Mithat Bayraktar, esir olarak ellerinden kaçtığı Kıbrıslırumlar’ı arıyor... (1)
1974’te Bilelle’de Kulaklı Tepe’de (Kalambaki) esir alınan Mithat Bayraktar’ın inanılmaz kaçış hikayesini hem kendinden, hem de sevgili oğlu, çok değerli arkadaşımız Ali Bayraktar’dan dinledik... Mithat Bayraktar, savaş karşıtı, içi barış özlemiyle dolu bir insan... 1974’te kendini esir alan ve onların elinde esir iken kaçışına tanık olmuş olan Kıbrıslırumlar’ı arıyor... Onlarla tanışmak, konuşmak, yaşanmış olanları yadetmek istiyor... Biz de bu süreçte kendisine yardımcı olmaya çalıştık, sevgili Ali Bayraktar bu konuda bizden yardım isteyince, o bölgede görev yapmış olan Kıbrıslırumlar’ı bulmak üzere bir diğer çok değerli arkadaşımız olan Mihalis Yangu Savva’dan yardım istedik. Ali Bayraktar bize yazdığı notta, “Babam hep esirlikten kaçtığı gece orada, özellikle yanında olan ve silahlarını savurarak kaçtığı Rumlar’la karşılaşmak, buluşmak istedi ama pek de bir şey yapamadık. Aklıma siz geldiniz” demişti. Biz de bu konuda Mihalis Yangu Savva’dan sözkonusu Kıbrıslırumlar’ı bulmasını istedik ki onları Mithat Bey’le bir araya getirebilelim...
MİHALİS YANGU SAVVA’NIN KARDEŞİ “KAYIP”TI...
Mihalis Yangu Savva bir “kayıp” yakını ama aynı zamanda tüm “kayıplar”ın bulunması için gönüllü olarak çalışan bir arkadaşımız. Mihalis Yangu Savva’nın kardeşi Kostas Yangu Savva da Bilelle’de, Kulaklı Tepe’de (Kıbrıslırumlar Kulaklı Tepe’ye Kalambaki diyorlar) 1974’teki savaşta öldürülmüştü ve “kayıp”tı... Onunla bu bölgeye giderek araştırma yapmıştık birlikte – Mihalis Yangu Savva, kardeşinin ve beraberindeki diğer “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın gömü yerini bu bölgede aramaktaydı zaten... Biz de bir keresinde onunla birlikte Kulaklı Tepe yakınlarına kadar gitmiştik, o dönemin muhtarının traktörüyle... Muhtar, tepenin üstünde bazı Kıbrıslırumlar’ı ölü vaziyette görmüştü – aylarca öylece kalmıştı orada ölüler... Bu ölülerden birisi de Mihalis Yangu Savva’nın kardeşçiğiydi...
Kayıplar Komitesi’ni bilgilendirmiştik ve ardından bu bölgede kazılar başlamış, kazıya katılan ekipler doğrudan tepeye tırmanmak zorunda kalmışlardı. Bunun üzerine köylülerden izin alınarak tepeye doğru bir yol yapmıştı Kayıplar Komitesi ve Kulaklı Tepe’deki kazılar sürmüştü... Artık kazı ekibindeki arkeologlar, bu tepeye araçlarıyla çıkabiliyorlardı, tepeye tırmanmak zorunda kalmıyorlardı... Burada Mihalis Yangu Savva’nın kardeşinden geride kalanlar ve diğer bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’dan geride kalanlar bulunmuştu. Burada toplam beş “kayıp” Kıbrıslırum’un kalıntıları bulunmuştu... Aslında burada altı “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanların bulunması gerekiyordu fakat altıncı “kayıp”tan herhangi bir ize rastlanmamıştı, bu da Mihalis Yangu Savva’nın içinde yaraydı...
Mihalis Yangu Savva, kendi kardeşinden geride kalanlar bulunup henüz kimliklendirme süreci tamamlanmadan önce, sevgili annesi Hristalla Yangu’yu 13 Kasım 2011’de kaybetmişti... Mihalis’in sevgili annesi Hristalla Hanım, “kayıp” oğlu Kostas Yangu Savva’dan geride kalanları alıp defnedemeden, gözü arkada kalarak bu dünyadan göçüp gitmişti... 1976’da eşi Yangos, yüreği “kayıp” oğlunun acısına dayanamayarak zaten vefat etmişti... Bu acılı ailenin bir evladı olarak Mihalis Yangu Savva, kendi kardeşi kimliklendirilip onu alıp defnettikten sonra da, “kayıplar”ın gömü yerlerini gönüllü olarak aramaya devam etti. Bu yıl içerisinde İki Toplumlu Barış İnsiyatifi öncülüğünde barışsever örgütler onu insaniyeti ve cesareti nedeniyle 22 Temmuz 2023’te Lefkoşa’da ara bölgede, Dayanışma Evi’nde düzenlenen bir törende bir teşekkür plaketiyle onurlandırmıştı...
HAMUR’DA BULUŞMA...
Mihalis Yangu Savva’nın kardeşi bu bölgede görev yaparken 1974 savaşında öldürüldüğü ve Mihalis bu konuda kardeşin gömü yerini bulmak üzere bu bölgede ve kardeşinin askerlik yapmış olduğu Kıbrıslırumlar arasında da çok araştırma yapmış olduğu için ondan yardım istedim. Beni hiç kırmadı. Onu Ali Bayraktar ile temasa geçirdim... Ve böylece, 12 Eylül 2023’te Lefkoşa’da, Ledra Palas barikatına yakınlığı yüzünden herkes için çok uygun bir yer olan HAMUR’da onunla bir araya geldik.
Mihalis Yangu’nun yanında iki Kıbrıslırum vardı: Goççinodrimitya’dan Andreas Bafidis ile Yukarı Lefkara’dan George Poli... Her ikisi de Kıbrıslırumlar’ın 231’inci birliğinde görev yapmışlardı Bilelle’de (Göçeri) ve Ali Bayraktar’ın sevgili babası Mithat Cemal Bayraktar’ı esir alanlar onlar olmasa da, Mithat Bey’in esirlikten kaçışı hakkında o günlerde birlikte anlatılanları duymuşlardı... Bu buluşmaya Mithat Bayraktar, oğlucukları Ali ve Salih Bayraktar gelmişti... Oturup sohbet ettik... Mihalis Yangu Savva, çalışmaya devam edecek ve bulabilirse, Mithat Bey’i esir almış olan ve esirlikten kaçışına tanık olmuş olan Kıbrıslırumlar’ı bulmaya çalışacak... Çok değerli yardımlarından ötürü Mihalis Yangu Savva’ya yürekten teşekkür ediyoruz...
Soldan sağa George Poli, Mithat Bayraktar, Ali Bayraktar, Andreas Bafidis, Mihalis Yangu ve Salih Bayraktar...
ALİ BAYRAKTAR’IN NAKLETTİKLERİ...
Çok değerli arkadaşımız, Mithat Cemal Bayraktar’ın sevgili oğlu Ali Bayraktar, bize her zaman “kayıplar” konusunda çok yardım etmiş, yüreği insan sevgisiyle dolu bir insan... Onun sayesinde çok sayıda “kayıp”tan geride kalan Gönyeli dışında bulunmuştu... Yıllar önce ona bu konuda barışsever sivil toplum örgütleri de insani ve gönüllü yardımları nedeniyle bir teşekkür plaketi sunmuştu...
Ali Bayraktar, babasının öyküsünü bizim için kaleme aldı... Şöyle yazdı:
“Babam Mithat Bayraktar, 1944’te Çatoz’da doğdu. 1955’de babalarının auxiliary polis olmasından dolayı Çatoz’dan Küçük Kaymaklı’ya taşınmışlar. Ne yazık ki 1957 yılının ocak ayında babaları (Cemal Alibey) Tahtagale bölgesinde “elektirik fabrikası” denilen yerde görevi başındayken, denilenlere göre Rumlar’ın attığı bir bomba ile şehit olmuştu.
Babam 1967’de annemle evlenince, annemin köyü olan Gönyeli köyünde oturmaya başladılar. Bundan dolayı mücahitlik görevinin 9 yıl 11 ayını Boğaz bölgesindeki çeşitli tepelerde yaptı. En son mücahitlik görevini Bilelle köyüne yakın tepe olan Kulaklı Tepe’de yaptı.
Rumlar’ın 1974’teki 15 Temmuz darbesinden dolayı ilan edilen seferberlikten dolayı Kulaklı Tepe’ye seferi personel olarak çağrıldı .
20 Temmuz günü hava ağarır ağarmaz önce üzerlerindeki Beşparmak dağlarında çok güçlü birkaç patlama duyduğnu söyler ve heyecanlandığından bahseder...
Tepeye 19 Temmuz gecesi takviye olarak genç mücahit askerler gelmiştir. Bunlarla beraber havan topları da gelmişti. Günün ilk saatlerinde bu havan toplarıyla yapılan atışlarda Siskilip boğazından dağa doğru seyreden ve sonradan RMMO’nun 31. Komando Taburu olduğu söylenen birliğin iki aracı vurulur. Bu olaydan sonra konvoyun vurulduğu bölgeden Kulaklı Tepe istikametine doğru (batıdan doğuya doğru) Rumlar’ın yoğun atışları ve saldırısı başlar.
HERKES GERİ ÇEKİLMİŞ, ÜÇ KİŞİ KALMIŞ...
Bu sırada babam, Gönyelili Ali Selim (Buldozer Ali) ve Şükrü Osman, bu üç mücahit, tepenin ateş altında tutulan kısmının tam ters bölgesindeydiler (tepenin doğu bölgesindeki alttaki kayalıkların içinde). Tepe’deki mücahitler emirle geri çekilmesine ragmen sadece bu üç kişiye haber verilmedi ya da verilemedi. Bir yetkilinin demesi, “Biz size çağırdıydık kaçasınız diye” oldu... Sonrasında bu konuda bir araştırma yapıldığı yönünde bir iddia da işittik ama ayrıntı bilmeyik...
Yapılan atışlar durunca, yukardan bazı Rumca konuşmalar duyan babam “Be Şükrü yukardan Rumca sesler gelir” der babam. Şükrü da “Biçaklıdır be” der, “şaka yapar bize” der. Bunun üzerine babam, “Git be Ali söyle komutana, biz burdan bir şey görmeyik, atış yapamayık hem su getir bize” deyerek Buldozer Ali’yi tepenin üst kısmına yollar.
Tepe Rumlar tarafından işgal edilmiştir, bundan haberi olmayan Buldozer Ali, yukarı çıkar çıkmaz Rumlar tarafından esir alınır. Rumlar tarafından sorgulanan Ali kendinden başka iki kişinin daha aşağıda olduğunu söyler.
Aşağıda saklı mücahitler olduğunu öğrenen Rumlar’dan biri (muhtemelen komtanları) bir elinde el bombası babamların bulunduğu yöne doğru, çıkmaları için bağırır. O andan itibaren babamlar da tepenin Rumlar tarafından işgal edildiğini anlarlar...”
(Devam edecek)