MONT PELERİN’DEKİ KRİTİK SORU
Tam da beyaz güvercinler uçurulmuştu ‘iki arada, bir derede’ kalmış iki toplumu ayıran, ayrıştıran, koparan ‘ara bölge’de…
Bembeyaz balonlar havalanmıştı gökyüzüne, barışa adanmış yüreklerden ipini kopararak…
İki dilli, çok dilli şarkıların notaları, nameleri ‘barış’ için yankılanmıştı ‘bölünmüş başkent’in surlarında…
Daha konuşmayı yeni söken bir bebek ‘Kıbrıs’ta barış engellenemez’ sloganıyla tanışmıştı o gece…
Çiftetelli oynamışlar, sirto atmışlardı ‘Cirit Sahası’nın tozlu topraklı zemininde insanlar…
Zeytin dalları, tokalandığı saçlarda ‘umudun çiçeği’ gibi duruyordu.
Mavi gökyüzündeki birkaç bulut, gecenin aydınlığını karartmaya yetmiyordu.
Ta ki ‘onlar’dan haber gelene kadar…
* * *
‘Mont Pelerin çöktü’ bilgisini bizim Cumhurbaşkanlığı duyurdu ilk…
“Doğru mu, nedir olup biten, blöf mü?” diye sorup durduk önce…
Değilmiş.
Süreç çökmüş, sonuçsuz kalmış.
Peki ama neden?
Kim söylüyor bunu?
BM mi?
Yoksa taraflardan biri masadan mı kalkmıştı?
“Barış Burcu birazdan konuşacak, anlatacak” dediler.
Bekledik, sabaha doğruydu.
Çıktı Burcu, açtı ağzını, yumdu gözünü…
Keşke açmasa, keşke yummasa!..
Diplomatik bakımdan tam bir ‘duvara toslama’ manzumesiydi çünkü söyledikleri…
En fenası da, ‘masanın çökme gerekçesi’ diye altını çizdiği ‘Kuzeye dönecek Rumların sayısı’ konusundaki çelişkiydi.
Annan Planı’nda 86 binken, Rumlar 78 bine inmiş. Ama bizim taraf bunu ‘maksimalist’ bulmuş!
Başka bahane?
Yok!..
Ha, bir de ‘Dönüşümlü Başkanlık’ konusunda hala Kıbrıs Rum tarafı ‘OK’ vermemiş.
Belki de onlara göre de bu talep ‘maksimalist’tir.
Olamaz mı?
* * *
‘Mont Pelerin’de ne oldu da süreç çöktü?’ sorusunun asıl yanıtı bunlar değil ama…
Barış Burcu’ya sorulan ‘içerili’ bir soru vardı. Anladığım kadarıyla ‘püf noktası’ oradaydı.
Türkiye basınından bir gazeteci şunu sordu Barış Burcu’ya: “İkinci Mont Pelerin’e BM’den Yunanistan’ın tavrıyla ilgili güvence almadan gelmeye karar verdiniz. Bu bir hata mıydı?”
Tahminimi söyleyeyim: Bu soru TC Dışişleri tarafından sordurulan bir soruydu!
Sorunun içeriğinde de zaten bizim bil(e)mediğimiz detaylar vardı.
Ve yorumum şu: Ankara, İkinci Mont Pelerin zirvesine onay vermemişti. Bizimkiler gitti, oturdu, ama Türkiye’nin “masayı bozun” telkinleri Kıbrıs Türk heyetini bunalttı.
Sonunda bir mazeret bulup masadan kalkmaya karar verdiler. ‘Kuzeye geçecek Rum sayısı’nı da mazeret olarak kullandılar. Oysa açık ki, Rumlar o konuda geri adım atmış. Bunu Burcu kendisi söylüyor!
Ve bu durumda Kıbrıs Türk liderliği ‘masayı bozan taraf’ pozisyonuna düştü.
Oysa BM’nin yaptığı kısa açıklama dışında sessiz kalınmış olsaydı, süreç belki de yeniden canlandırılabilirdi.
* * *
‘İki arada bir derede’ kalmış toplumların ‘ara bölge’de barışa, çözüme verdiği ‘maksimalist’ destek, ne yazık ki müzakere heyetlerinin oluşturduğu dünyanın ‘maksimalist’ algıları ve etraflarında sürekli müdahil olan güçlerin baskı ve yönlendirmesiyle tuzla buz oldu.
‘Kıbrıs’ta barış engellenemez’ sloganını daha yeni öğrenmiş bebeğin hayatından, geleceğinden çalındı bir kez daha…
Ama bu iş bitmedi!
Liderlerin yapamadığını, garantörlerin yaptırtmadığını bu ülkenin gerçek sahipleri yapacak bir gün…
Ne özgürlüğe kanat çırpan beyaz güvercinler, ne de mavilikte beyaz noktalar gibi duran balonlar boşuna yükseldi gökyüzüne…
Barış gelecek bu topraklara…
Liderler ve garantörler bir yana, halklar bir yana…
Onlar kardeştirler çünkü!..
Bütün halklar…