1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Mitera Maria!”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Mitera Maria!”

A+A-

 

Leyla Kıralp’ın “Paylaştığımız ıslak ve beyaz mendil” başlıklı kitabında savaşın hemen ardından paylaştıkları can dostluğu anlattığı, “kayıp” eşi için ağlarken kendini teselli ederek beyaz mendilini verdiği yakın arkadaşı Mağusalı göçmen Maria yaşamını yitirdi… Leyla Kıralp, bu büyük kaybın ardından duygularını YENİDÜZEN için kaleme aldı…

 

Leyla Kıralp

Oğlum Şevki aradı: “Anne kötü bir haberim var. Mitera Maria’yı kaybettik. Cenazesi yarın (9 Eylül 2017) saat 14:30’da Holetria köy kilisesinde olacak”.

Havanın sıcak olmasına rağmen bu haber beni buz yığınının içine düşürmüş gibi oldu ve titrediğimi hissettim.

Onu son ziyaret ettiğimizde konuşamıyor, hatta tanımıyordu. Buna rağmen kurumuş dudakları arasından fısıltıyla şu iki harfi işitti: “Le…”.

91 yıllık bir ömür. Son hasta olarak yatakta geçirdiği üç yılın dışında sağlıklı, üretken, sevgi dolu bir yaşam. Yemeyi, içmeyi, misafir ağırlamayı seven tipik bir Kıbrıslı kadın…

Mandria köyünde büyüdü. Sevgili eşi Hrisantos ile evlendi ve Holetria köyüne yerleşti. Daha sonra Mağusa’ya taşındılar ve 14 Ağustos 1974’e kadar orada yaşadılar. Mağusa Salamis yolundaki evlerin bazıları onlara ve akrabalarına ait.

14 Ağustos 1974’de yaşanan trajedi nedeniyle binlerce Kıbrıslı gibi onlar da evlerini terk etmek zorunda kaldılar.

Ben de binlerce Kıbrıslı gibi ilk eşimi kaybettim. Yaşadığımız acılar bizi bir araya getirdi. Mitera Maria yaşadığı acıyı unutarak benim yaşadığım acıya ortak oldu. İlk kitabımın başkahramanı olan Mitera Maria’yı nasıl tanıdığımı, o kapkara günde birbirimize nasıl sarıldığımızı “Paylaştığımız Islak ve Beyaz Mendil” adlı kitabımda anlattım. O “ıslak ve beyaz mendil” değerli bir mücevher gibi evimin en güzel köşesinde saklıdır.

sec.jpg

Çok kısa bir süre sonra bir yıl bile oturamadığım evimi ben de terk etmek zorunda kaldım. Zigi (Terazi) köyünden ayrılırken, Mitera Maria Mağusa’daki evinin anahtarlarını bana verdi: “Git evimde sen otur, eşyalarımı sen kullan” dedi. Mağusa’ya geldiğim zaman verdiği adrese gittim. Fakat evde başkaları kalıyordu. Eşyaları ise çoktan ganimetlenmişti.

Kısa bir süre haberleştik. Daha sonra Güney ile haberleşme kesildi. Sınırlar çekildi. Geçiş kapılarına kara kilitler yerleştirildi.

1998 yılında, Barış gücünün iki toplum arasına koyduğu telefon hattı ile onu yeniden buldum. 24 sene sonra Ledra Palas’ta buluştuk. Birbirimize öyle içten sarıldık ki yabancı gazeteciler bizimle röportaj yapma gereği duydular ve şu soruyu sordular: “Biriniz Türk, diğeriniz Rum. Böyle sevgi ve hasretle kucaklaşma nasıl olur? Bize Türklerle Rumların düşman olduklarını söylemişlerdi”.

O günden sonra sık sık telefonda konuştuk. Mitera Maria ile konuşmak geçmişimle konuşmaktı. Evimle, köyümle, gençliğimle kucaklaşmaktı. Sevgili eşi Bay Hrisantos hastalandı. Kendilerini ziyaret etmek için ilgili makamlara sayısız dilekçe verdim. Zar zor bir seferliğine izin verdiler. Ledra Palas barikatını geçip gelip beni aldılar ve Limasol’a gittim.

2000 yılının Ağustos ayında sevgili eşi Bay Hrisantos hayata veda etti. Cenazesine gitmek istedim ancak ilgili makamlar bana olumsuz cevap verdiler. Aldığım olumsuz cevabın arkasında yatan düşünce aslında şöyleydi: “Kocasını Rumlar öldürmüş, bu hala Rumlar’la dost olmaya devam ediyor. Bu kadın ya delidir, ya hain!”.

Oğlum o yıllarda 15 yaşında idi. Oğlumu alarak Londra’ya gittim. Londra’da Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu çıkardık ve Larnaka’ya uçtuk. Mitera Maria’yı görebilmenin başka çaresi de zaten yoktu. Mitera Maria bizi Larnaka havalimanından aldı ve Limasol’a gittik. Ertesi gün Holetria’ya gittik ve Bay Hrisantos’un mezarını ziyaret ettik. Limasol’da bir hafta kaldıktan sonra Larnaka-Londra-Ercan güzergâhıyla geri döndük.

2003 yılında sınır kapılarının açılmasına Mitera Maria da çok sevinmişti. Mağusa’ya heyecanla geldi. Onu evine götürdük. Evinin odalarını dolaştı. Bakımsız duvarları okşadı. Bahçe’deki limon ağacına sarılarak ağladı.

Kapılar açıldıktan sonra pek çok kez gelip bizde kaldı. Onu 1974 öncesi tanıdığı ilk Türk kadın milletvekili olan Ayla Halit’in evine, saatçi Niyazi’nin dükkânına ve eski komşularına götürdük.

Biz de Limasol’a sık sık gittik ve Mitera Maria her gidişimizde bize börekler, katmerler, pilavunalar yaptı.

Kitabımın başkahramanı olan Mitera Maria’yı tanımak hayatıma doğru yön vermemde bana yol gösterici oldu. Affetme erdemine onun sayesinde sahip oldum. Bir gün bile Kıbrıslı Türkler için kötü bir söz söylemedi. Hep barıştan, hep çözümden, hep dostluktan söz etti.

Mitera Maria emekçi, çalışkan, üretken, cesur bir kadındı. Polis karakolunda çalışmasına rağmen benimle dost olduğunu gizleme gereği duymadı. İşini kaybetme kaygısı duymadı. Dostluğumuzdan hep övgü ile bahsetti.

Beni kızı, Mustafa’yı damadı, Şevki’yi ise torunu olarak benimsemişti. Ben ona “Mitera” dedikçe mutluluğunu yüzünde, gözlerinde hissediyordum.

Aramızda efsane olacak nitelikte bir duygu, bir dostluk vardı. Birçok anne-kızın yaşamayı başaramadığı türden bir ilişkimiz vardı.

Bana dostluğu, sevgiyi, barışı miras olarak bıraktı. Ben de bu mirası benden sonra gelecek nesillere bırakacağım.

Fiziksel ayrılığı hepimizi çok üzdü. Yokluğuna alışmak çok zor olacak.

9 Eylül 2017 günü Holetriya köy kilisesinde yapılan mütevazı törenle bedenen bizlerden ayrıldı. Sevgili eşi Hrisantos’un yanına gitmek için son yolculuğuna uğurlandı. Papalazaros elindeki bir dal feslikanı yavaşça sallayarak: “Güle güle, Cennet’e gidiyorsun, iyi yolculuklar kiriya Maria” dedi. Elindeki mumun alevi gibi kalbim de, ellerim de titriyordu. Daha sonra mum söndü. Fakat Mitera Maria’nın bana miras olarak bıraktığı dostluk, barış alevi hiçbir zaman sönmeyecek.

Beyaz çiçeklerle bezenmiş tabutun içerisinde huzurla uyuyordu. Onunla son kez vedalaşmak için alnından öptüm. Çok zor bir vedaydı bu son veda!

(LEYLA KIRALP – 12.9.2017)

 


 

BASINDAN GÜNCEL

Kıbrıslırumlar, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne sunulmak üzere muhtıra hazırladı:

Kayıp mezarlarının yerlerinin değiştirilmeyeceği yönünde söz verilmesi isteniyor…

Lefkoşa, 13 Eylül 17 (T.A.K): Kıbrıslırum kesiminin, geçtiğimiz Pazartesi günü Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne yönelik sunduğu hükümet muhtırasıyla, Türkiye’den “kayıplarla ilgili gömü alanlarında bundan böyle herhangi bir müdahalede bulunulmayacağı konusunda pratik adımlar atmasını istediği” haber verildi.

Politis gazetesi “Lefkoşa Kemiklerin Yerlerinin Değiştirilmesinin Durdurulmasını İstiyor” başlıklı haberinde, Rum kesiminin muhtırada “kemiklerin yerlerinin değiştirilmiş olduğu teyit edilmiş durumlar (ki bu dört durumda gerçekleşti) ve kayıpların gömülü olduğu noktalardaki inşaat çalışmaları yüzünden meydana gelen problemlere işaret ettiğini” iletti.

Kıbrıslırum Haber Ajansı KİPE’nin yayımladığı habere dayanarak, muhtıranın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 47 ülkesinin 19-21 Eylül tarihlerinde Strazburg’da gerçekleştirilecek toplantısı ışığında sunulduğunu yazan gazete, toplantıda üye ülkelerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyumu konusunun da ele alınacağını belirtti.

Toplantıda Türkiye’yle ilgili olarak, Türkiye’nin, Rum kesiminin Ankara aleyhindeki dördüncü devletlerarası başvurusuna ilişkin Mayıs 2014 tarihli karara uyumu derecesinin ele alınacağını yazan gazete, AİHM’nin bu kararla birlikte Türkiye’yi, 30 milyon Euro’su kayıp yakınlarına, 60 milyon Euro’su da Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşamını sürdüren ve “mahsurlar” olarak nitelendirilen Kıbrıslırumlar’a olmak üzere, toplamda 90 milyon Euro tazminat ödemeye mahkûm ettiğini anımsattı.

Rum kesiminin Türkiye’den, AİHM’nin kayıp yakınlarına ödenmesine hüküm verdiği 30 milyon Euro’yu hemen ödemesini istediğini yazan gazete, Rum kesiminin, Türkiye’nin, ödenmesine hüküm verilen miktarı ödeme yükümlülüğüne uymayı sürekli reddetmesinin, bizzat AİHM’nin itibarını zayıflattığını öne sürdüğünü de aktardı.

Haber Haravgi’de “İşgal Altındaki Kayıp Gömü Alanlarının Korunması İçin Avrupa Konseyi’nin Yardımını İstiyor”, Alithia’da ise “Hükümet Kemiklerin Yerlerinin Değiştirilmesini Şikâyet Ediyor” başlıklarıyla yer aldı.

(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 13.9.2017)

 

 

 

Bu yazı toplam 3358 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar