1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Misyonu yardım etmek
Misyonu yardım etmek

Misyonu yardım etmek

Misyonu yardım etmek

A+A-

Stella Aciman

Tülay Umut’u,  geçtiğimiz günlerde söyleşi yapmak için gittiğim Özel Eğitim ve İş merkezi’nde tanıdım. Etrafına pozitif enerji yayan, güler yüzüyle etrafına neşe saçan genç bir kadın. “Bu benim misyonum” diyerek kendini engelli çocuklara ve ihtiyaç sahiplerine adamış. “Her şeyi devletten beklememek lazım” diyerek bıkmadan, yorulmadan o çocukların yüzlerini güldürmek için koşturup, duruyor. İyi bir koordinatör, doğru işler yapıyor, dolayısıyla insanlar ona güveniyor ve destek veriyor. O istemese de, “insanlara örnek olursunuz” diyerek bir söyleşiye ikna ettim…

Devletin özellikle çocuklarla ilgili kuruluşları için koşturuyor, her birinin isteklerine etraftan da yardım alarak cevap vermeye çalışıyorsunuz, nasıl başladı bu koşuşturmaca?
Benim mesleğim bankacılık. Bankada pazarlama müdürüyken sosyal sorumluluk projelerini de yürütüyorum. Bir aile etraftan duymuş bana geldiler; anne, baba, bedensel ve zihinsel engelli bir çocuk. Bana, “lütfen bu kızımızı bir okula koy” dediler. O yıla kadar  -on yıl önceden söz ediyorum- hiç engellilerle temasım olmamıştı. Ben de çoğu insan gibi gazetelerde ve televizyonlarda görüyordum. Aile Türkiye kökenliydi, onlara “burada engellilere ait bir okul var mı, bilmiyorum ama araştırıp sizi arayacağım” dedim. Araştırdıktan sonra böyle bir okul olduğunu söylediler. Çocuğu o okula kaydettirdim, sponsoru oldum. Belli ihtiyaçlarını arkadaşlarımızla bir olup gidermeye çalıştık.

Özel Eğitim ve İş Merkezi Müdürü Soner Hoca’yı o zaman mı tanıdınız?
Soner Hoca daha önce Paşaköy’de bir okulda müdürdü. Bir kitap projesinden dolayı başlayan dostluğumuz vardı. Sonunda Soner Hoca Özel Eğitim ve İş Merkezi okuluna gelince birlikte çok güzel projeler yapmaya başladık.

Sadece engelli çocuklarla mı ilgileniyorsunuz?
Sadece engellilerle değil, ihtiyacı olan herkese uzanmaya çalışıyorum. Mesela Haspolat bölgesi var; O bölgede gelir seviyesi düşük aileler var, hatta çamur evler denilen bir bölgede yaşıyorlar. Eski muhtarla birlikte o ailelere bir ay boyunca gıda desteği verdik. Bir dönem gıda yardımı yapmak belki bir çözüm değil ama nedir; araştırıyorum gerçekten ihtiyaçlı kişileri buluyorum. Çünkü artık Kıbrıs da değişti. Bazen insanlar sizin samimiyetinizi, duygularınızı istismar edebiliyor ve arkasından başka şeyler çıkabiliyor. Ben aslında gönüllü bir fon yöneticisiyim. Mesela ihtiyaçlı biri var; “evim çöktü, sel baskınına uğradı” diyor. Arkadaşlarıma Facebook veya mail yoluyla “evinizde kullanmadığınız fazla ne varsa alırım” diye yazıyorum. İnanın herkes bir şeyler veriyor. Onları toparlıyoruz ve aileye götürüyoruz. Evet, sıfır eşya değil ama çok iyi durumda eşyalar bunlar. Aile en azından hayatını idame edebiliyor, kazandığı parayla da karnını doyurabiliyor. Bir dönem yine Haspolat’ta 51 çocuğu sünnet ettirdik, onlara eğlenceli bir sünnet düğünü yaptık. 

CAM ÇOCUK

Sizin bir de yardım ettiğiniz cam çocuğunuz var…
Evet, 6-7 yıldır ilgileniyorum onunla. Üç kardeşler, anne ve babayla oturuyorlar. Anne karnında mutasyona uğruyor vücut, en ufak bir çarpmada kemikler kırılıyor, cam gibi paramparça oluyor. Bugün 29 yaşında. Bu çocuk için daha önce Tabipler Birliği ile bir kampanya yaptık ve akülü bir sandalye aldık. Köy yollarını bilirsiniz, eğri büğrüdür. O yollarda araba kırıldı tabii. Maalesef henüz yeterince olgunlaşmamış bir toplumuz. Bazı kişiler çocuğa, “senin elin, ayağın yok, burada ne arıyorsun” dediler. Çocuk bu defa iyice içine kapandı. Digiturk bağlattık, dönem dönem cd ve filmler gönderiyorum. Aile çok iyi… Benden istedikleri hiçbir şey yok. Yan tarafta küçük bir arsa var; oraya küçük bir oda yapmak istiyorum ona yaşam evi olarak. Düzayak bir duşu, mini bir mutfağı olan bir odacık… Çocuk orada şölen verecek değil. Köydeki arkadaşlarını davet etsin, onlarla vakit geçirsin diye düşünüyorum. Ama o küçücük yerin tapusunu hala devletten alamadım, dolayısıyla kaçak bir yer yapmak istemem. Devlete dört yıl önce müracaatımızı yaptık, her türlü belgeyi verdik ama hala bekliyoruz.

Başka…
Hamitköy’de de ihtiyaçlı çocuklarım var. Orada muhtarla kontak kuruyorum. O sıkıntıda olan aileleri buluyor ve ihtiyaçlarını söylüyor. Biz de arkadaşlarla ayda bir toplanıyoruz ve yapabildiğimiz kadarını yapıyoruz. Biz paradan çok madde ihtiyaçlarıyla ilgileniyoruz. Buzdolabına mı, sebile mi, televizyona mı ihtiyaç var? Sponsorlarla konuştuktan sonra onlara gidecekleri yeri gösteririz, onlar da gider alırlar. Biz senede bir defa para toplarız, o da yılbaşı ve bayramlarda çocuklara kıyafet almak içindir. 

“BU GÖREVİ BANA VERDİ”

Böyle bir grup mu var Kıbrıs’ta?
Okulumuzu ve yaptıklarımızı anlatan mektuplar gönderiyoruz. Okulu gelip görsünler istiyoruz. İlk aşama bu. Diğer konularda Facebook’tan duyuru yapıyorum. Oradan dostlarıma da ulaşabiliyorum. Bir okulun bilgisayar ihtiyacı oluyor mesela; birinin kullanmadığı bir bilgisayarı oluyor, hemen o kişinin telefon numarasını veriyorum ve aradan çıkıyorum. Yani ben aslında aracı oluyorum. Yani ihtiyaçlıyla sponsoru birleştiren kişiyim. Biraz da ruhani duygularım yüksek; herhalde Allah bana bu görevi verdi diyorum. Benim bir kamyonum yok ama ihtiyaç halinde arkadaşlara soruyorum ve biri muhakkak o kamyonu buluyor ve biz eşyaları toparlıyor, yerlerine teslim ediyoruz. Sponsorların % 80’i isteklerimize cevap veriyor. Hepimiz birer engelli adayıyız, bugün iyi olabiliriz ama yarın ne olacağımızı bilmiyoruz. O yüzden bu çocuklara karşı duyarlı olmalıyız diye düşünüyorum. Bugüne kadar tüm arkadaşlarımdan yardım istediğimde hiçbiri bana “hayır” demedi. Kıyafet, para, eşya her neyse ihtiyaç öyle veya böyle muhakkak yardım ettiler.

Devlet bu olaylarda nerede duruyor?
Devlet bacağında sıkıntılarımız var tabii ki. Önce bir sosyal devletimizin olması gerekiyor. Engelliler haftasında, “biz engellilerin yanındayız, engelsiz Kıbrıs…” gibi söylemlerle olmuyor. Ben 10 yıldır engellilerle çalışıyorum. Benim okulumda hafif engelliler var. Özel eğitim gören çocuklar eğer ara verilirse geriye gidiyor. Devlete bağlı bir okul olduğumuz için yazın tatiliz. Ama biz bu irtibatı devam ettiriyoruz ki öğretmenlerini unutmasınlar. O yüzden bu tür okulların tam gün eğitim vermeleri gerekiyor. Burada da iş devlete düşüyor. Devlet okulun sadece öğretmen maaşlarını veriyor. Kalemlere kadar her şeyimizi sponsorlarla sağlıyoruz. Devlet okulları kahvaltı vermez ama bizim okulda sponsorlar sayesinde çocuklara kahvaltı veriliyor. Ayda iki gün döner partisi yapıyoruz çocuklara. Merit Otel’de yılbaşı partileri veriyoruz çünkü bu çocukların sosyalleşmeleri de lazım.

İHTİYAÇLAR

Okula uzak bölgelerden çocuklar geliyor mu?
Haspolat’tan, Dörtyol’dan, Girne köylerinden gelen bile var. Anneleri getiriyor ama üç saat için geri gidemiyorlar, mecburen okulda bekliyorlar. Hâlbuki o anneler için bir yer yapılabilir, bir hoca eşliğinde o kadınlara el işleri kursu açılabilir. Yapılan ürünler satılabilir ve aileye ek gelir sağlanabilir. Annelerin de bir uğraşı olur böylece. Türkiye’nin birçok şehrinde bu uygulamalar yapılıyor.

Her sene okullar başlamadan gazetelerde bu okulların ihtiyaçlarından söz ediliyor…
Evet, okulların her sene bir takım şeylere ihtiyacı oluyor, gazetelerde okuyoruz. Devlet bunlar için bir bütçe ayırmıyor. Arkadaşlar bizim bu sene 20 tane pilot okulumuz var. Şu okulumuzun dersliğe ihtiyacı var, bu okulumuzun bilgisayara, bu okulumuzun duvarı boyanacak, bu okulumuza su deposu yapılacak. Sadece iyi bir diyalog, empati ama doğru bir misyon ve doğru bir hedef... Finans sektöründe para kazanan kurumlar aynı zamanda ülkesine istihdam sağlıyorlar ve bu tip sosyal sorumlulukları seve seve yapıyorlar. Bütün banka müdürlerini tanıyorum ve şimdiye kadar bana hayır diyen olmadı. Devlete de, vatandaşa da destek veriyorlar. Bakanlık iyi bir koordinasyon kursa okulların eksiği kalmaz. Mesela her yönetim engelliler için yaşam evleri yapacağız dedi ama o evlerin temeli bile atılmadı. Düşünün engelli bir çocuk var, bu çocuğun anne ve babası öldü, çocuk yalnız kaldı; nereye gidecek bu çocuk, devletin hangi kurumuna gidecek? Ruh sinir hastalıkları almıyor, yaşlılar evi almıyor… Ama yaşam evine gider, yatar, yer, içer. Bizim böyle bir çocuğumuz var mesela; ortada kaldı, teyzesi, yengesi kim bakıyorsa…

Elçilik yardım ediyor mu?
Götürdüğünüz projeyi doğal olarak araştırıyorlar, doğruysa yardım ediyorlar. Bu güne kadar götürdüğüm hiçbir projeyi geri çevirmediler. Elçilik buraya çok fazla yatırım yapıyor diyebilirim rahatlıkla.

“TEŞEKKÜR BİLE YOK”

Bu kadar sosyal yardım projeleri yapıyorsunuz, koşturuyorsunuz; devletten bir teşekkür aldınız mı?
Devletten hiçbir şey beklemiyorum bir teşekkürün dışında, bu da bana motivasyon olur ama maalesef o bile olmadı bu güne kadar.

Özel Eğitim okulunuzda öğretmenleriniz yeterli mi?
Mesela beden eğitimi öğretmenimiz yok, sponsorlarla hallediyoruz. Müzik hocamız dışarıdan geliyor, çocuklara koro çalışması yapıyor, yılsonunda çocuklarımız müsamerede şarkı söylüyorlar. Dil terapistine, aile danışmanına ihtiyacımız var. Defalarca bunu söyledik, Soner hoca bakanlıklarla görüştü fakat bütçe yok dediler. YDÜ bize bu konularda sıkıştığımızda hemen destek veriyor.

Biraz da sponsorlardan söz eder misiniz?
Özel eğitim gerektiren çocuklarıma benimle birlikte 10 yıldır sponsor olan İstanbul Galeria, Ülkü Gelinlikçiler AVM ve babam, erkek kardeşim Ayhan Sertel... Benim ana sponsorluğum dışında üç yıldır bana destek veren dostlarım, Avunduk Süt Ürünleri  Berin Avunduk, Dörtgazi Nakliyat Şefika Dörtgazi,
Metin Kısmet Fırınları, Mine Şüküroğulları.

Bu haber toplam 1966 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 192. Sayısı

Adres Kıbrıs 192. Sayısı