MÜJDE BAHAR GELİYOR!
“Hiç mi iyi bir şey yok?” diye soranlara gülümsüyorum… Var tabii… En azından bahar geliyor, ama…
“Ne ama’sı ulan! Baharın gelişinden de mi bir felaket tablosu çıkaracaksın? Yok artık!”
Yandaş televizyonlarla gazeteler dışında hiçbir yere bakmaz, devleti yönetenlerin açıklamalarına şöyle bir göz atıp, “Allah devlete millete zeval vermesin” duasını ettikten sonra hemen Survivor’da Yılmaz Morgül bugün ne yapmış moduna geçer, ardından bir evlilik programı, bir de dizi patlatırsanız, sorun yok tabii… Bahar geliyor diye sevinebilir, şimdiden ılık güneşin, efil efil esintilerin hayaline bırakabilirsiniz kendinizi.
Çocukken “sağı solu kurcalama” derlerdi bize. Aslında bir şeyleri kırıp dökmemizden korktuklarını düşünürdüm ama sonradan anladım ki, misafirliğe gittiğiniz komşu hanımın o pek derli toplu evinde yaramazlık edip çocuk merakınızla bir dolabın kapağını açtığınızda, ne kadar kirli çamaşır varsa ortalığa dökülebilme ihtimalini bilen annelerimizin sıkı tembihiydi bu: Aman sağı solu kurcalama!
Tam 1 Mart 2016 itibarıyla Türkiye’den 109.541 (yüzdokuzbinbeşyüzkırkbir) internet sitesine girmemiz devlet tarafından yasaklanmış durumda. Mahkeme kararıyla mı? Tabii ki hayır! Türkiye’den girişimiz yasaklanan 103.539 internet sitesine (tüm yasaklı sitelerin %94.3’ü) konan yasakta, mahkeme kararına bile ihtiyaç duyulmamış. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) hukuki dayanağa ihtiyaç duymadan yasaklayıvermiş onbinlerce siteyi.
Neden söylüyorum bunu? İnternet gibi özgür iletişim alanını karartıp yasakladığınızda, tüm iletişim kanallarının devlet kontrolünde olduğu bir ülkede, sadece duymanıza, görmenize izin verilenlerle yetindiğinizde tabii baharın gelişini iyimserlikle karşılayabilirsiniz. Ama canınız biraz yaramazlık edip, sağı solu kurcalamak istediğinde? İşte o zaman tadınız, huzurunuz kaçıyor. Özgürlüğün sonucu “bilmek” ise bilmenin bedeli de huzurunuzun, tadınızın kaçması…
Devletin hukuksuz yasaklamalar yaptığı bir ülkede vatandaş da o yasakların arkasından dolanmanın çarelerini arıyor. Tıpkı 2008’de henüz Başbakanlık görevindeyken, konan youtube yasağına “ben youtube’a girebiliyorum, siz de girin” (21 Kasım 2008) diyen Erdoğan gibi… Tabii 2008’de yasaklı internet sitesi sayısı 1.014’müş (binondört), 2009’da 5.145’e, 2011’de 7.485’e, 2012’de 8.689’a çıkmış. 2013’ten itibaren ise artık yüzbinleri aşmış yasaklı internet sitesi sayısı…
Neyse ki ülkede internet oyun ve arkadaş bulmak için kullanıp “sağı solu karıştırma” uyarısını dinleyen uslu vatandaşlar çoğunlukta. Devletin izin verdiği kanalları izleyip, izin verdiği gazeteleri okuyup, izin verdiği internet sitelerinde gezinen mutlu vatandaşlara gönül rahatlığıyla müjdeleyebilirim ki bahar geliyor!
Büyüklerini dinlemeyip sağı solu karıştıranlar ise Cizre’de, Silopi’de, Sur’da gencecik çocukların katledildiğini, katledilen insanların bedenlerine akıl almaz işkenceler yapıldığını, devletin ilçelere tankla, topla girip dümdüz ettiğini biliyor. Yaramaz çocuklar, uslu çocuklara anlatılmayan İnsan Hakları raporlarını kıyıda köşede kalmış çekmecelerden çıkarıp okuyabiliyorlar…
Bilmeyenlerin, bilmek istemeyenlerin, bilip de bilmezden gelenlerin kayıtsızlığına cânım Murathan Mungan, SİYAD ödül töreninde “Birbirimizin hikâyelerine, hayatlarına ne zaman bu kadar yabancı olduk? Gezi'nin hikayelerine sahip çıkanlar; Sur'un, Cizre'nin, Amed'in, Kürdistan coğrafyasının hikayelerine niye bu kadar yabancılar? Akılları, vicdanları, ahlakları niye bu kadar yabancı oldu?” sözleriyle isyan ediyor. Tabii Mungan’ın sözlerini de ağır sansürü azıcık zorlayabilen gazeteleri, haber sitelerini takip edenler bilebiliyor…
Sağı solu kurcalayan yaramaz çocuklar, Abdullah Gül’ün 7 yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde Adalet Bakanlığı’nın “Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla” 1.359 kişi hakkında dava izni istendiğini ve Bakanlığın 545 kişi hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla dava açtığını biliyor. Aynı yaramaz çocuklar, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevine gelişinin 2. Yılı dolmadan hakaret suçuyla açılan dava sayısında %500’lük bir artış olduğunu da biliyorlar. En son 24 Şubat’ta 13 yaşındaki bir çocuk, A.Ş, Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla evi basılarak gözaltına alındı… Ama dediğim gibi, bunlar sağı solu kurcalayan yaramaz çocukları ilgilendiren bilgiler…
Dönemin Başbakanının tavsiyesine uyarak arkadan dolanarak yasaklı sitelere girenler, önümüzdeki bahar aylarında Türkiye’de savaşın tırmanacağını, Türkiye’nin Suriye’deki savaşın etkilerini daha sıcak hissedeceğini de biliyorlar. İstanbul’un birbirinden çok farklı ama hassas karakterdeki ilçelerinde, “tuhaf biçimde ve birden bire” kahvehanelerin taranmaya başlandığını biliyorlar. Alt alta koydukları haberleri bir arada okuyup değerlendirince, “ürkütücü bir şiddetin” doğudan batıya doğru yavaş yavaş yayılmakta olduğunu görüyorlar.
İyi çocuklar, AB ülkelerine vizesiz seyahat masallarını dinlerken; yaramaz çocuklar, AB ile kıran kırana bir sığınmacı pazarlığı yapıldığını, sığınmacılardan kurtulmak isteyen AB ülkeleri ile Türkiye arasında sığınmacı kanı üzerinden mide bulandırıcı bir tartışmanın yürütüldüğünü biliyorlar.
Yaygın kanalların “asrın projesi” diye lanse ettiği ama Türkiye’de ne Kuzey Kıbrıs, ne de “su projesi” adı altında Amerikan, İngiliz ve İsrailli dev firmalarla öpüş kokuş can verilen enerji ahtapotu kimsenin ilgisini çekmediği için küçük harflerle haberleştirilip geçilen projenin ayrıntılarını yine sağı solu kurcalayan yaramaz çocuklar biliyorlar.
Lafı uzatmayalım ve bu hafta pozitif bir notla bitirelim yazıyı o halde… Devletin koyduğu sınırlar içerisinde uslu uslu “haber saatine” şöyle bir kulak kabartıp, hızlıca Survivor’a zap yapan iyi çocuklar için iyi haberi verelim o halde… Müjde bahar geliyor! Ama…
“Yine ne ama’sı ulan?!”
Ha, mühim değil, bu yaz biraz sıcak geçecek… Malum… Küresel ısınma!