1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Münhal çıkıyoruz ve yerli işgücü bulamıyoruz. Başvuran yok”
“Münhal çıkıyoruz ve yerli işgücü bulamıyoruz. Başvuran yok”

“Münhal çıkıyoruz ve yerli işgücü bulamıyoruz. Başvuran yok”

Üreten Ekonomi Yazı Dizisi'nin bu haftaki konuğu Mustafa Ersözlü, sektördeki sıkıntılardan, bürokrasiye, ihracattan, yabancı ürünlerle rekabete kadar pek çok noktaya parmak bastı, çözüm önerileri sundu

A+A-

Gürdağ Tradıng & Industry Ltd. direktörü Mustafa Ersözlü, sektörde karşılaştığı en büyük sıkıntılardan birinin yerel işgücü olduğunu anlattı

Fehime ALASYA

Sektördeki sıkıntılara değinen Mustafa Ersözlü, başta yerel işgücü olmak üzere, enerji kullanımı ücretleri, elektrik, yakıt gibi tüketimlerle başa çıkmakta zorlandıklarını belirtti. Yerel işgücünü ‘Toplumsal yara’ olarak nitelendiren Ersözlü, “Özelde çalışan her gencin gözü devlette… Bir eleman alıp yetiştiriyorsunuz fakat kamu saatleri az diye sizde durmuyor. Şimdiki saatlere bakın, yazda yaşam duracak, saat 14’te kamu işini bitirecek, ben bu durumla nasıl başa çıkabilirim?” diyerek konuya ilişkin hassasiyetini belitti.

Toplu yapılaşmada kimi zaman maliyetin ön planda tutularak kaliteden ödün verildiğini dile getiren Ersözlü, bunların önüne geçmek için devletin bazı noktalara önem göstermesi gerektiğinin altını çizdi.

Tam bir aile şirketi olan Tradıng & Industry Ltd, 1987 yılından beridir adada hizmet veriyor.

Sürekli yenilik yaparak dünyaya ayak uydurmak gerektiğinin altını çizen Ersözlü, katma değeri düşük ürünler üretme çabasında.

Yeşil hat tüzüğü ile Kıbrıs’ın güneyine de tuğla sattıklarını kaydeden Ersözlü, güneye göre %25 daha ucuz olduklarını kaydetti.

İthal ürünlerle rekabet etmenin çok zor olduğuna değinen Ersözlü, yerel üretimin, kalite ve standartlarının korunması gerektiğine değindi.

Ülkenin kanayan yaralarından biri olan taş ocaklarıyla ilgi de konuşan Ersözlü, kuralsız ve denetimsiz olan bu sektörün bir an önce ele alınması, konuyla ilgili adımlar atılması gerektiğine değindi.  


Bürokrasi ve sistem ihracattan soğuttu

“Çocuklarım bu işte gelecek gördüğü için benimle” diyen Ersözlü, babasından, kardeşiyle birlikte devraldığı mesleği, iki oğluyla sürdürüyor. Taş kırma tesisinde 1986 yılında kardeşiyle çalışmaya başlayan Ersözlü, 2000 yılında yan iş olarak başladığı tuğla sektörüne, Haspolat Sanayi Bölgesi’ndeki Rumlardan kalan ve altı Türkün el değiştirdiği tarihi bir fabrikada tuğla işine başladı.2006 yılında parke beton fabrikamızın temellerini attık. 2009 yılında kendisinin tuğla bölümünü, kardeşinin de taş kırma bölümünü devralmasıyla kardeşlerin ortaklığı kısmen son bulur. Karşılıklı anlaşma içerisinde yol ayrımına giden iki kardeş çocuklarıyla yola devam eder. Ersözlü, baba mesleğine iki oğluyla birlikte devam etmeye başladı. Firma, yıllardır tuğla ürünleri, el yapımı kaplama tuğlalar ve kiremit çeşitleriyle hizmet veriyor. 

Geçmişte sahip olduğu bazı deneyim ve tecrübeyle ihracattan kopan Ersözlü, bürokrasi ve sistemden dolayı sıkıntı yaşadıkları ve kar payının düşük olduğu gerekçesiyle birçok yerel firma gibi ihracattan koptuklarını dile getiriyor. Ersözlü, “Sistemdeki her imkân yurt dışından mal almak içindir, mal satmak için değil... Tüm bürokrasi, mevzuatlar, sistem, her şey mal alımının kolaylaştırıldığı bir sistem üzerine kolaylaştırıldı. Bürokrasi her gelen siyasinin elini bağlıyor. Komple reform olmalı, bürokratik sistemler kolaylaştırılmalı, limanlarımız ucuzlatılmalı, yurt içindeki üretim maliyetleri düşürülmeli. İşçilik, elektrik, su, işçilerimizin yatırımları ve vergileri… Tüm bunlarla başa çıkmak çok zor… Yeşil hat tüzüğü ile Kıbrıs’ın güneyine de tuğla satıyoruz. Biz güneye göre %25 daha ucuzuz. Fakat bizim bürokrasimiz çok daha zordur. Yurt dışında sanayilerde olan imkânlar ortada, inanın bu yatırımları yurt dışında yapsak çok daha fazla kazancımız olur. Ama ben bu ülkeyi seviyorum, köklerim burada ve burada iş kurdum. Şimdi yeniden iş kuracak olsam burada kursam mı diye düşünürüm” 

“Taklit etmem, ilham alır daha iyisini yaparım”

Kil ile üretilen tuğlaların ham maddesini de yine KKTC’nden temin eden Gürdağ Tradıng & Industry Ltd. direktörü Mustafa Ersözlü, tuğlaların %100 yerel ham madde ile yapıldığını, sadece yakıtı dışarıdan aldıklarını anlattı. 20 çeşidin üzerinde tuğla ürünü bulunan firma, yalıtım, ısı değeri, inşaat tipi, çatı, duvar tipi gibi birçok çeşit tuğla ürününü bünyesinde barındırıyor. Son yıllarda katma değeri düşük ürünler üretmeye çalışan Mustafa Ersözlü, geniş ufku ile ilerlemeye çalışıyor. “Herkesin yaptığını değil, yapamadığını yapmak isterim, taklit etmem, ilham alır daha iyisini yaparım” diyen Ersözlü, ülkede çok yaygın olan taklitçiliğe son derece karşı. Yenilikçi yatırımlar ile ilerleyen Ersözlü, dünyaya kıyasala gelişmemiş, geri kalmış bir ülke olduğumuz görüşünde. Ersözlü, “Dünyaya baktığımız zaman çok geride olduğumuzu söyleyebilirim. Düşünce yapısı olarak, bilgi ve teknoloji olarak dünyadan çok gerideyiz.

“Günün sonunda hem insanlar hem de devlet kazanır”

Toplu yapılaşma konusunda çekimser fikir sunan Mustafa Ersözlü, "İşin ucuzuna kaçıldığı doğrudur" diyerek, bunun önüne devletin koyduğu kurallarla geçilebilineceğinin altını çizdi. Ürün kalitesinin arttırılarak, şartlara uygun yapılaşmaya gidilmesi gerekiyor. Günü sonunda bu uygulamadan hem devletin hem de vatandaşın kazanacağına dikkat çeken Ersözlü, şöyle devam etti: “Belli standartlar konulmalı, değerler belirlenmeli ve bunları kontrol eder. Günün sonunda da bundan hem insanlar hem de devlet kazanır. Ülkemizdeki enerji giderleri çok fazla… Birçok insan evdeki enerjinin sadece klima ve ışıktan gelir. Avrupa’da da elektrik pahalıdır fakat binalar uygun yapıldığı için evlerin ısısı korunabiliyor. Çok kabarık enerji harcaması olmuyor” dedi.  

“İnsanlar doğal malzemenin yarattığı konforu arıyor”

İleriki dönemde kerpiç üretimini projeleri arasına alma hedefinde olan Ersöz, üretim yaparken hem yenilikçi hem de refah açısından çok yönlü düşündüğünü şöyle anlatıyor: “İnsanlar doğal malzemenin yarattığı konforu arıyor. Yazın serin, kışın sıcak tutan kerpiç gibi malzemelere dönmede bir eğilim vardır. Üretim yaparken insanların yaşam alanı ve refahını sağlamak lazım... Burada henüz seri üretimi yoktur. Ticari olarak yapıp piyasaya sunmak çok yüksek maliyetlere çıkıyor. İleriki aşamalarda bunu projemiz arasına katmayı düşünüyoruz.”

“Toplumsal yara: Yerli işgücü”

Değiştirilen mesai saatleri ile halen daha kamuya olan talebin artmasına sebebiyet verildiğini anımsatan Ersözlü, bu şartlarda yerel işgücüne ulaşamadıklarını kaydetti. Ersöz, yabancı işgücünün daha yüksek maliyette olduğu halde daha güvenilir olduğunu şu ifadelerle anlattı: "Münhal çıkıyoruz ve yerli işgücü bulamıyoruz. Başvuran olmuyor. Yanımızda işe başlayanlar da kamuya girmek için işi örenir öğrenmez gidiyor… Ben bu şartlarda bir Kıbrıslı için şartlarımı cazip kılamıyorum. Hâlbuki şartlarımı yerli işgücü için çok zorluyorum. Yanımda çalışan yerli iş gücünü hafta sonu işe çağırmıyorum, gece mesaisine koymuyorum, sırf barınması için… Özelde çalışan her gencin gözü devlette… Bir eleman alıp yetiştiriyorsunuz fakat kamu saatleri az diye sizde durmuyor. Şimdiki saatlere bakın, yazda yaşam duracak, saat 14’te kamu işini bitirecek, ben bu durumla nasıl başa çıkabilirim? Yabancı işgücünü burada barındırmakla, tüm ihtiyaçlarıyla yükümlüyüz, inanın daha pahalıya çıkıyor fakat daha güvenilir, biliyorsun ki seni 2 günde bırakıp gidebiliyor…

Ülkedeki üniversite mezunlarıyla övünüyoruz, çok zeki çocuklarımızı mesleki eğitimde ve mesleklerde de kullanabiliriz.

Sektördeki en önemli sıkıntılardan bir diğeri de enerjidir. Tüm dünyanın geleceği elektriğe dönecek, ileriyi görüp, bu konuda uzun vadeli atılımlar yapmalıyız. Yakıt konusunda da sıkıntılarımız var. Kullandığımız yakıtın da çevre ile uyumlu olması lazım.”

“İthal ürünlerle rekabet çok zor…” 

Yurt dışında yerel hacim ve kuruluşlar, ticaret hacimleri çok büyüktür. Devasa fabrikalarda ucuz maliyete üretimle biz başa çıkamıyoruz. Yatırım yapmak çok kolay ve çok yüksek nüfusa hizmet veriliyor. İthal ürünlerle rekabet çok zor… Yerel üretimi korumalı, kalite ve standartlarını koruyabilmek için ağırlığımız koymalıyız. Tüketicinin yerel ürüne güvenmesi lazım bunun için de devletin denetimlerine güvenilmesi gerekiyor. Günümüzde üzüm yemeye korkan insanlar var… Devletin denetim mekanizması, standartları ve takibi topluma bu güveni vermeli.

“Kimseyi mağdur etmeden, sayıları azaltılıp, daha kurallı bir şekilde idame ettirebilirler”

Taş ocakları sektörüyle ilgili de değerlendirmede bulunan Mustafa Bey, denetim ve kuralsızlıktan yakındı.

Ersözlü; “Kimse kendi kendine gidip de oraya girmedi. Önce bu konuda uzlaşalım. Tümü de devletten iznlidir ve sıradan insanlardır. Burada da sorun denetimdir. Eğer devlet denetlemezse 80 kilometre gitmeniz gereken yerde 120 gidersiniz. Burada olan da budur, denetim yok, plan yok… Denetlemek başka zorluk başka bir şeydir. Devlet kurallar koymalı, bu kurallara uymayanı da teminatına el koyup, tazminatını ödemeli, iş iznini geri alıp, orayı kapatmalı. Yıllarca dökülen paralar var, kilit vurup da gidin demek olmaz, kimseyi mağdur etmeden, toplum çıkarına kararlar verilmeli. Bir Avrupa birliği projesiyle taş ocaklarının sayısı azaltılıp, kimseyi mağdur etmeden, sayıları azaltılıp, daha kurallı bir şekilde idame ettirebilirler. Bu durum dünyanın her yerinde var fakat kuralları kesindir, başıboş değildir, isteyen istediğini yapamaz…  Bu hale gelmende önce durumu düzeltmek gerekirdi, şimdi önünü almak çok zor…”

 

 

Bu haber toplam 4891 defa okunmuştur
Etiketler : ,
İlgili Haberler