‘Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamını ancak vahşi insanlar yapabilirdi’
Kıbrıslıtürkler’i katliamdan kurtaran Lapatoz Muhtarı Andreas Hristodulu’yla röportajımızın devamı şöyle:
SORU: Lapatozlu Kıbrıslıtürkler bana sizin kendilerine “Eğer ben aniden ortadan kaybolacak olursam veya öldürülürsem, derhal
Kıbrıslıtürkler’i katliamdan kurtaran Lapatoz Muhtarı Andreas Hristodulu’yla röportajımızın devamı şöyle:
SORU: Lapatozlu Kıbrıslıtürkler bana sizin kendilerine “Eğer ben aniden ortadan kaybolacak olursam veya öldürülürsem, derhal köyden kaçınız... O zaman tehlikedesiniz demektir” dediğinizi anlattılar.
ANDREAS HRİSTODULU: Evet, doğrudur bu. Hayatta olduğum sürece, hiç kimse Kıbrıslıtürkler’e bir şey yapamazdı...
SORU: Lapatozlu S. ve eşi bana, Arnadili EOKA-B’cileri köyden nasıl kovduğunuzu da anlattı...
ANDREAS HRİSTODULU: Köye gelmediler... Sonra, Trikomo’dan birisi gelerek köydeki av tüfeklerini istedi. Trikomo’dan gelen şahısa “Nereye gidecen?” dedim, “Kahveye git, bir kahve iç, ben gidip köyün muhtarı Kemal Ali Osman’ı bulacağım... Sonra da sana ne yapman gerektiğini söyleyeceğim. Bu köyde fasariya istemem” demiştim. Trikomo’dan gelen şahıs da “Tamam” demişti. Gidip Kıbrıslıtürk muhtarı buldum ve “Av tüfeklerini almaya geldiler, ne yapmayı düşünüyorsun?” dedim ona. “Bunu yapmanın en uygun yolu sence nedir?” dedim.
Kıbrıslıtürk muhtar Kemal Ali Osman da “Eğer bu av tüfeklerini biz teslim etmezsek, gelip kendileri almaya kalkışacak. Barış içinde bu tüfekleri teslim etmemiz en iyisidir” dedi.
Sonra da Kıbrıslıtürk muhtar, bir Kıbrıslıtürk’ü görevlendirerek köyü gezmesini, av tüfeklerini ve fişeklerini toplamasını istedi.
Bir liste yapmıştık, av tüfeğinin sahibinin adını da yazmıştık, on dakika içinde kahveye gittik ve topladığımız silahları ve fişekleri, Trikomo’dan gelen şahısa teslim ettik. Trikomo’dan gelip de av tüfeklerini alan bu şahısa “Lütfen silahları yok etmeyiniz, zamanı gelince sahiplerine geri verebilelim, herhangi bir fasariya istemiyoruz burada” dedim.
SORU: Ancak Lapatozlu Kıbrıslıtürkler bana, Arnadili EOKA-B’cilerin, Lapatoz ile Arnadi arasındaki yolda bazı çukurlar hazırladıklarını, bu çukurlara öldürecekleri Kıbrıslıtürkler’i gömmeyi planladıklarını da anlattılar. Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamından sonraki adım Lapatoz’daki Kıbrıslıtürkler’in öldürülmesi imiş...
ANDREAS HRİSTODULU: Bu çukurlar hakkında herhangi bir bilgim yok. Ben bir katliamı önlemek için elimden gelen herşeyi yaptım ve sonuçta köyde katliam olmadı. Ben hayatta olduğum sürece, Kıbrıslıtürkler’in başına bir şey gelemezdi...
SORU: Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamını ne zaman duymuştunuz? Köydeyken bir şey duymuş muydunuz?
ANDREAS HRİSTODULU: Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamını sonradan gazetelerden okumuştum... İpsoz’daki (Akova) esir kampına götürülmüş olanlar, oradan çıktıktan sonra güneye geçtikleri zaman, Kıbrıslıtürkler’in İpsoz’daki bu kamptan bazı Kıbrıslırumlar’ı alarak Muratağa-Atlılar-Sandallar’daki toplu mezarları görmeye götürdüklerini anlatmışlardı... Ancak vahşi insanlar yapabilirdi böylesi bir katliamı, uygar insanlar asla böyle bir şey yapamaz...
SORU: Çünkü Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamından sonra, pek çok Kıbrıslıtürk, bunun “intikamını” almaya kalkıştı ve daha da çok kan aktı... Tıpkı sizin darbe olduğu zaman amcanızla birlikte “Felakete yol açacak” diye kaygıyla öngörmüş olduğunuz gibi oldu yani...
ANDREAS HRİSTODULU: Kıbrıs sorunu böylesi davranışlarla çözülemez... Bir toplumda eğer sorumluluğunuz varsa, eğer o toplum içerisinde bir liderseniz, herkesin iyiliğini düşünmek zorundasınız. Yalnızca kendiniz gibi olanları değil, herkesi düşünmek zorundasınız. Lapatoz’da muhtar olduğum sürece benim gözümde herkes eşitti. Hiçbir zaman Kıbrıslıtürk-Kıbrıslırum diye ayırımcılık yapmadım, herkesi eşit düşündüm, herkese eşit davrandım. Muhtar olduktan sonra artık EOKA’da olduğum dönemdeki gibi düşünmüyor, öyle davranmıyordum. Hiçbir zaman. Herkesin iyiliğini gözettim. Zaten böyle davranmasaydım, başarılı olamazdım...
SORU: İşte bu nedenle Lapatozlu Kıbrıslıtürkler hala sizi büyük sevgiyle anıyorlar ve sizden çok iyi bahsediyorlar... Aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen sizi çok büyük övgüyle anıyorlar...
ANDREAS HRİSTODULU: Barikatlar açıldıktan sonra köye gitmeye karar vermiştim. Köyün ortasındaki kahveye gidince, tüm Kıbrıslıtürkler beni karşılamaya gelmişlerdi kahveye... Türkiye’den gelip de köyde yaşamakta olan Türkiyeliler de neler olup bittiğini merak etmişlerdi. “Bu adam kimdir? Ne yaptı ki herkes onu kucaklamaya geliyor?” diyorlardı. Kıbrıslıtürkler de oradaki Türkiyelilere, “O muhtardı, hayatımızı kurtardı” deyince, onlar da gelip beni kucaklamaya ve öpmeye başlamışlardı...
SORU: Kıbrıslıtürkler’in hayatını kurtarmış olduğunuz için hiç suçlandınız mı bu yüzden?
ANDREAS HRİSTODULU: Hayır, hiçbir zaman... Çünkü sözüm ağırlık taşıyordu... Belki EOKA-B’ye bulaşmış, fazla bir şey bilmeyen gençler vardı ama onlar da bir şey yapamadı... Ne bana, ne de Kıbrıslıtürkler’e... Çünkü saygınlığım vardı, onurlu bir insandım ve sözcüklerimin bir ağırlığı vardı...