“Milliyetçiliğe kapılmadan, bu hikayeleri yazmamız lazım…” 2
Dr. Derviş Özer’in “kayıplar”la ilgili “Ona Selam Söyle” başlıklı öykü kitabı, KHORA’da tanıtıldı…
Gecede yaptığımız konuşmanın devamında şöyle dedik;
“Yazarak belki o travmanın zehirini birazcık attı, birazcık ondan arınıp, üstelik de çok insani bir yapıt çıkardı karşımıza… Aynı zamanda film okuyor Derviş Özer, kendisi bir kadın doğum hekimidir. Abohorludur ama Ankara’da yaşıyor… Ankara’da yaşamasının nedeni de aslında bu savaştır. Yani Kıbrıs’ta belki dayanamıyor tekrar tekrar hatırlamaya, bazı şeyleri görmeye… Bir takım tecavüzlerin failleri, bir takım masum insanları öldüren insanlar halen hayattadır ve hala Mesarya’da ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Belki onlarla tekrar tekrar karşılaşmak kendini kötü hissettiriyor.
Bütün bunları alıp yoğurup, kin ve nefret yerine bize sevgiyi, barışı, insani duyguları hatırlattığı için teşekkür borçluyuz, her iki toplum olarak kendine. Gerek Kıbrıslıtürkler, gerek Kıbrıslırumlar, bir kocaman teşekkür borçludur Derviş Özer’e…”
Kitabı Khora Yayınları adına yayına hazırlayan Mine Balman gecede özetle şöyle dedi:
“Ona Selam Söyle, Khora Yayınları’nın ilk öykü kitabıdır. Derviş Bey’e de çok teşekkür ederiz çünkü bu konuda yaşanan savaş ve “kayıplar” konusunda zannederim yayımlanmış öykü kitabı daha önce yoktur. Böyle bir şeyi gelecek nesillere aktarmamızda yardımcı olduğu için teşekkür ederiz.”
Kitabın editörlüğünü üstlenen şair Gürgenç Korkmazel ise özetle şöyle dedi:
“Bu dosya önüme geldiğinden beri üç çeşit ilişkim oldu – bir okuyucu olarak, bir editör olarak, bir de öykü yazarı olarak. Bildiğimiz gibi yazın dünyasında ne yazdığınız ve nasıl yazdığınız meselesi vardır. Kimileri ne yazıldığını, kimileri nasıl yazıldığını, kimileri de bu ikisinin dengede olmasını daha çok önemser… Ona Selam Söyle, nasıldan çok, ne olgusunu öne çıkarttı. Zaten nasıl, teknik, teori ve estetikle ilgili bir şeydir daha çok. Nasıl’ı bir yere kadar “ne” belirler aslında. Yani bu kitabın içeriği, malzemesi, “nasıl”ını da belirledi, belki de başka türlü yazılamazdı bu kitap. İlk başta “çiğ” dedim dosya için ama aynı zamanda çok etkileyici, belgesel bir tarafı var yaşananlarla ilgili, ondan dolayı belki başka türlü yazılamazdı da… Buradaki bu öyküler ve anlatılar, cesaretle ve vicdanla yazılmıştır. Savaştan sonraki ülkelerde sanatçıların bir hareket vardır, vicdan… Bir vicdani muhasebe… Bizde o vicdani muhasebe edebiyat üzerinden aslında gerektiği gibi yaşanmadı… Çünkü bir yerde tabu haline geldi bu konular, cinayetler, tecavüzler, kayıplar… Güneyde daha bir literatürü var bunun ama burada henüz yok… İşte bu açıdan bu kitap çok önemli… Bence bir benzeri daha yok bu konuyla ilgili olarak… Olayları ve karakterleri oto sansürsüz, çıplak bir biçimde anlatıyor. Öyle paragraflar, öyle ayrıntılar var ki, okuyanın midesine kramp giriyor ve Sevgül’ün dediği gibi tüyleri diken diken oluyor. Yani bir yerde kitabın kendisini de okumak cesaret ister, vicdani rahatsızlık doğuruyor sonrasında. Ailemde bir kayıp yok, ailemde kurban yok ama ben biliyorum ki ailemde katiller var. Bu katillerin rahatsızlığını çok hissettim kitabı okurken, bazı anlatımlar tokat gibi geldi suratıma…
Buradaki bu öykülerin ve anlatıların otobiyografik olup olmadığının bir önemi yok… Önemli olan bunları okurken bize hissettirdikleri, düşündürdükleridir ve yaşattığı muhasebedir. Yakın tarihimizle yüzleşebilmemiz, suçluluk ve vicdan üzerinde daha çok düşünebilmemiz için böyle kitaplara ihtiyacımız var. Bunun için öncelikle kitabın yazarı Derviş Özer’e ve kitabın motivasyonu Sevgül Uludağ’a çok teşekkür ederim. Ayrıca bu dosyayı kitap haline dönüştüren Khora Yayınları’na da teşekkür ederim…”
Kitaba kapak resmini veren genç ressam Eda Gökçe de kısa konuşmasında, böylesi bir çalışmanın parçası olmaktan çok mutlu olduğunu belirtti.
Daha sonra şair Jenan Selçuk, “kayıp” dedesi Nesip Hasan için yazmış olduğu şiiri okudu. Jenan Selçuk’un dedesi Stavrokonnolu Nesip Hasan, kızının düğün gecesinde 2 Nisan 1966’da “Teşkilat” tarafından öldürülmüş ve bilinmeyen bir yere götürülerek naaşı “kayıp” edilmişti… Nesip Hasan’la birlikte Cafer Bahaddin de aynı yerde öldürülerek “kayıp” edilmişti.
Gecenin sonunda Dr. Derviş Özer, kitabını okurları için imzaladı, okurlarıyla sohbet etti.
Khora Kitaplığının 20. kitabı olan “Ona Selam Söyle”, yayınevinin öykü alanındakli ilk çalışması. Dr. Derviş Özer, birbirinden duygulu ve Kıbrıslılara kendini hatırlatan öykülerden oluşan bu kitabını, savaşta yakınlarını kaybetmiş adanın tüm annelerine ithaf etmekte. Kitaptaki öyküler, en korkunç acıları edebi bir akıcılık içerisinde dile getirerek, savaş travmalarının aşılması için adım atıyor. Barışa edebiyat alanından katkı sunan “Ona Selam Söyle”, “kayıplar” konusunda öykü alanındaki ilk çalışma olma özelliğini de taşımakta.