nisan tarihinde Cenevre’de gayri resmi 5+BM toplantısı yapılacaktır. Bu toplantıda da, iki egemen eşit devletin işbirliğine dayalı çözüm önerimizi masaya koyacağız ve Kıbrıs ile bölgenin yararına olan bu önerimizden asla geri adım atmayacağız.
Yıllardan beri görüşülen federasyona dayalı çözümün gerçekleşmesinin mümkün olmadığı, özellikle Annan Planı referandumu ve Crans Montana’da bir kez daha gözler önüne serilirken, AB’den temennimiz; çözümsüzlüğe oynayan Rum-Yunan ikilisini desteklemekten vazgeçmesi ve 24 Nisan 2004 referandum sürecinde halkımıza verdiği sözleri yerine getirmesidir”
Gördünüz mü? Tatar da ve demek ki Türkiye de çözüm istiyorlarmış. Bunu da eşit egemen iki devletle yapacaklarmış!
Federasyonla devleti bölüşecek olan, nüfusa orantılı olarak ortak kurumlarda yer alacak olan Rum tarafı onu kabul etmeyecek ama şimdi Tatar istedi diye! iki ayrı devleti kabul edecek!
İnanır mısınız?
Size kalmış. Safsanız inanırsınız.
Ha yok!, bunun softa şaşırtması olduğunu da söyleyebilir, İLHAK’a kapı aralamak olarak da görebilirsiniz. Bu da olası.
Ama bir kez daha altını çizmekte fayda var ki, işlerine geldiğinde 2004 referandumuna sarılıyorlar ve Kıbrıslı Türklerin Annan Planına evet diyerek çözümü, barışı ve Federasyonu kabul ettiklerini söylüyorlar.
Ellerinde böyle de bir güç varken şimdi ‘iki ayrı devlet’le Federasyon değil ama çözüm sağlama peşindelermiş.
Bir tutarsızlık var değil mi!
Evet, yazarken daha da fark ediliyor… Bir çözüm istiyoruz deniyor, ardından iki ayrı devlet… Her fırsatta “Biz evet dedik, onlar hayır” derken yarın gidip bu güçlerini Anastasiadis’in kucağına bırakacaklar…
Söylenen farklı, amaç farklı olduğu için inandırıcılık hiç olamıyor doğal olarak…
***
Yarın Türkiye’nin söylediklerini KKTC’nin tekrarlaması için Cenevre’ye gidecek olan atanmışların aksine Cumartesi günkü kalabalıklar Federasyon taleplerini önceden söylediler.
Türk tarafı iki ayrı devleti masaya koyarken, Federasyon talebiyle meydanları dolduran insanları gören BM ve garantörler sormayacak mı Tatar ve Çavuşoğlu’na; Siz kimleri temsil ediyorsunuz?
Keyif skandalı
Jet skandalından sonra şimdi de kendini bilmez, cehaletin büyüklük olduğu yanılgısındaki, dönemin bu cehaleti değerli kıldığının ispatı bir şekilde ‘keyif skandalı’ çıktı.
‘Keyif skandalı’ diyorum çünkü adamlar (2 kişi), henüz Ercan’da nasıl karantinasız çıktıkları belli değilken bu skandalı sosyal medyadan duyuracak kadar cehaletin efkârındalar… Bir şeyler çekmeye! gerek yok bunun için… Birileri “siz cahil kalın, cahilliğin keyfini sürün, siz bunu yaparken biz sizi korur ve yerinize de düşünürüz” demişler, onlar da bunu fazlasıyla yaşıyorlar…
Oh ne rahat! Ot gibi yaşamak… Öyle değil mi?
“3,200 TL ve 14 gün karantina isteniyor ama Bakanlık’ta tanıdıklar vardı, prosedürlere takılmadan girdik” diyen ve sosyal medyadan paylaşan bir kişi ot gibi değil de nedir, söyler misiniz?
Bu ‘takılmamayı’ sağlayan/sağlayanlar şimdi acaba ne düşünüyorlar?
“İlgili kişiler ve ülkeye girişlerini sağlayan kişiler hakkında Sağlık Bakanı Ünal Üstel’in talimatıyla Polis hem tutuklama hem de geniş çapta bir tahkikat başlatmıştır” diye bir açıklama yapıldı Sağlık Bakanlığı’ndan… Sonradan, ‘tanıdıkları’ olan ‘keyifçi’ iki kişinin tutuklandığı açıklandı polis tarafından… Sağlık Bakanlığı ve polisin açıkladığı tutuklamalar aynı mı yoksa görevli memurlar da mı tutuklandı! Eğer öyleyse emri verenler ne olacak peki! Jet skandalının raporu gibi bu ‘aptallık’ skandalının raporu da bir türlü yazılamayacak mı!