1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Mülkiyet düğümü: Ya çözüm ya tutsaklık
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Mülkiyet düğümü: Ya çözüm ya tutsaklık

A+A-

Titina Loizidou.
Yeni kuşaklar bu ismi pek bilmeyebilir.

22 Temmuz 1989’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu.
“1974 zorla ayrıldığım günden beri Girne’deki evime gidemiyorum” dedi.

Davalı Türkiye’ydi.
Kıbrıs’ın kuzeyinde fiili kontrolü elinde tutuyordu çünkü...
Türkiye bunu kabul etti.

Mahkeme 1996 yılında kararını açıkladı.
Türkiye'yi suçlu buldu.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin mülkiyet hakkını koruyan protokolü ihlal edilmişti.
Loizidou'ya mülklerine erişim hakkının geri verilmesi ve kullanım kaybından dolayı 875 bin ABD Doları tazminat ödenmesine karar verildi.

Türkiye, Loizidou’nun tazminatını yüklü faizi ile birlikte Aralık 2003 yılında ödedi.

Hatırlatalım!
O ödemenin birkaç ay öncesinde barikatlar açıldı, geçişler başladı.
Öyle “rastgele” değildi açılım kararı…

Titiana hanım evine gidebiliyordu artık...
Ama halen o eve giremiyordu.

***

Myra Xenides-Arestis bir başka davaydı.
Başvuru tarihi 1999.

Türkiye, böylesi davalar altında eziliyordu ve yeni bir adım atılmalıydı.
“Mal Tazmin Komisyonu” gündeme geldi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2 Eylül 2004 tarihinde Xenides-Arestis’in başvurusunu kabul etti; "Mal Tazmin Komisyonu"nun uluslararası hukuk standartlarına uyumlu olmadığını açıkladı ve nasıl olması gerektiğine dair yol gösterdi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin gösterdiği yoldan gidildi.

Taşınmaz Mal Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Xenides-Arestis v. Turkey davasında vermiş olduğu hükümler uyarınca kuruldu.

Ulusal Birlik Partisi o dönem, bu yeni komisyonun iptalini istedi ancak kabul görmedi.

Sıradaki Demades ve Tymvios davaları “dostane çözüm”le sonuçlandı.

***

Mira Ksenides.
Mağusa'daki mülkünü kullanamadığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitti.
Davalı yine Türkiye’ydi, davayı yine kaybetti.
Sene 2007.

İoannis Demades.
Girne’deki mülkünün kullanım kaybı nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitti.
Davalı yine Türkiye’ydi, 835 bin Euro tazminata mahkûm edildi.
Sene 2008.

***

Ve sene 1 Mart 2010.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kıbrıslı Rum Demopoulos ve diğerlerinin davalarını reddetti.
Taşınmaz Mal Komisyonu'nun etkili bir iç hukuk yolu olduğuna karar verdi.
Önce oraya gidilmeliydi!

***

Yaşanan tüm bu süreçlerde değişmeyen tek gerçeklik var.
Uzlaşma yoksa mülkiyetin yasal sahibi değişmiyor.

“Savaştık, aldık, bizimdir”le olmuyor.
Kan, silah, bayrak, ezan gibi kutsallar “koçan” yaratmıyor.

Yasal sahibin kim olduğunu “KKTC tapusu” belirlemiyor.

***

Dikkat ederseniz sözüne ettiğimiz davaların tümünde yargılanan ya da tazminata mahkum edilen Türkiye devleti oldu.
Malı satanlar ya da satın alanlar değil!

Tek istisna Orams Davası.
1974'te Lapta’daki evinden ayrılmak zorunda kalan Meletis Apostolidi adlı Kıbrıslı Rum, 2002'de bu mülkü satın alan ve üzerinde bir ev inşa eden İngiliz çift David ve Linda Orams’ı dava etti.
Kıbrıs’ın güneyinde açtığı bu davayı kazandı.
Avrupa Adalet Divanı, Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemesinin kararını destekledi.
Adanın kuzeyinde, Kıbrıslı Rumların mallarını satın alan yabancılar için Avrupa’nın her yerinde dava tehdidi yeşerdi böylece...

***

Şimdi geçmişten farklı olarak Kıbrıslı Rumların mallarını satanlar ya da buna aracılık edenler mahkemeye çıkarılıyor.

Akan Kürşad gibi…
Simon Aykut gibi…

Alman vatandaşı Martin Jozef Rickels gibi…

Malın yasal sahibine soruluyor, “Sizin bu satıştan haberiniz var mı?”
Bir de şu soruluyor: “Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurunuz var mı?”

***

Tarihsel olarak uzun uzun anlattım, sizi yordum, özür dilerim.
Sevgili okur!
Bu satırı kadar sabretmişsen diyeceğim şudur…

Geçmişten bugüne hiçbir meseleye “nutuk”la çözüm üretilmedi.
“Mülkiyet” meselesinin temize çıkması için uluslararası toplumun onaylayacağı bir uzlaşı ya da çözüm dışında seçenek yoktur.

İster tek devlet olsun ister çift!
Mülkiyet hakkı değişmiyor.

Ya asıl sahibiyle anlaşacaksınız.
Ya da bir ömür bu riski, yükü, korkuyu, ihtilafı sırtınızda taşıyacaksınız.

Mülkiyet sorunu, Kıbrıslı Türklerin hücresidir.
Tutsaklığıdır…
Demir parmaklığıdır…
Tıpkı çözümsüzlük gibi…

titina-loizidou.jpg

Bu yazı toplam 2200 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar