1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Mültecileri muayene eden doktor konuştu: 'Ağlamak istedim”
Mültecileri muayene eden doktor konuştu:  'Ağlamak istedim”

Mültecileri muayene eden doktor konuştu: 'Ağlamak istedim”

Türkiye’ye gönderilen 51 mülteciyi sağlık kontrolünden geçiren Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Nesil Bayraktar konuştu, yaşanan insanlık dramını YENİDÜZEN’e anlattı

A+A-

Ercan Havaalanı’nda haftalardır hijyen koşullarından yoksun şekilde barınan, ‘uyuz’ teşhisi konulmasına rağmen tedavi olmadan gemiyle Türkiye’ye gönderilen 51 mülteciyi sağlık kontrolünden geçiren Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Nesil Bayraktar konuştu, yaşanan insanlık dramını YENİDÜZEN’e anlattı: "Bu insanların o binaya sıkıştırılıp, böcekli şiltelerde yatırma gerekçemizin ne olduğunu anlamaya çalıştım"

 “Tedaviye erişim hakları engellendi. İlaçlarını alamadan gittiler. Hamile kadının çocuğunu kaybetme riski de var. Böyle bir şeyi düşünmek istemiyorum”

 “Mülteciler uyuz tedavisi olmadan, yolcu ve yük gemisi ile gönderildiler. Bu şartlar altında gemiyle ilgili ne planlanır bilmek istiyorum. O gemiyi ne ile temizleyecekler merak ediyorum. Bu gemiyle ilgili tedbir alındı mı?”

 “Oradaki insanların bize aktardığı, kendilerine sabah sandviç, öğlen ve akşam yemeği olarak da pilav verdikleri. Gerçekten böyle midir? Bilmiyorum…”

 “Mültecilerin en dramatik cümlesi, ‘Bu gemiyle bizi kovdunuz. Botlarla geri geleceğiz, yarımız öleceğiz’ cümlesiydi. Ne diyeceğimi bilemedim, ağlamak istedim, ağlayamadım.”

 “Bu yılki üçüncü uyuz süreci yaşandı. 4-5 ay önce de uyuz hastalığı nedeniyle bir kişi hayatını kaybetti.”

 “43 erkeği, 2 odaya kapattılar…1 tuvalet, 1 de paslı duş... Temiz su temini konusunda sıkıntılar vardı…”

Ayşe GÜLER

Ercan Havaalanı’nda haftalardır hijyen koşullarından yoksun şekilde barınan, ‘uyuz’ teşhisi konulmasına rağmen de tedavi olmadan gemiyle Türkiye’ye gönderilen 51 mülteciyi sağlık kontrolünden geçiren Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Nesil Bayraktar konuştu, yaşanan insanlık dramını anlattı.

Aralarında 4 çocuk ve hamile bir kadının da bulunduğu mültecilerin, günlerce böcekli şiltelerde yattığını, bu nedenle uyuz olduklarını söyleyen Dr. Bayraktar, “Bu kişilerin tedaviye erişim hakları engellendi. İlaçlarını alamadan gittiler. Hamile kadının çocuğunu kaybetme riski de var. Böyle bir şeyi düşünmek istemiyorum” dedi.

Bayraktar, ayrıca mültecilerin tek tip beslenmekten mide ve bağırsak şikayetlerinin de olduğunu dile getirerek, “ Oradaki insanların bize aktardığı, kendilerine sabah sandviç, öğlen ve akşam yemeği olarak da pilav verdikleri. Gerçekten böyle midir? Bilmiyorum…” şeklinde konuştu.

“Gemiyle ilgili tedbir alındı mı?”

Mültecilerin uyuz tedavisi olmadan, yolcu ve yük gemisi ile gönderilmesini de eleştiren Bayraktar, “Bu şartlar altında gemiyle ilgili ne planlanır bilmek istiyorum. O gemiyi ne ile temizleyecekler merak ediyorum. Bu gemiyle ilgili tedbir alındı mı?” diye sordu.

Bayraktar, bu yılki üçüncü uyuz sürecinin yaşandığı bilgisini vererek, 4-5 ay önce de uyuz hastalığı nedeniyle bir kişinin hayatını kaybettiğini de açıkladı.

Bayraktar, mültecilerin tedavi olmaları için 24 saate ihtiyaç olduğunu, bu hakkın tanınmadığını kaydetti.

Paslı duş, temiz su sıkıntısı…

43 erkeğin, 2 odaya kapatıldığını, 1 tuvalet ve 1 de paslı duş ile ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarını ifade eden Bayraktar, temiz su temini konusunda da sıkıntılar yaşandığını aktardı.

Bayraktar, mültecilere otobüse binene kadar nereye gideceklerine yönelik bilgi verilmediğini, kendisinin bu konuda bilgi vermesi üzerine de suçlandığını belirten Bayraktar, şöyle dedi:

Parmaklıkların arasından Türkiye’ye gönderileceklerini söyledim. Bunu öğrendiklerini Beyrut’a gönderilip, gönderilmeyeceklerini soranlar oldu. Beyrut’a giderlerse öldürüleceklerini söyleyenler oldu. En dramatik cümle, “Bu gemiyle bizi kovdunuz. Botlarla geri geleceğiz, yarımız öleceğiz” cümlesiydi. Ne diyeceğimi bilemedim, ağlamak istedim, ağlayamadım.”

İşte Bayraktar’ın YENİDÜZEN’e anlattıkları…

 


“Konu örtbas edildi”

 “Branşım gereği, mültecilerle kapatıldıkları yerlerde temas halinde olmakla mükellefim. Ancak bu seferki durum, böyle gelişmedi. Bu kez, hiçbirimizin haberi olmadı. Mülteci Hakları Derneği oraya gitti, böyle bir şey olduğunu söyledi. Bir grubun güneye geçişi yapıldıktan sonra konu ört bas edildi. Sanki başka birileri yokmuş gibi davranıldı. Basına da yansıyan buydu. Ne zaman ki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın eşi Meral Akıncı, mültecileri ziyaret etti, oranın durumunu gördü, bu durumla ilgili alarma geçti. Bu konuyla ilgilenen kişileri bir araya getirmeye çalıştı, sivil toplumu harekete geçirmek için bizlerden yardım istedi. Diğer taraftan da kendisi, ekibiyle birlikte mültecilerin insani şartlarda kalabilmesi için bürokratik engelleri gidermek için uğraştı. O yüzden Meral hanım ve ekibinin bize ciddi yardımları oldu. Ancak onların da çaresiz kaldığı anlar oldu, Bakanlar Kurulu kararı gibi…”

“1 yılda adanın kuzeyinden güneyine 7 bine yakın mülteci geçişi”

“1 yılda 7 bine yakın adanın kuzeyinden güneyine mülteci geçişi oldu. İki ayrı devlet olduğumuzu iddia ediyoruz. Güney, kendisine gelen mültecilere çözüm üretiyor. Kuzeye gelenlerle ilgili de sorunu yıllardır çözüyor. Çözümümüzü kendimizin bulmasını istiyor. Kapasitenin dolduğunu ifade ediyor.”

“THY ile geldiler, pasaportları ile giriş yaptılar”

“Bu insanlar adanın kuzeyine ne burada kalmak ne de Türkiye’de de kalmak üzere geldiler. Bu insanlar, adaya THY ile geldiler. Karpaz’dan ya da Mağusa Limanı’ndan, denizden yüzerek de gelmediler. Pasaportlarıyla adaya giriş yaptılar. Gelme gerekçeleri de çok açıktır, her birinin güneyde akrabaları var… Bu referansla adaya ulaştılar. Gelenlerin ciddi kısmı adanın güneyine geçti. Bunlar son kalanlardı. 5 Haziran’da giriş, 9 Temmuz’da da çıkış yaptılar.”

 


“Bu kişileri, böcekli şiltelerde yatırma gerekçemizin neydi?”

“Mülteciler, daha önce, Ercan Havaalanı’nın içerisindeki bir binada kalıyorlardı. Orası daha da felaket bir yerdi. Şu andaki yer, bir öncekine göre daha iyi. Ancak bu binaya taşınma gerekçeleri kapasiteydi. Çünkü eski binada bu kadar kişi barınamazdı. Dramatik nokta şuydu; iki katlı binanın alt katında 4 oda var. 3 oda parmaklıklarla çevrili, hepsi de bu alanda tutuluyor. Binanın üst katında ise 1’i koğuş niteliğinde 5 oda var. Onların parmaklıkları yok. İçerisinde yeni paketlenmiş şilte ve yataklar gördük. Oraya nasıl geldiklerini bilmiyorum ama üst katta duruyorlar. Gayri ihtiyarı şunu sordum; binanın 3’te biri kullanılıyor. Buraya insanların sıkıştırılıp, böcekli şiltelerde yatırma gerekçemiz nedir? Güvenlik gerekçesi oluğu söylendi. Üst katın kullanılması halinde güvenliğin sağlanamayacağını, iki polisin yetemeyeceğini aktardılar. Çünkü üst katta parmaklık yoktu. Daha önce başka bir grup, binada kaldığı için onlar geldiği dönemden beri şilteler böceklendi. 2.5-3 ay önce ilaçlama yapılmış. Sivrisinek ilaçlamanızı yılda 1 kez yapmanız yeterli mi? Buna benzer haşarat, parazit ilaçlamaları periyodik şekilde yapılır.”

“Tedaviye erişim hakları engellendi”

“Mülteciler, bu şiltelerden uyuz oldular. Bir kısmının astımı vardı, kronik rahatsızlığı olanlar da bulunuyordu. Şiddetli sinek krizi yaşandı. İnsanların vücutları bakla bakla kızarmıştı. Buradaki dramatik durum, tedaviye erişim haklarının engellenmesi… Çok çok kötü olmadıkça tedaviye götürülmediler. İlk girişleri sırasında doktor kontrolünden de geçirilmemişler. Normal şartlarda özlenen ve beklenen; ülkeye giriş yaptıklarında sağlık kontrolünden geçirilmeleri. Bu durum, bu kadar da zor değil… Konsomatris vizesiyle gelenleri nasıl geçiriyorsanız, bunları da sağlık kontrolünden geçirebilirsiniz. Onları gece kulüplerine, mültecileri de bu binaya hapsediyorsunuz… Ölümü gördüm, sıtmaya razıyım noktasındayım.”

“Başlarındaki polis, 7-24 görev yapıyordu”

“Mültecilerin başlarında iki polis görevlendirilmişti. 7-24 görev yapıp, güvenliği sağlamaktan sorumluydular. Polislerin duyarlılıklarına teşekkür ediyorum. Onların da vicdanları sızlıyordu, kimse yaptığı işten memnun değildi.”

 


“Çocukların tamamı uyuzdu. Hamile kadının çocuğunu kaybetme riski var”

“Mültecilere uyuz ilaçlarını veremedik. Çünkü ilaçların tamamını saat 18.00’de temin edebildik. Neredeyse uyuz olmayan yok gibiydi. Çocukların tamamı uyuzdu. Hamile kadının dizkapaklarının altı uyuzdu. Ona ilaç vermeyeceğim de kime vereceğim? Hamile kadının çocuğunu kaybetme riski de var. Böyle bir şeyi düşünmek istemiyorum. Bundan 4-5 ay önce uyuz hastalığından birini kaybettik.

“Tek tip besleniyorlardı; mide ve bağırsak şikayetleri vardı”

“İnsanların bize aktardığı; sabah sandviç, öğlen ve akşam yemeği olarak da pilav yedikleri yönünde… Gerçekten böyle midir? Bilmiyorum… Bu nedenle mide ve bağırsak şikayetleri vardı. İshal, kabızlık, kanlı ishal gibi şikayetleri bulunuyordu. Bu, tek tip beslenmenin sonucudur. Bunları da giderebileceğimizi konuştuk. Ardından öğrendik ki dün (önceki) akşamüstü mülteciler, adadan ayrılacaklar… Düşünün ki, ilaç aldırdığımız bir anda gönderiliyorlar. Çünkü Bakanlar Kurulu bu yönde karar üretti.  İlaç ve Eczacılık Dairesi olağanüstü bir çaba ile elinde olmayan ilaçları buldu. İlaçların uygulaması da şuydu; boğazınızdan aşağıya 12 saat kalacak şekilde vücuda sürülür. Eğer bunu hane halkına yapıyorsanız, uyuz olsun olmasın hepsine aynı yöntem uygulanır. 12 saat sonra da aynı şey tekrarlanır. Havlular tek kullanımlık olur. Biz havluları da temin etmeye hazırdık. Daha ilaçları uygulayamadan, gönderdiler…”

“Uçağa binemeyeceklerini anladılar”

“Kimlerle görüşmedik… Cumhurbaşkanlığı’ndan Gürdal bey, Meltem hanım hepsiyle konuştuk. Sağlık Bakanlığı da bu konuya müdahale etti. Tek tek herkesi aradık. Bu kişilerin uçağa binemeyeceklerini anladılar. Çünkü hangi havayolu şirketine; 'bu kişiler uyuzdurlar, uçağa bindirin' diyeceksiniz… Parasını veren kişilerle yan yana oturduğunda, koltukları kim dezenfekte edecek? Uçuşu kaç saat durduracaksınız?  Çünkü uçağa binmeleri halinde, bu uçağın ilaçlanıp, bekletilmesi gerekiyordu.”


“Gönderdikleri gemi yük ve yolcu gemisiydi… Gemiyi neyle temizleyecekler? Bir önlem alındı mı?”

“ Mülteciler, gemiyle adadan ayrıldı. Gittikleri gemi Bozcaada gemisi… Kime aittir bilmiyorum. Yolcu ve yük taşıyan tek gemi… Bu şartlar altında gemiyle ilgili ne planlanır bilmek istiyorum. O gemiyi ne ile temizleyecekler merak ediyorum. Bu gemiyle ilgili tedbir alındı mı? Bu yılki üçüncü uyuz sürecini geçiriyoruz. Mağusa’da okullarda çıktı, hastanede biz takip ettik, şimdi de burada başladı. Uyuzla ilgili bir derdimizin olduğu aşikar. Bunun tedbirini almak yerine yayma eğilimi ayrı bir şey. Sağlık Bakanı da müsteşarı da gerekli uyarıyı verdi. İlgili tüm bakanlıklara bilgi verildi. Gemiye binmeden 4 saat önce gerekli bilgiyi verdik. Biz Türkiye’ye vermeyin demedik, onu da geçtik. 24 saat istedik. İlaçların 12 saat vücutlarında kalmasını talep ettik. 24 saatleri yok muydu?”

“ ‘Bu gemiyle bizi kovdunuz. Botlarla geri geleceğiz, yarımız öleceğiz’ dediler”

“İnsanlar otobüse binene kadar nereye gidecekleri söylenmedi. Hatta ben söylediğim için de suçlandım. Parmaklıkların arasından Türkiye’ye gönderileceklerini söyledim. Bunu öğrendiklerini Beyrut’a gönderilip, gönderilmeyeceklerini soranlar oldu. Beyrut’a giderlerse öldürüleceklerini söyleyenler oldu. En dramatik cümle, “Bu gemiyle bizi kovdunuz. Botlarla geri geleceğiz, yarımız öleceğiz” cümlesiydi. Ne diyeceğimi bilemedim, ağlamak istedim, ağlayamadım. Hamile kadın düştü bayıldı. Bu konuda çok tedirgindiler. Telefon numaramızı vermek istedik, başaramadık. Otobüsler gelene kadar bekledik. Dernekten birileriyle oradaydık. Orada beklerken tüm bürokratları aradık.”

“ İnsanlar, ‘Lütfen polislere söyle, yarım saat hava alalım’ diye yalvarıyordu…”

“Biz insanlık dramı yaşattık ve kovduk. Bu konuda yapılabilecekler listesi var. Binayla ilgili yetki karmaşası yaşanıyor. Bu bina hangi bakanlığa aittir bilinmiyor. Tam randımanlı kullanıldığında 100 kişi barınabilir. Ama bu kişilerin hapsedilmeden barındırılması gerekiyor. Bir kişi de oraya istihdam edilebilir. Etrafı çevrilebilir. Bir suçla gelmediler. Hangi suçla tutukladık, onu da bilmiyoruz.

İnsanlar, “Lütfen polislere söyle, yarım saat hava alalım” diye bize yalvarıyordu. Geçmişte biri kaçmış, ondan dolayı 43 adamı 2 odaya kapattılar. Demir parmaklık ördüler. Oturacak bir şey yok, sandalye yok. Yalnızca böcekli şilteler var. 43 erkeğe 1 tuvalet ve 1 de paslı duş var. Temiz su teminin sıkıntılı olduğu bir yer… Aralarında 3 aile vardı. Ama anne ve çocuklar bir yerdeydi. Baba farklı yerdeydi. Baba, çocuklarıyla demir parmaklıklar arasında konuşuyordu.”


Kuzey Kıbrıs'a sığınamıyorlar…

Kıbrıs’ın kuzeyinde mültecilerle ilgili gerekli yasal düzenleme bulunmadığı için bu kişiler Kuzey Kıbrıs'a sığınamıyor.  

Son dönemde başlatılan yeni uygulama ile mülteciler, adanın güneyine geçmek için, BM’ye başvuruda bulunabiliyor.

Başvurularının kabul edilmesi halinde ise güneye iade ediliyorlar.

Hatırlanacağı üzere; geçtiğimiz haftalarda adanın güneyine geçmek için Kıbrıs’ın kuzeyine gelen Suriyelilerin sayısındaki artış nedeniyle, hükümet, Suriye'nin vize uygulanan ülkelere dahil etme kararı almıştı.

Kuzey Kıbrıs, vize uygulaması başlatmıştı

Haziran 2019'da Bakanlar Kurulu, Suriye'yi vize uygulanan ülkeler sınıfına dahil etmişti. Ercan Havaalanı'nda bekleme kapasitesinin üstüne çıkıldığına ve gayri insani koşullara dikkat çeken yetkililer alınan önlemin zaruri olduğunu belirtmişti.  Bakanlar Kurulu'nda alınan bu kararı Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı, yazılı açıklamayla duyurmuştu.

Açıklamada, "Ercan Havaalanı'nda bekletme kapasitesinin üzerinde bir yığılmaya var. Bu durum özellikle son birkaç haftadır bu kişilerin gayri insani koşullarla karşı karşıya kalmalarına neden olmuştur. Bu sorunların aşılabilmesi ve ülkemize giriş yapmaksızın bir nevi transit olarak Ercan Havaalanı'ndan geçilmesini sağlayan söz konusu uygulamanın değiştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bakanlar Kurulu bugün, Suriye'nin de vize uygulanan ülkeler arasına dahil edilmesine karar vermiştir" denildi.

Bakanlıktan yapılan açıklama şöyleydi:
"Sığınma taleplerinin uluslararası düzeydeki otoritesi Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'yle (BMMYK) Bakanlığımız bu konuda yakın bir çalışma ve işbirliği içerisindedir. Bahse konu insanlara yardım amacıyla işlem ve değerlendirmelerin yapılabilmesine yönelik olarak geliştirilen mekanizmayla Suriye vatandaşları Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğiyle işbirliği halinde ve ilgili makamlarımız olan İçişleri Bakanlığı ve Polis Genel Müdürlüğü'nün bilgisi ve onayıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne geçiş imkanı buluyorlardı. Son haftalarda bu amaçla gelen kişilerin sayısındaki önemli artış Ercan Havaalanı'ndaki bekletme kapasitesinin de üzerinde bir yığılmaya sebebiyet vermiştir. Bu durum özellikle son birkaç haftadır bu kişilerin gayri insani koşullarla karşı karşıya kalmalarına neden olmuştur. Bu sorunların aşılabilmesi ve ülkemize giriş yapmaksızın bir nevi transit olarak Ercan Havaalanı'ndan geçilmesini sağlayan söz konusu uygulamanın değiştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bakanlar Kurulu bugün, Suriye'nin de vize uygulanan ülkeler arasına dahil edilmesine karar vermiştir."

 

yeniduzen-satin-aliniz-20190711122818.jpg

Bu haber toplam 7138 defa okunmuştur
İlgili Haberler