Mideniz kaldırıyorsa…
Mustafa Hürben adlı arkadaşımız, büyük bir olasılıkla, Perşembe günü “seferberlik görev emrini” yerine getirmediği gerekçesiyle hapse gönderilecek!
Nasıl yani?
Anlatalım!
-*-*-
Hürben, daha önce 6 bin sterlinlik bedelini ödeyerek “gitmediği” askerliğin, seferberlik tatbikatlarına da gitmek istemiyor ve bu görevi reddediyor!
Vicdani Ret dediğimiz evrensel hakkını kullanıyor!
Silah tutmak istemiyor!
-*-*-
Hürben, Cyprus Mail gazetesinden Tom Cleaver’le söyleşi yaptı…
Anlattığı aslında çok anlaşılır; “Çok basit bir şey, yapmak istemiyorum ve hayır diyorum”!
-*-*-
Sağcılıkla, solculukla alakalı değil!
Bu bir inanç!
Kendi anlatımıyla, “nasıl ki inancı gereği Müslüman bir kişi domuz yemiyorsa, ben de elime silah almak istemiyorum”…
-*-*-
KKTC’de “Vidani Ret” yasadışı kabul ediliyor!
Ve daha önce defalarca yazdık, UBP – DP – YDP’nin koalisyon oyları ile de yasal bir düzenleme yapılmasına izin verilmiyor!
-*-*-
Mesele, “milliyetçilik” tabanına çekiliyor ve “ülkede ateşkes var, bu yüzden vicdani ret kabul edilemez” deniyor…
-*-*-
Ama ülke, “bedelli askerlik yapıp, aşırı milliyetçilik sergileyenler”le dop dolu!
En başta Ersin Tatar!
-*-*-
Dünya’nın en zavallı insanları bence olmayan inançlarını gizlemek için çok inançlıymış gibi görünenlerdir!
Ve buna KKTC’de izin vardır ancak vicdani ret yasaktır!
-*-*-
Yani siz askerlik gibi Türk milliyetçiliğinin en kutsal görevini parayla satın alabilir; dönüp bu yaptığınızın yanlış olduğunu bildiğiniz için de başımıza milliyetçi başı kesilebilirsiniz ancak başkaları “vicdanen reddediyorum be kardeşim” diyemiyor!
-*-*-
Elbette yargıya müdahale gibi bir niyetim yok!
Ayrıca nasıl müdahale edebilirim ki!
Ama, Perşembe günü Hürben ile ilgili kararı okuyacak olan yargıç ya da yargıçlara; “yasada hapislik cezası öngörülüyor olabilir ama bir ilke imza atabilirsiniz… Neden olmasın? Bu ülkede anayasaya uyulmuyor ve kimsenin umurunda değil, kaldı ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de örnek kararları var…” diye bir mesaj göndermekten de geri durmak istemiyorum!
-*-*-
Vicdani Ret, bir insan hakkıdır…
Kuzey Kıbrıs’ta yasal düzenlemesi olmayabilir ama evrensel bir haktır ve hem Güney’de hem AB’de yaşamın hiç de tartışılmayan bir parçasıdır…
-*-*-
Bedelli askerlik yapıp akabinde kafamıza milliyetçi başı kesilenlerle dolu bir ülkede, vicdani reddin “yasadışı” olması ciddi bir çelişkidir…
-*-*-
Parasını ödeyip askere gitmeyebilirsiniz ama vicdanen reddedemezsiniz!
Böyle bir mide…
Neyse!
-*-*-
Parasıyla askerliği satın alanı “bravo enfes bir Türk milliyetçisi” diyerek cumhurbaşkanı seçiyoruz; vicdanıyla askerlik yapmak istemeyeni “olmaz ateşkesteyiz” diyerek hapse atacağız!
İkisi de yanlış!
Ama dediğim gibi, mide meselesi!
Kaldırıyor midemiz ki yiyebiliyoruz!
Empati!
Empati nedir?
Ammmman guzzzum!
Soruya bak!
Şimdi de kafanıza psikolog hatta psikiyatrist kesileceğiz!
-*-*-
Yok be canım, o kadar değil!
-*-*-
Kitaplara bakarsanız, “Empati”, en kısa tanımıyla “kendinizi başkasının yerine koymak” olarak karşınıza çıkar…
-*-*-
Veya bazı kaynaklar, en kısa şekliyle şunu yazar:
“… Empati, bir kişinin diğer bir kişinin duygularını anlayıp onlara karşı olumlu bir şekilde tepki vermesi olarak tanımlanır.”
-*-*-
“Empati yap” derler!
Neden, “düşman da olsa, karşındakini daha iyi anlayabilmek için”…
-*-*-
Bana göre empati yapabilmek, insanlığın en büyük erdemlerinden biri, hatta birincisidir!
-*-*-
Tüm mülklerini 1974 yazında kaybeden Rumların yerine kendinizi koyabilir misiniz?
Haaa empati yapabilmenin şartları arasında hiçbir kaynakta rastlamadığım çok önemli bir “şart” var!
Bu şart ne midir?
Abiciğim, ablacığım; empati yapabilmenin tek şartı, kişinin sağlıklı bir beyne sahip olması ve salakça milliyetçilik yapmamasıdır!
Bir değil, sanırım iki şart oldu!
Evet, o zaman bu iki şartı tekrar edelim:
1 – Beyniniz olacak!
2 – Salakça milliyetçilik yapmayacaksınız!
(Kaldı ki, beyni olanın asla milliyetçi olmayacağı inancım da tamdır…)
-*-*-
Neyse!
Konumuz çaldığımız Rum mülklerini satıyor ve haklı olduğumuza inanıyor olmamız değildir!
-*-*-
Yazmak istediğim mesele; kıyılarımıza vuran cesetlerdir…
Ve yazmak istediğim mesele, sokaklarımızı dolduran Afrikalı gençlerdir…
Afrikalı gençler, güzel gözümüzün hatırına gelmiyor bu ülkeye!
Çoğunluğu, insan kaçakçılarının oyunuyla, aldatmasıyla sadece daha iyi bir gelecek için buradadır!
Ve yine çoğunluğu, çok zor durumdadır!
-*-*-
Kendinizi lütfen, savaştan, açlıktan, yoksulluktan, yoksunluktan, kan davasından, terörden kaçan ve kendine daha iyi yaşam aramak için küçük bir ahşap sandalla Akdeniz’e açılan Suriyeli ya da Iraklı, Afgan veya Filistinli göçmenin yerine koyun!
-*-*-
Kendinizi, Tunus ya da Fas’ta, 10 kişilik ahşap sandala bindirilip İtalya’ya götürülecekken denizde kaybolan 100 Afrikalı arasında farz edin!
-*-*-
Çok da iyi yüzme biliyorsunuz!
İyi tamam da, dalgalar, denizin derinlikleri, akıntılar, mesafeler…
-*-*-
Son bir haftada kıyılarımıza biri kadın; öteki erkek iki ceset vurdu!
Biz de olabilirdik bu iki kişi!
Ölümüzü sahilde bulanlar, ceplerimizde kimlik – pasaport da aramıyor; zaten onlara el konuyor, onlarsız çıkarıyorlar insanları bilinmeyen kara parçalarına!
Ve görevliler sizi kalın bir siyah ceset torbasına koyup, bir yerlerde, kimsesizler mezarlığına gömüyorlar…
-*-*-
“Geride bekleyenin varmış; aldırma!” demişti Orhan Veli…
Ve eklemişti; “görmüyor musun her yanda hürriyet!”…
-*-*-
Oysa, geride bekleyenler çok ve her yanda hürriyet yok, ölüm var…
Kıbrıs’ta çok güzel insanlar yaşıyor… Hem de büyük çoğunluğu Rum… Pazar günü Ağrotur’daki İngiliz Egemen Askeri Üsleri önünde protesto gösterisi düzenledi bu güzel insanlar… Va Ada’daki üslerin, Filistin ve Yemen’in bombalanması için kullanılmasına dur dediler… Helal olsun… Ve uyuyan Kıbrıslı Türklere örnek hatta kapak olsun!