1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Muratağa’da 24 dehşet günü…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Muratağa’da 24 dehşet günü…”

A+A-

POLITIS, “Kıbrıs: Cezalandırılmamış suçlar dosyası”nı yayınlamaya devam ediyor…

Lefkoşa, 25 Temmuz 2018 (T.A.K.): Politis “Kıbrıs: Cezalandırılmamış Suçlar” dosyasının bugünkü bölümünde Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinden kadınların 20 Temmuz 1974-14 Ağustos 1974’e kadar yaşadıklarına ve Muratağa köyü kahvecisi  K…’nin nasıl öldürüldüğüne dair detaylara yer verdi.

Gazete haberi “Kıbrıslı Türk Kadınların 24 Dehşet Günü… Muratağa: Kıbrıslı Rumların Ahlaksızlıklarıyla İlgili BM’nin Fotoğraf Belgeleri BM’nin (2 Eylül 1974)… Polis Araştırmalarında Kıbrıslı Türk İfadeleri Yok”  başlığıyla birinci sayfasında verdi, iç sayfasında detaylandırdı.

Gazete yaklaşık on yıl önce yayınladığı Muratağa, Sandallar ve Atlılar yaşlı, kadın ve çocuk sivillerinin yaşadığı 24 korku günün ile ilgili röportajda yer verilen ifadeler ile Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların verdiği daha yeni ifadeleri birleştirerek, Muratağa kahvecisi K…’nin,  köylülerinden birkaç gün önce öldürülmesinin detaylarını aktardı.

20 Temmuz 1974 ile 126 Kıbrıslı Türkün öldürüldüğü 14 Ağustos 1974 tarihleri arasında, iki Rum köyünden, gazetenin “zorbalar” diye nitelediği kişilerin, “geceleri üç Türk köyüne saldırarak yağmaladığını, hayvanlarını ve altınlarını çalıp tecavüz ettiğini” kaydetti.

Gazete iç sayfasındaki detaylara ise “Ahlaki Çöküntü Görüntüleri… BM Fotoğraf Arşivinden Muratağa Suçu” başlığı ve “Muratağa Kahvecisinin 10 Ağustos 1974’te Öldürülmesi Katliamın  İşaretiydi … “2009’da Muratağa ve Atlılar’daki Suçların Araştırılmaya Başlanması Mağusa Kazası’ndan Siyasi Bir Şahsiyeti Paniğe Soktu ve Politis’in Öğrendiğine Göre Bu Kişi Polisten, Araştırmaların Boyutuna Dair Bilgi İstedi” spotlarıyla dikkat çekti.

Peristerona ve Pigi köyleri sakinlerinden 15’inin ismi, ‘Volkan’ın 2009’daki yayınında cinayet failleri olarak verildiğini hatırlatan gazete Muratağa köyünden, artık hayatta olmayan bir Kıbrıslı Türk şahidin anlattıklarıyla bu listeye aynı Rum köylerinden 15 kişi daha eklendiğine işaret etti.

Habere göre 1974’te 14 yaşında olan ve halen hayatta bulunan bir Kıbrıslı Türk (adı verilmedi), Politis yazarlarından Andreas Parashos’a (2007’de Politis’te yayınlandı) üç köyden Kıbrıslı Türklerin 20 Temmuz’da toplandığını anlattı.

Anlatılanları  “9 Temmuz sabahından itibaren bölgeli EOKA-B’ciler hepsini toplayıp otobüslere doldurdu ve Piperisterona’ya götürdü. Akşam saat 8’e kadar yaşlı, kadın ve çocukları serbest bıraktılar, sadece 14 yaş ve üzeri erkekleri tuttular. Onları savaş esiri olarak, Yunan subayın  müdahalesi üzerine  Maraş’taki Karaolu kışlasına (daha sonra çoğunu Limasol’a) götürdüler. Yani üç köyün 14 yaş ve üzeri bütün erkekleri, tutuklanmalarına katılan komşu köylülerinin kimler olduğunu söyleyebilir”  şeklinde aktaran gazete Rum polisinin 2013 tarihli Muratağa-Atlılar-Sandallar araştırma raporunda, hayatta olan bu Kıbrıslı Türklerden ifade almadığına vurgu yaptı.

21 Temmuz’dan başlayıp harekatın ikinci aşamasına kadar geçen günlerin, geride kalan Kıbrıslı Türk kadınlar için “dehşet günleri” olduğuna dikkat çeken gazete “Piperisterona’nın zorbaları üç köye akın ediyor, evlere giriyor, çalıyor ve Kıbrıslı Türk kadınlara tecavüz ediyordu. Yaklaşık 30 Kıbrıslı Rumun ilk barbarlıkları, Kıbrıs Türk evlerinden hayvan çalmaktı. Muratağa köyünün Kıbrıslı Türk kahvecisine, bu hayvanları pişirmesini emrettikleri de oluyordu. Günler geçti ve mütecavizlerin ahlakı düpedüz tükeniyordu” ifadelerini kullandı. 

Pigi köyünden, biri polis 3 Kıbrıslı Rumun 10 Ağustos’ta  K…’yi tutukladığını belirten gazete şöyle devam etti: “K…’yi köylerine (Pigi) götürdüler ve orada, kelimenin tam anlamıyla doğradılar. Parçalarını poşetlere koyup gömdüler.  K…’yi gömdükleri buldozerin şoförü  olan 4’üncü Rum da yine Pigi köyündendi.  Bu birincil ifadeleri sorgu memurları değil gazetecilerin almış olması makamların, 9 yıl önce başlayan araştırmayı tamamlama iradesiyle ilgili soru işaretleri yaratıyor.”

(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 25.7.2018)


BASINDAN GÜNCEL…

 

“Yaseminleri alıp gitti ve bir daha gelmedi…”

Tünay MERTEKCİ – Voice of the Island

Geçtiğimiz 19 Temmuz ve 22 Temmuz’da, yakınlarını savaşta kaybeden bir Kıbrıslı Rum aileyle birlikte yaptıkları organizasyonla birçok insanın takdir ettiği Nilgün Orhon, Voice Of The Island’a özel açıklamalarda bulundu.

Babası Mücahit Komutanı ve Tarih Öğretmeni Ecvet Yusuf’u 20 Temmuz 1974’te kaybeden Nilgün Ecvet Orhon, yakınlarını kaybeden bir Kıbrıslı Rum aileyle birlikte önce babasının mezarını ziyaret edip çiçek bırakmış ardından da Kıbrıslı Rum ailenin yakını Dimitrakis’in mezarını ziyaret etmişti.

Babasını en son 19 Temmuz 1974 akşamüzeri gördüğünü ve ona yasemin verdiğini söyleyen Orhon, her yıl 19 Temmuz’da babasının mezarına gidip ona yasemin götürdüğünü dile getirdi.

Babası gibi bir Tarih Öğretmeni olan Orhon, babasına yasemin verdikten sonra onu bir daha göremediğini ifade etti ve “yaseminleri aldı gitti ve bir daha geri dönmedi” şeklinde konuştu.

Bu yıl ise 22 Temmuz 1974’te hayatını kaybeden Dimitrakis Thomas’ın ailesiyle birlikte 19 Temmuz’da babasının mezarını ziyaret edip yasemin götüren Orhon, devamında ise kendisinin 22 Temmuz’da Dimitrakis’in ailesiyle birlikte Dimitrakis’in mezarını ziyaret ettiklerini belirtti.

“Uzun yıllardır yapmak istiyordum”

Babasının Tarih Öğretmeni ve Mücahit Komutanı olduğunu söyleyen Nilgün Orhon, 20 Temmuz 1974’te ilk ölenin babası olduğunu kaydetti ve savaşta ilk ölen mücahit komutanının babası olduğunu belirtti.

Kendisinin son yıllarda, savaşta yakınını kaybeden bir Kıbrıslı Rum aile ile bu organizeyi yapmak istediğine dikkat çeken Orhon, bugüne kadar bunu yapacak kimseyi bulamadığını ifade etti.

Bu yıl 10 Temmuz’da AKEL’den yetkili birinin kendisiyle iletişime geçtiğini belirten Orhon, yetkilinin, bu organizasyonu yapmaya hazır bir aile olduğunu söylediğini vurguladı.

Devamında ise söz konusu aileyle Lokmacı’da buluştuklarını ve oturup konuştuklarını söyleyen Orhon, “20 Temmuz’da onların, 22’sinde de benim gitmem yönünde anlaştık” dedi.

Sonrasında Dimitrakis’in ailesinin kendisini aradığını söyleyen Orhon, ailenin 20 Temmuz’da değil de 19 Temmuz’da gelmek istediklerini belirtti.

“Her yıl 19 Temmuz’da babama yasemin götürürüm”

“Her yıl 19 Temmuz’da babamı son gördüğüm saatlerde mezarına giderim ve babama yasemin götürürüm” diyen Orhon, “çünkü ben babamı en son gördüğüm gün 19 Temmuz’du ve babama yasemin verdiydim. Yasemini aldı gitti ve bir daha gelmedi” şeklinde konuştu.

Her yıl 19 Temmuz’da yaseminleri dizdiğini belirten Orhon, yaseminlerin tam açacağı saatlerde babasının mezarına gittiğini söyledi.

Kendisinin artık liderlerin barış yapabileceğine inanmadığına dikkat çeken Orhon, “barışı biz böyle yapacağız. Başka şansımız yok” dedi.

“Yani ben onların kardeşlerine ağlamayı bilmezsem, onlar da benim babama ağlamayı bilmezse, bu işi başaramayız” diyen Orhon, karşılıklı bir birimizi anlamanın çok önemli olduğunu ifade etti.

Tüm bunların birer kazanım olduğunu söyleyen Orhon, böyle devam edilmesi gerektiğini kaydetti.

“Bizi çok güzel ağırladılar”

Kalo Horio köyüne, 22 Temmuz 1974’te ölen Dimitriakis’in mezarını ziyaret etmek için Dimitriakis’in ailesiyle birlikte gittiğini söyleyen Orhon, ailenin kendisini kilisenin önünde beklediğini söyledi.

Dimitriakis’in ailesinin kendisine dini açıdan düşünerek kiliseye girmek isteyip istemediğini sorduklarını kaydeden Orhon, kiliseye girdiklerini ve Dimitriakis’i anma anına tanıklık ettiklerini kaydetti.

Orhon, “Ayinden sonra geleneksel olarak golifa dağıttılar. Bizdeki helva gibi. Golifa ile çörek verdiler. Golifa ve çörekler bitene kadar kilisenin önünde sohbet ettik ayak üstü. Sonra evlerine geçtik” dedi.

Eve gittiklerinde 30’u aşkın kişinin orada bulunduğunu ifade eden Orhon, taziyeye gelip gidenlerin olduğunu ve güzel bir kalabalığın bulunduğunu söyledi.

Herkesin kendilerine çok iyi davrandığını vurgulayan Orhon, yemek için masaya oturduklarını, masada sadece “kuş sütü” eksik olduğunu ifade etti.

Karşılaştıkları durum sonucunda utandıklarını belirten Orhon, her gelen kişinin elinde yiyeceklerle geldiğini ifade etti.

“Vücudunda 5, kafasında1 kurşun buldular”

Dimitriakis’in nasıl öldüğü konusunda ailenin bilgi sahibi olmadığını dile getiren Orhon, “sadece vücudunda 5 kurşun olduğunu biliyorlar. 1 kurşun da başındaymış” dedi.

Dimitriakis’in Templos (Zeytinlik) köyünde bir zeytin tarlasında bulunduğunu belirten Orhon, gömülü olmadığını, zeytin tarlası sahibinin tarlasını temizlerken kemikleri bulduğunu ifade etti.

Orada 3 kişinin birden kemiklerinin bulunduğunu söyleyen Orhon, Dimitriakis’in 2008’de bulunduğunu, 2013’te kimlik tespiti yapıldığını ve ailesine teslim edildiğini kaydetti.

Orhon, Dimitrakis’in annesinin, oğluna ne olduğunu yıllarca merak ettiğini belirtti ve Dimitrakis’in bulunmadan vefat ettiğini söyledi.

Bunun sonucunda oğluna ne olduğuyla ilgili bilgi alamadan Dimitrakis’in annesinin vefat ettiğini kaydeden Orhon, Dimitrakis’in anne ve babasıyla aynı mezara gömüldüğünü ifade etti. Dimitriakis’in her bölgesinin bulunduğunu belirten Orhon, sadece bir parmağının ucunun eksik olduğunu belirtti.

Kıbrıs halkına çağrıda bulunan Orhon, “Bu sene 2 aile yaptı bu işi, seneye 22 aile yapalım. Öncelikli hedefimiz savaşa kurban vermiş aileleri birleştirmek, onları bir araya getirmek olsun” dedi.

Bu gibi organizasyonların çoğaltarak ilerlemesi gerektiğine dikkat çeken Orhon, Kıbrıs’ta barışın ancak insanların bir birinin acılarını anlaması sonucu gelebileceğini söyledi.

(VOICE OF THE ISLAND – Tünay MERTEKÇİ – 25.7.2018)

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2490 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar