Müdahalenin “ana”sı
Yargı kararı hukuk düzenine meydan okuyanlara karşı bir “başkaldırı” olarak öne çıkıyor.
O nedenle önemli…
Kamu görevlisi bir müdür ya da çalışan, kendine verilen her talimatı sorgusuz, sualsiz uygulamayacak artık… “Ferman padişahın” denmeyecek!
Bir değil, beş değil, bin kez düşünecek bundan böyle yetki kullanan kişiler…
“Evet efendim…”
“Peki efendim…”
“Olur efendim” tavrı gerileyecek.
“Kraldan çok kralcılık” dönemi umarım eski rağbetini yitirecek.
***
Sömürge artığı bu düzeni çok daha cesaretle konuşmalıyız.
Yüksek Mahkeme’nin haklı olarak hapse gönderdiği Meryem hanım bu düzenin “dişinin kestiği” insandır!
Çünkü asıl sorun “yayın” değil “müdahalenin” kendisidir.
BRT elbette “tarafsızlığını” korumak, seçimlerde “eşitliği” gözetmek zorundadır.
İktidarın propaganda aygıtı olmaktan kurtarılmalıdır, BRT!
Ama şu da unutulmasın!
İrademize, demokrasimize, değerlerimize, kimliğimize ve kişiliğimize, özgürlüklerimize ve siyasetimize müdahalenin boyutu ekrandaki görüntünün çok ötesindedir.
***
Seçim dönemleri BRT’de “yasa gereği” programlar yapılır.
- “Buyurunuz, konuşunuz.
- “Süreniz doldu, teşekkür ederiz.”
- “Şimdi sizin sıranız, buyurunuz, başlayınız…”
Böylece güya “eşitlik” sağlanır (!)
Yalan!
Sıkıcı!
Göstermelik!
***
Meryem hanım Meclis tarafından affedilebilir.
Sonuç yine değişmez…
Dedim ya, bu düzenin “dişinin kestiği” insandır!
Çünkü seçim döneminde “Beyaz Ev”de vekilleri toplayan Büyükelçi’nden hesap soramaz örneğin!
Viyana Sözleşmesi hatırlatılmaz ona…
“Her diplomatik personel bulunduğu devletin kanun ve düzenlemelerine saygı gösterme ve o devletin iç işlerine karışmamakla yükümlüdür” denmez.
***
Seçimin en gergin döneminde, o çirkin müdahalede, BRT’nin yayını kesilebilirdi.
- ki o gün, o yayını, kim kesebilirdi merak ediyorum doğrusu…-
Diyelim ki “yok” deseydi müdür!
“Yayınlamıyoruz.”
O görüntüleri TRT’den yayınlardı Erdoğan!
A Haber’den yayınlardı…
Uydu yayınlarının “şalteri” Ankara'nın elinde, senin değil...
O sizin sesinizi kesebilir isterse – örneği yaşanmıştır Diyalog’da – siz kesemezsiniz onun!
***
Müdahalenin “ana”sına ses etmezsek eğer…
“Yavru”suyla avunuruz sadece!
Yasa Dışı Emirler
Kamusal hizmet yürüten herkesin bu yasa maddelerini masasına ya da duvarına yapıştırması ve hep aklında tutması iyi olacaktır.
KKTC Anayasası Yasa Dışı Emirler - Madde 123
(1)
Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, yasa veya Anayasa kurallarına aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde direnir ve bu emrini yazı ile yinelerse, emir yerine getirilir; bu durumda emri yerine getiren sorumlu olmaz.
(2)
Konusu suç oluşturan emir, hiçbir şekilde yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
(Naci Taşeli’ye teşekkürler.)
Af!
“Bir ceza davasında yargılama süreci, istinaf kararının verilmesi veya istinaf süresinin dolmasıyla tamamlanır” diyor, hukukçu Latif Aran.
“Daha dava devam ederken yargılanan kişiye ‘özel af yasası’ çıkarmak, hukuken kabul edilebilir değildir ve anayasanın 136 (3). fıkrasına da aykırıdır.”
“Önce istinafın süresinin dolması veya istinaf kararının verilmesi beklenmelidir.”
Barolar Birliği de Anayasa’nın özellikle 136. maddesinde düzenlenen “Mahkemelerin Bağımsızlığı” maddesini anımsatıyor:
“Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında, mahkemelere ve yargıçlara emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında, Cumhuriyet Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz; görüşme yapılamaz veya herhangi bir demeçte bulunulamaz. Yasama ve Yürütme organları ile Devlet Yönetimi makamları, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organ ve makamlar, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
“Devlet”in aslında ne kadar “kurmaca” olduğunu göstermeye son bir adım kaldı sanırım!