‘Mız mız’ ve ‘mıy mıy’
Çapraz oy, dönüşümlü başkanlık
Dışişleri Bakanı Sayın Özgürgün, Dönüşümlü Başkanlığın “Kırmızı Çizgi” olduğunu ifade etti. Peki bu nasıl “kırmızıdır”ki, bu kadar kolay tartışma konusu yapmayı başardı, Cumhurbaşkanı Eroğlu?
Bir
Çapraz oy, dönüşümlü başkanlık
Dışişleri Bakanı Sayın Özgürgün, Dönüşümlü Başkanlığın “Kırmızı Çizgi” olduğunu ifade etti. Peki bu nasıl “kırmızıdır”ki, bu kadar kolay tartışma konusu yapmayı başardı, Cumhurbaşkanı Eroğlu?
Bir kere, UBP ve DP ta başından itibaren Çapraz oy meselesine son derece, demagojik bir milliyetçi ve ayrılıkçı bir söylemle, karşı çıktılar. UBP sözcüleri, çok temelsiz bir “istemezük” yaklaşımı ile hareket ederken, DP Genel Başkanı Serdar Denktaş, bu konuda kendine göre teorik izahlar yapmaya çalıştı.
En son, New York öncesi Cumhurbaşkanlığında yapılan toplantıdan sonra, basına yaptığı açıklamada, bu konuda da görüşünü tekrarladı. Serdar Denktaş,” Çapraz Oyun; Üniter Devlete doğru bir gidiş olduğunu ve bunun kabul edilmez olduğunu” ifade etti. UBP sözcüleri de bunu ifade etmektedir.
ÇAPRAZ OY VE ÜNİTER DEVLET, BU NE?
Bir kere bu konuyu, böyle izah etmenin hiçbir şekilde akıl ve gerçekle bağı yoktur. 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, Üniter bir devletti. Üniter esasın içinde; fonksiyonel federatif düzenlemeler vardı. Şimdi gelelim bu Çapraz oy meselesine..
1960 da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti üniter Devlet’ti. Başkanını Kıbrıslı Rumlar, Başkan Yardımcısını da Kıbrıslı Türkler ayrı ayrı seçerlerdi. Yani Başkanı ve Yardımcısı ayrı ayrı seçilmesine karşın, Kıbrıs Cumhuriyeti, üniter bir devletti. Serdar Denktaş, UBP sözcüleri ve Eroğlu nasıl olurda, Birleşik Federal Kıbrıs’ın iki Başkanı, eğer Çapraz Oy ile seçilirse, bunun üniter devlet olacağını ifade edebiliyorlar. Bu resmen uyduruk bir tez ve gerekçedir. Bir kere, Kıbrıs Cumhuriyetinin üniter bir devlet olmasına ve Anayasal sisteminin Başkanlık rejimi olmasına karşı, ayrı ayrı seçim olgusu, onu federal yapmadı ki. Tam üniterdi. Seçim sistemi ve şekli değildir bir Devletin üniter mi, Federal mi olduğunu belirleyen.
Bırakın Annan Planını bir yere, 23 Mayıs ve 1 Temmuz mutabakatları ki Eroğlu bunun üzerinden, bu kabulle götürüyor görüşmeleri. Serdar Denktaş’ta desteklemektedir onu, bu temelde. Ne vardır? Eşit statüde İki Kurucu Devlet, iki bölge, iki toplum ve üste de siyasi eşitlik içinde olacak olan Birleşik Federal Kıbrıs. Bu da Tek uluslararası siyasi kimliğe, Tek egemenliğe ve vatandaşlığa dayalı olacaktır. İlkesel olarak Kurulacak olan Birleşik Federal Kıbrıs’ı; 1960’taki Kıbrıs Cumhuriyetinden ayıran temel nokta buradadır. Çünkü B.F.K. Cumhuriyetinde, kendi bölgesinde, Merkezi Federal Anayasasının, Merkezi Hükümete verdiği yetkilerin dışında kalan tüm yetkileri, kendi bölgesinde kullanacak olan Kurucu Devlet var olacaktır. Bu 1960’ta yoktur. Bu Devletlerin kendi Anayasaları, yasama, yargı ve yürütme organları olacaktır. Kendi bölgelerinde, kendi alanlarına Merkezi Anayasa dışında kalan egemenlik haklarını kullanacaklardır. Merkezi Federal Kıbrıs’ta ise Yasama, Yürütme ve Yargıda siyasi eşitlik temelinde iki toplum, ortak olarak egemenliği kullanacaktır.
Peki, nasıl olurda Dönüşümlü olacak Başkanın seçiminde, Çapraz oy meselesi olursa, bu kurulacak olan Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetinin, üniter Devlet olacağı söylenir? Bu mümkün değildir. Bu resmen Federal Çözüm karşıtlığını ilerletmek için geliştirilen uyduruk bir gerekçedir.
KIBRIS CUMHURİYETİNİN GASPINI SAĞLAYAN, AYRI SEÇİMLERDİR:
Şimdi gelelim Kıbrıs Cumhuriyetine. Rahmetli Özker Yaşın’ın yazdığı “Nevzat ve Ben” isimli kitapları okursanız göreceksiniz ki 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını hazırlayanlara dönük Kıbrıslı Türk aydınların eleştirileri vardı. Bu kitapta bunların önemli ip uçlarını görebilirsiniz. Ancak o dönemde tabular ve en milliyetçi tanımlamalarla kesip atmalar çok daha fazla olduğu için, sağduyu sahibi insanların eleştiri ve önerilerine kulak tıkandı. Örneğin, Kıbrıs Cumhuriyetinde Başkan ve Yardımcısının ayrı seçilmesi konusu gerçekleşti. Ancak, Ortak Bakanlar Kurulunda ise Sağlık, Tarım ve Savunma Bakanlıkları, Kıbrıs Türk Toplumunca alındı. Ne Dışişleri, ne Maliye, ne İçişleri, ne Ekonomi, ne Bayındırlık Ulaştırma Bakanlıklarına bir Kıbrıslı Türk gelemezdi. 1964’teki, K.C’nin gasbının Kıbrıslı Rumlarca geliştirilmesinde, içe ve dışa dönük bu etkili Bakanlıkların onlarda olması önemli oldu. Bunun yanı sıra, bu ayrı ayrı Cumhurbaşkanın ve Yardımcısının seçilmesi de, bu Gasp’ta çok önemli etken oldu..
Bakın, 1964 BM kararının, “ Zorunluluk Doktrini” temelinde Makarios’u, Hükümetin meşru başı olarak görmesi ve atadığı Bakanları, dolayısı ile Hükümeti de meşru olarak görmesinin bir nedeni Dışişleri, Maliye, İçişleri, Ekonomi ve diğer etkili Bakanlıkların onun atadığı Bakanlardan oluşması ve AYRI SEÇİLMESİ İDİ..
Çünkü, K.C’nin Anayasal yapısında bulunan bu ayrı seçim unsuru nedeniyle, Anayasal olarak yalnızca Kıbrıslı Rumlarca seçilmesi, Makarios’a yasallık sağladı. Eğer o dönem, Çapraz Oylama olmuş olsaydı, meşruluğa ve yasallığa sahip olamayacaktı Makarios. Çünkü ona, ayrı seçim, bu temsil olgusunu verdi. Hükümeti oluşturan Bakanları da atama yetkisi, K.C Anayasasında, Başkanlarda idi. Ortak Mecliste ise güven oyuna başvurmak yoktu. Makarios’un K.C Anayasasına göre atadığı Rum Bakanlar ile Dr Fazıl Küçük’ün atadığı Türk Bakanların yani, Hükümetin demokratik iradi mandası, doğrudan halk oyu ile seçilen Başkanlardan kaynaklanırdı. İşte bundan dolayı Makarios’u da yalnızca Kıbrıslı Rumlar seçtiği için; o zaman, “Zorunluluk Doktrini” çerçevesinde onun resmi makamını ve otoritesini BM’ de tanıdı.Bu anlamda yasal sayıldı.
1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin gaspının dayandığı bu yaşanmışlık nedeni ile Annan Planında, ”Parlamenter “yapıda, seçilecek olan, Başkanlık Konseyinin iki Başkanına ve Ortak Hükümete, yani “Konseye”, Ortak Senatoda, Ortak Güven oyu, zorunluluğu, getirildi. Yani; Sarsılma halinde kimse, “meşru” olamayacaktı. Bu gün hala, ayrı devlet mantığının esirliğinde, Çapraz oya kaşı çıkmanın,tüm bu yaşanmışlıklara karşın, ne tutar yanı vardır?.
Üstelik Çapraz oya ve Dönüşümlü Başkanlığa, güneyde DİKO, Evreko ve EDEK, de karşı çıkmaktadır. Onların endişesi ise açıktır. Dün yaşadığımız gelişmelere, dayanarak onlar, bu gün, eğer Çapraz oy ve Dönüşümlü Başkanlık olursa, Kıbrıs’ın iki toplumlu yapısı gelişecek ve 1964’ten sonra Kıbrıs Cumhuriyetinin ayrı seçimle oluşan Başkanlığına dayalı olarak gelişen, bu günkü Elen Karakterli yapısı sarsılacak. Korkuları budur.
Hal böyle olmasına karşın UBP ve DP’nin bu karşı çıkışını anlamak zor mu? Hayır. Onlarda Türkçe ayni temeli düşünmektedirler. Yani Çapraz oyla birlikte Dönüşümlü Başkanlığın gerçekleşmesi ile Federal çözüm mantığı ile ortaklık düşüncesinin ve ortak siyasi yaşamın gelişeceği endişesi ile buna karşı, çıkmaktadırlar. Bundan ötürüdür ki ne bu günkü Kıbrıs Cumhuriyeti yapısı veya ne de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mantığı üzerinden çözüme ve çözüm mantığına ulaşılamaz diyorum.
MIZ MIZ VE MIY MIY; AYRICA, ANNAN PLANINDA DA VARDI
Üstelikte Annan Planında da Başkanlık Konseyi vardı. Ama o Parlamenter sistem üzerinden şekillendirilmişti. O da Dönüşümlü olacak ve Başkanlar ile Hükümetin üzerinde; demokratik halk iradesinin yansıması ise, halk iradesi ile oluşmuş; Ortak Senatoda alınacak, Ortak Güven Oyu ile oluşacaktı... Hem iki toplumun seçtiği senatörlerin içinde, hem de ortak oylama ile ortak güven oyuna dayandırıyordu, EVET dediğimiz Annan Planı. Ortak İradeye dayanıyordu ve böyle düzenlenmişti. Üstelik, UBP ve DP de bu Ortak Güven Oyuna, yani ortak iradeye de karşı idiler o gün; bugün de karşı oldukları gibi.. .
Dolayısı ile kuzeyde Çapraz oya, güneyde de Dönüşümlü Başkanlığa karşı çıkanlar, gerçekte Federal Çözüme karşı olanlardır. Şimdi, görüşmelerde ele alınan, Başkanlık Sistemine göre şekillenecek olan Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyetinde bu yüzden, iki toplumlu yapı ve ortak irade de, Başkanlık seçimlerinde, Kıbrıs Türk Toplumun siyasi eşitliğini sarsmayacak temelde yansımalıdır. Bu yüzden Dönüşümlü Başkanlığa ve Çapraz oya ihtiyaç vardır. Bu doğrudur. Ortak irade, Ortaklığı güçlendirmelidir.. Bu yüzden hem güneyde, hem de kuzeyde Dönüşümlü Başkanlık ve Çapraz oyda ısrar etmek, Federal çözüme, istençle eşdeğerdir. Eroğlu’nun çapraz oya karşı çıkması çok yanlış; Hirstofyas’ın da buna dayanarak Dönüşümü Başkanlığı, DİKO Başkanı Marios Karoyan’a müjde vererek, geri çektiğini söylemesi de ayni şekilde çok yanlıştır. Her iki tarafta da kararlıkla, iki toplumlu federatif tüm düzenlemeleri geliştirilecek esaslara sahip çıkmak gerekiyor. Burada esas Federal Devletteki, Siyasi eşitlik ve Tek Egemenlikle, iki toplumluluk; ayrıca, iki Kurucu Devlet, yani temeldeki federe devlet olgusudur. Dönüşümlü Başkanlık ve Çapraz Oylamaya dönük, karşı çıkışlara, yani, mızmızlanmalara cesaretle karşı çıkış yapmak gerekiyor; öyle, mıy mıyla geçirilecek zamanımız yoktur.
BAŞ SAĞLIĞI
Değerli dostum Doğan Harman’ı kaybettik. Bu ani ölüm herkesi şaşırttı, üzdü.. 1970’lerden beri tartıştığım, görüştüğüm, kimi zaman, farklılıklarımıza karşın dostluk zemininden ayrılmadığımız, ortak değerlerde de birlikte mücadele ettiğim, bu sevgili dostu kaybetmek çok zor. Düşünen, okuyan, inceleyen, insanlarımızdandı. Decart ,“ Düşünüyorum öyle ise varım” demişti. Doğru,“ama kendime, başkalarına, ülkeme, toplumuma ve dünya’ya dönük, gailem vardır” diyebilmeyi buna eklerseniz, o zaman gerçekten var olursunuz. İşte Doğan, her ikisini de becerenlerdendi. Onun için iz bıraktı..Kendisine rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dilerim. Olmadı be Muallim, bu son “yazdığın yazı” hiç olmadı, hiç beğenilmedi. Olmadı be muallim, hem hepsimizin, hem kendinin resmini tersine bastın…