MEYDANLARI BOŞ BIRAKTIK
Özellikle yurt dışına gittikten sonra hepimiz gündelik yaşantımızı bir gözden geçiririz.
Gittiğimiz ülkenin artı yanlarını ülkemize geldiğimizde kendi yaşam alanlarımız ile karşılaştırır ve “olsa ne güzel olurdu” diye iç geçiririz.
İşte tam da bu zamanlarda kendi ülkemizin bazı alışkanlıklarını gözden geçiririz.
Bu değerlendirmelerde belki de en fazla göze batan toplumsal özelliğimiz gündelik hayatımızda birbirimize olan bağlarımızı zayıflatacak alışkanlıklara sahip olduğumuz gerçeğidir:
- Mesela ulaşım alışkanlığımız bunun en önemli dışa vurumudur. Toplu taşımamız yok denecek kadar azdır. Birlikte ulaşım yapmak yerine hepimiz “bizi” ve “ailemizi” özel araçlarımızla “diğerlerinden” ayırırız.
Gideceğimiz yer aynı olsa da hem ekonomimize iyi gelecek, hem dünyadaki çevre krizine önemli katkı sağlayacak toplu taşımayı, yani komün ulaşımı tercih etmiyoruz. Bunun yerine bize özel ve bizi diğerlerinden ayıran ulaşımda maalesef yıllardır ısrarcı olmayı başaran ender ülkelerdeniz.
- İkinci dışa vurum ise apartmanlarda birbirimizle yaşama pratiğimizden gelir. Bu pratiği yeterince geliştiremediğimiz için pek çoğumuz ilk fırsatta müstakil evlerimize çekilmeyi tercih ederiz.
- Bu konunun bir diğer konu ise yeme-içme alışkanlıklarımızdır. Örneğin, Hollanda’da görebileceğimiz üzere dünyanın birçok yerinde masa paylaşma pratiği yaygındır.
Geniş bir masada iki grup insan, bazen üç grup insan birlikte oturup yemek yiyebilir. İlginç bir pratiktir bu aslında. Belki de basit bir örnektir fakat bir ülkedeki insanların komün olarak yaşamasını ve birbirine saygı duyarak vakit geçirme alışkanlıklarını güzel bir şekilde örnekler.
Bu örnekler, küçük gibi görünse de toplumsal birlikteliğimiz üzerinde büyük etkiler yaratabilir. Büyük ölçekte birbirimizle vakit geçirme alışkanlıklarımızdan yavaş yavaş koptuğumuzu da acı bir şekilde ortaya koyarlar.
Kendi arabalarımızla, kendi bahçe duvarlarımızla ve kendi masamızla sınırlarımızı belirlemeye alıştırır bizi. Kendimize özel alanlarımızı oluşturmaya ve bu alanları “diğerlerine” karşı korumaya teşvik eder.
Herkesin özel alanları kıymetli olduğundan komün alanlar, yani kamuya ait alanlar önemsiz olmaya başlar.
Halbuki bizler daha bir asır önce toplum bağları güçlü olan insanlardık. Köylerimizde ve kentlerimizde birbirimizle iç içe yaşardık. Birbirimizi maddi ve manevi olarak destekleyen komünlerden oluşurduk.
Bana göre bu gündelik alışkanlıklarımız ile toplumsal birliktelikten uzaklaşma durumunun en büyük dışa vurumlarından birisi meydanlardır.
Ülkemizin meydanlarına baktığımızda büyük bir kısmının kendimizi yönettiğimiz devlet dönemlerinde değil, bizi yönetmiş olan eski medeniyetler dönemlerinde yapıldığını görüyoruz.
Bu medeniyetler döneminde yapılmış meydanları tarihi surların içerisinde ve turistik eski gelişme bölgelerinde kullanırken kendi geliştirdiğimiz şehir parçalarında gereksiz bir alan kaybı olarak görüyoruz.
Dahası eski meydanları da ortak kullanma alışkanlığına aykırı olarak parsel parsel bölüyoruz ve özel işletmelere korunaklı kullanım alanları olarak kullanmaları için tahsis ediyoruz.
Halbuki bir meydanını faydası sadece o şehre gelen turist için değildir dostlar.
- Bir meydan o ülkenin insanlarına gündelik hayatlarında durup dinlenebilecekleri ve yemeğini evden getirerek yiyebilecekleri soluk alanı yaratır. Bugün devlet kurumları meydanlar yaratma pratiğinden geri dursa da özel yatırımcılar meydanların değerinin farkındadır. Bu sebeple özel meydanlar ülkemizde popüler olmaya başlamıştır.
- Ağaçlarıyla gölge ve huzur sağlayan meydanlar genelde şehirlerin gençleri için kitap okuma alışkanlığını aşılayan önemli ortak alanlardır. Yani meydanlar okuma alışkanlığını güçlendirme potansiyelini taşır.
- Heykel sanatını ülkemizde geliştirmek ve doğal olarak kültürümüzü güçlendirmek istiyorsak, heykellerimizi konumlandıracağımız yerler meydanlar olacaktır.
- Meydanlar aynı zamanda Antik Yunan Mimarisi’nin Agora’sı ile eşdeğerdirler. Atina’da filozoflar Agora’da evrenin sırlarını çözmeye çalışırlardı. Bugün ise meydanlar gündelik konulardan başlayıp siyasete kadar uzayan sohbetlerin fikir alış veriş platformudurlar.
- Meydanlar, kültürel etkinliklerden siyasi buluşmalara kadar birçok aktiviteyi destekler. Bu sebeple bir toplumu aktif, bilinçli ve uyanık kılarlar. Meydan kültürünü oluşturmak bir toplum için önemlidir.
- Sadece bizim insanımız için faydalı değildir meydanlar. Bu ülkeye gelen öğrenciler ve turistler için de meydanlar arzuladıkları ve aradıkları yaşam alanlarıdır. Ekonomimize ikincil olarak büyük etki ederler.
- Son olarak meydanlar bizim kültürümüzdür. Meydan dedik mi aklımıza hasır sandalyelerde oturan, sohbet eden ve kahvesini yudumlayan insanımız gelir. Genelde bir sandalye oturmak için, bir sandalye kahve için ve bir sandalye de kolumuzu yaslamak için kulanılır.
Bugün meydanları sadece tarihi şehir merkezlerinde değil, yeniden kurduğumuz mahallelerde de düşünmek zorundayız.
Bu düşünceyi uygulayabileceğimiz yerler ise imar planlarıdır.
İmar planlarında stratejik olarak potansiyel meydan alanları belirlenmeli, yüzde on olarak ayırılan yeşil alanların meydanlar için aktif kullanılabilmesi için karar verme modelleri hazırlanmalıdır.
Özellikle imar teşvikleri ile her yeni bölgeye bir büyük meydan yapılması için inisiyatifler alınmalıdır.
Çünkü attığım başlığın aksine meydanlar boş kalmaz.
Yeter ki bizden önce gelen medeniyetler gibi bizler de meydan ihtiyacına sessiz kalmayalım.
Yeter ki gelecek nesillere bizler de meydanlar bırakalım.