1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Mirtu’dan Lapta’ya… (2)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Mirtu’dan Lapta’ya… (2)

A+A-

***  Şahitlerle birlikte bazı olası gömü yerlerini Kayıplar Komitesi yetkililerine gösterdik…

Geçtiğimiz hafta bir Kıbrıslıtürk okurum beni Lapta’da olası bir gömü yeriyle ilgili olarak aramıştı… Şimdi Kayıplar Komitesi yetkilileriyle birlikte Lapta’ya giderek bu okurumun anlattıklarını dinliyoruz… Okurum şöyle diyor:
“1977 yılında bu bölgeye balık avlamaya gelirdim, deniz kenarında… Bir gün askeri bir miğfer buldum, üstünde kurşun delikleri vardı – belli ki bu miğferi takan şahıs başından vurulmuştu. Bu miğferi hatıra olarak alıp eve götürdüm… Ancak birkaç gün sonra aynı tarlada bu kez bir kafatası gördüm, çenesi yoktu… 1974 sonrasında tüm bu bölge savaşta öldürülmüş askerlerin cesetleriyle doluydu… Bu cesetleri gelişigüzel gömmüşlerdi, kafatasını o nedenle böyle bulmuştum…”
Aslında bu bölgeyle ilgili olarak yıllarca pek çok kez bu sayfalarda olası gömü yerlerine ilişkin yazmıştım. Rita on the Rocks ile İncirli Plajı arasında bir bölgedeyiz – az ileride bir telli bölge var ki bu telli bölgeye ilişkin burada bir toplu mezar olabileceğiyle ilgili okurlarımın anlattıklarını da bu sayfalarda paylaşmış, hatta Kayıplar Komitesi yetkilileriyle geçmiş yıllarda buraya giderek bakmıştık… Bölgenin tellenmesi esnasında bu alanda insan kemikleriyle karşılaşan şahitlerin anlattıklarını yıllar önce bu sayfalarda paylaşmıştık.
Ama bugün, okurumun gösterdiği bu alan, başka bir alan… Bu alanın tam karşısında, yolun öteki tarafındaki bir tarlada yıllar önce Kayıplar Komitesi yaptığı bir kazıda 40 “kayıp” şahıstan geride kalanları bulmuştu… Bir domates tarlasıydı bu… Kayıplar Komitesi şu anda bulunduğumuz tarlanın küçük bir bölümünde de bir zamanlar bir kazı yapmış ama herhangi bir ize rastlamamıştı…
Yıllar önce bu arazi 4x4 cipler için bir yarış alanına dönüştürülmüş ve altüst edilmiş… Bunu da öğreniyoruz… Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis, araziyi araştırırken bazı kemiklere rastlıyor, bazıları hayvan kemiği ancak bir tanesinin insan kemiği olabileceğinden kuşkulanıyor. Bunu Kayıplar Komitesi Kazılar Koordinatörü Antropolog Okan Oktay’a gösteriyor – bu kemik incelenmek üzere laboratuara gönderilecek…
Deniz kenarındaki bu tarlalar, ölüm tarlalarıydı… Okurum bana savaş esnasında küçük bir Yunan ve Kıbrıslırum birliğinin bu alanda denizden çıkarma yapmaya kalkıştığını anlatıyor, “Türk askerleri onlara dokunmamışlar, karaya çıkmalarını beklemişler, sonra onları çevirmişler ve burada büyük bir çatışma yaşanmış… O nedenle bu bölgede çok sayıda ceset vardı, daha sonra bu cesetleri gelişigüzel biçimde gömmüşlerdi…”
Yakınlarda oturan bir Kıbrıslıtürk çift, bu tarlada ne yaptığımıza bakmaya geliyor. Kadın Stavrogonnolu imiş, yeğeni de “kayıp”, köyde TMT çatışmaları gerekçesiyle bazı Kıbrıslıtürkler tarafından yeğeni öldürülmüş ve hala “kayıp”… 1966’dan beri “kayıp” olan Cafer Bahaddin’in yeğeniymiş… Nesip Hasan’la birlikte “kayıp” edilen Cafer Bahaddin’e ilişkin konuşmaya başlıyoruz… Cafer Bahaddin ve Nesip Hasan “kayıp” edildikten sonra nineleri bir noktada yırtıcı kuşların toplandığını görmüş, oraya gidip bakmış, gördükleri karşısında nutku tutulmuş – bir daha eskisi gibi olamamış ninesi, bunu anlatıyor…
İçinde durduğumuz tarlanın az ilerisinde bir zamanlar açık bir kuyu olduğunu anlatarak kuyunun nerede bulunduğunu gösteriyor, keçisi bu kuyuya düşünce, bizzat kendisi kuyunun ağzını kapatmış… Kendisi de, eşi de Kayıplar Komitesi yetkililerine geçmişte çeşitli olası gömü yerleri konusunda çok yardımcı olmuşlar… 40 “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunmuş olduğu domates tarlasıyla ilgili olarak, yolun altında başka “kayıplar”ın da bulunabileceğini anlatıyor çünkü bu yol ancak 1975 yılında, Lapta’ya yerleşimler başladıktan sonra yapılmış… Kadının kocası “O tarlayı her ektiğimizde kadın giysileri çıkardı” diye anlatıyor… Yolun karşısında bulunan domates tarlasının yanındaki yol, Lapta’ya göçmenler yerleşmeye başladıktan sonra ancak 1975 yılında yapılmış… Kadın bana bölgede başka olası gömü yerlerini de Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduklarını anlatıyor… Ve beni evine davet ediyor, bir gün mutlaka onu ziyaret edeceğim… Bu tarlada karşılaştığımız bu kadını çok beğeniyorum: Oyuncuk oynamıyor, sözcükleri ağzında gevelemiyor, dürüstçe konuşuyor ve yapılması gereken neyse, onu yapıyor: İster Kıbrıslıtürk, ister Kıbrıslırum olsunlar, “kayıplar”ın bulunması için yardımcı oluyor, kalbi anlayış ve insanlıkla dolu…
Hem bu harika çifte, hem de Lapta’da buluşmaya geldiğimiz okuruma veda ediyoruz – okuruma bize bu olası gömü yerini göstermiş olduğu için sonsuz teşekkürler ediyoruz ve Lefkoşa’ya geri dönüyoruz…Pazartesi devam edecek

Bu yazı toplam 1885 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar