1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Moby Dick / Beyaz Balina*
Moby Dick / Beyaz Balina*

Moby Dick / Beyaz Balina*

Moby Dick / Beyaz Balina*

A+A-

 


‘‘Bana İsmail deyin. Birkaç sene önce — kesin olarak kaç sene olduğunun önemi yok — parasızken ve karada ilgimi çekecek hiç bir şey kalmamışken, biraz denize açılıp dünyanın suyla kaplı kısımlarını görmek istedim…’’

Her ne kadar İsmail hikayeyi anlatmaya basit ve dolaysız bir giriş yaparak başlasa da, Herman Melville’in 1851’de yayımlanan romanı basit ve dolaysız olmaktan çok uzaktır. Yazarın hayatını kaybettiği sene olan 1859’da Moby Dick ticari anlamda başarısız sayılıp yayımdan kaldırıldı. Fakat 20. yüzyıla gelindiğinde, roman Amerikan edebiyatının en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilmeye başladı. Bunun ardında yatan sebep, edebiyatta modernist akımın ortaya çıkmasına daha bir asır varken, Melville’in modern tarzda bir roman yazmış olarak kabul görmesidir.

Roman, İsmail’in Pequod adlı gemide, Kaptan Ahab kumandasında ilk kez çıktığı balina avı serüvenini konu eder. Bu serüveni İsmail’in gözünden okuyucuya aktaran Melville, aynı zamanda akademik denecek kadar ince detayları ile balina ve balina avcılığı hakkında bilgiler verir. Kurgusal olarak sadece maceradan ibaret olmayan roman, okunabilirliği bakımından zorluk derecesinin yüksek olduğu bir çok eleştirmen tarafından dile getirilir.

Bu zor romanın merkezinde de zor bir karakter vardır: gemi sahiplerinin ticari çıkarlarını göz ardı ederek, bir önceki karşılaşmalarında bacağını kaptırdığı beyaz balina Moby Dick’in peşine mürettebatını ölümcül tehlikelere atma pahasına düşen Kaptan Ahab. Romanı Ahab’ın Moby Dick’ten öç alma  teşebbüsü olarak açıklamak yerinde bir tanım olabilir. 700 sayfayı aşan boyutuyla roman hem Ahab’ı hem de onun balinaya karşı hissettiği ve cinnet derecesine varan hıncı ayrıntılı bir şekilde ortaya koyar. Ahab ve Moby Dick arasındaki ilişkiyi insanın doğaya hükmetme çabası olarak okumak mümkündür. Böyle bir okumanın akabinde, Ahab’ın hıncını hesaba katmak ve bu hükmü kurma hevesine düşen insanlığın mutlak başarısızlık karşısında gelinecek noktanın psikolojik anlamda cinnet geçirmekle veya ölümle burun buruna gelmekle eş değer olacağı sonucu çıkar.

Beyaz balina, doğanın insan gücüne karşı üstünlüğünü göstermek adına Melville için iyi bir seçimdir. Gemiden balinanın peşine düşmek için indirilen sandallar ondan kat kat küçüktür ve kuyruk ile çene darbeleri karşısında çaresizdir. Avda dönemin en etkili silahı olan zıpkın bile sandaldaki avcılar için tehlike arz eder. Balinaya saplanan ve bir ucundan avı takip edebilmek  için sandallara bağlı olan zıpkınlar, okyanusun dibine inmeye yeltenen balinaların avcıları batırma tehlikesi yaratması anlamına gelir. Dolayısı ile böyle bir serüvene ilk defa çıkan İsmail’in anlatası, asıl avın, ekonomik getirisi yüksek olan ve enerji kaynağı olarak büyük önem arzeden balina yağı peşinde koşan denizciler olduğu kanısını yaratır.

Oysa 21. yüzyılda, özellikle neoliberalizme karşı gelişen söylem ve bakış açısı, doğa tahribatına ve doğada bulunan canlıların katline kati surette karşı durur. Peki böyle bir bakış açısına sahip biri en kanlı detayları ile balina avını gözler önüne seren Moby Dick’i neden okusun? Bu sorunun cevabı biraz da Kaptan Ahab’ın kitapta anlatılan ruh hali ve intikam teşebbüsünün sonucuna bağlıdır. Kaptanla çok teması olmamakla birlikte, İsmail’in anlatımı intikam ateşiyle delirmenin eşiğinde olan ve hiç bir tehlikeyi umursamayan bir gemi kaptanını işaret eder. İdaresinde olan geminin mürettebatına korku salarak hükmeden ve kişisel çıkarları uğruna sözleşmeleri ihlal edip imkansız ve çok tehlikeli gözüken öz meselesinin peşinde kaybolup giden bir despot. Böyle okunduğunda, Ahab’ın kaderi günümüzün siyasi despotları için ders niteliğindedir.

Romanın diğer temel kahramanına değinecek olursak türünün birçok örneğinden farklı bir şekilde beyaz renk olan, sırtından fışkırdığı suyu en tepeye gönderebilen ve derinlere kaybolup dikey bir şekilde hızlıca yüzeye çıkarak önünde ne varsa darmadağın eden bir güç abidesi: Moby Dick. Aslında roman boyunca akan anlatımda, Moby Dick’in de en az Kaptan Ahab kadar çıldırmanın eşiğine gelmiş tehlikeli bir canlı olarak algılamak ihtimal dışı değildir. Fakat Melville beyaz balinayı son kısımlarda gelişen olaylara kadar maceranın çevresinde tutup daha az anlaşılır kılar. Ahab’ı despot bir yönetici olarak algılarsak, beyaz balinayı nasıl okumamız gerektiği konusunda bazı sıkıntılar doğabilir. Bu konuda da oluşumunu anlattığı devlet yapısını adlandırmak için ‘’leviathan’’ kelimesini kullanan Thomas Hobbes’dan bir tüyo alabiliriz. Hobbes’un kullanımına göre leviathan büyük ve güçlü bir devlet organizasyonu anlamına gelmekle birlikte bu güce atıfta bulunan kelimenin etimolojik özüdür: çok büyük deniz yaratığı; balina. Hobbes’un devlet anlayışı toplumun vücuda getirdiği egemen kavramı üzerine kurulur. Bu egemenin dağlar ve yerleşim birimleri üzerinden denizin dibinden su yüzüne çıkan balina gibi yükselmesini sağlayan da vücudunu oluşturan ve onu yücelten toplumdur. Dolayısı ile, beyaz balinayı despot bir lider karşısında hiç bir zaman yenilmeyecek bir toplum olarak okumak mümkün olabilir. Fakat böyle bir okumanın yaratacağı eksiklik bu tarz bir toplumun Moby Dick gibi çok kolay rastlanmayan ve olan bitenin merkezinde değil, sadece kenarında seyreder olacağı intibasıdır. 


* Herman Melville,Yapı Kredi Yayınları, 1999. 736 sayfa.

Bu haber toplam 36639 defa okunmuştur
Gaile 369. Sayısı

Gaile 369. Sayısı