1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Mursi Sonrası Türkiye-Mısır Ekonomik İlişkileri ve Kıbrıs: Ekonomik Alandaki Stratejik ve Bölgesel İşbirliğinden Yeni Ortak Arayışlarına mı?
Mursi Sonrası Türkiye-Mısır Ekonomik İlişkileri ve Kıbrıs: Ekonomik Alandaki Stratejik ve Bölgesel İşbirliğinden Yeni Ortak Arayışlarına mı?

Mursi Sonrası Türkiye-Mısır Ekonomik İlişkileri ve Kıbrıs: Ekonomik Alandaki Stratejik ve Bölgesel İşbirliğinden Yeni Ortak Arayışlarına mı?

Mursi Sonrası Türkiye-Mısır Ekonomik İlişkileri ve Kıbrıs: Ekonomik Alandaki Stratejik ve Bölgesel İşbirliğinden Yeni Ortak Arayışlarına mı?

A+A-

 

Umut Koldaş
[email protected]


Türkiye-Mısır ekonomik ilişkilerinde Mursi döneminin yarattığı iyimserlik ve Afrika ile Ortadoğu’da bölgesel ekonomik işbirliği vizyonu Kasım 2013’te Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi’nden ülkeyi terk etmesini istemesiyle yerini kontrollü bir soğukluğa bıraktı. Bu soğukluğun yakın gelecekte ikili ekonomik ilişkilerde bir yapıbozumuna yol açıp açmayacağı iki tarafın siyasi/diplomatik ilişkilerle ekonomik ilişkileri birbirinden hangi ölçüde ayırabilecekleri ile bağlantılı olacak.

Söylemler düzeyinde iki ülkenin en üst düzey yöneticileri birbirlerini ciddi biçimde eleştirmiş olsalar da iki tarafın ekonomisinden sorumlu çevreler sert siyasi söylemlerin iki ülke arasında 2005’te imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması’ndan sonra hızla gelişen ekonomik ilişkileri yıpratmasına izin vermemek adına daha ılımlı ve uzlaşı arayan görüşler ortaya koymaya devam ediyorlar.

Kısa vadede Türkiye-Mısır ekonomik ilişkilerinin Mursi dönemindeki sıcaklığı ve dinamizmi yakalaması zor görünse de iki tarafın ekonomi yöneticileri ve aktörleri siyasi soğukluğun ekonomik ilişkilere yansımaması için çaba sarf ediyorlar. Mursi döneminde Türkiye ve Mısır yalnızca ekonomik çıkar birliği ile değil, aynı zamanda benzer değerler sistemini paylaşan siyasi iradelerin karşılıklı jestleriyle de önemli bir canlılık kazanmıştı. Bu dönemde karşılıklı üst düzey ziyaretler, değişik alanlarda ekonomik işbirliği anlaşmaları ve Türkiye’nin Mursi yönetimindeki Mısır ekonomisine sağlamış olduğu 2 milyar dolarlık yardım ekonomik ilişkilerin önceki hükümetlerden çok daha farklı bir boyuta taşınmasına olanak sağlamıştı. Öyle ki Türkiye ve Mısır, ikili ilişkilerin ötesinde ekonomik alanda bölgesel düzeyde stratejik bir işbirliğinin vizyonunu geliştirme çalışmalarına başlamışlardı.

Mursi sonrası dönemde ise Kuzey Afrika ve Ortadoğu hem ekonomik hem de siyasi anlamda yeniden yapılanma sürecinden geçerken bu süreçte etkin rol oynamak isteyen Mısır ve Türkiye’nin uluslararası, bölgesel ve yerel dinamikleri sistematik bir şekilde birbirleriyle ilişkilendirerek daha dikkatli okumaları ve bunlara uygun ekonomi politikaları geliştirmeleri gerekiyor. İki ülkenin siyasi liderlerinin hayata geçirmeyi arzu ettikleri değer ve düşünce sistemleri birbirleriyle ve toplumlarının ekonomik çıkar ve beklentileri ile çatıştığında seçecekleri yollar iki ülkenin ekonomik ilişkilerinin geleceğini biçimlemek açısından büyük önem taşıyor.

Bugün, Mısır ve Türkiye’de ekonomik fayda odaklı iş çevreleri 2005’te başlayan ve Mursi döneminde iki ülke liderliklerinin siyasi projelerinin de örtüşmesiyle büyük ivme kazanan ekonomik ilişkilerin zarar görmemesi için ekonomi ile siyaseti ayrıştırma gerekliliği üzerinde duruyorlar. Nitekim özellikle Mısır ekonomisinin ileri gelenleri Türkiyeli yatırımcıları mevcut diplomatik krize rağmen Mısır’da yatırımlarını sürdürmeye, hatta yeni yatırımlar yapmaya davet ediyorlar. Öyle ki yakın zamana kadar Mısır yönetiminin siyaset ve ekonomiyi ayrıştırarak ekonomideki işbirliğini devam ettirmeye yönelik yaklaşımını resmi ağızdan dile getiren Mısır Endüstri ve Ticaret Bakanı Münir Fahri Abdunnur, mevcut ve yeni Türkiyeli yatırımcılara siyasi ortamdan etkilenmeyeceklerine dair güvence de veriyordu (1). Bakan Abdunnur’un bu açıklamasına destek veren Mısır-Türk İş Konseyi Başkanı Adil el Lemi de ekonomik ilişkilerin politik ve diplomatik olaylardan etkilenmeyeceğini ifade ediyordu (2).

Bu açıklamaların nedeni iki ülke arasındaki ticaret hacminin son durumuna bakıldığında daha iyi anlaşılabiliyor. 2014 yılı göstergelerine göre Türkiye ile Mısır arasındaki toplam ticaret 4 milyar 793 milyon ABD Doları tutarında gerçekleşmiş durumda. Bunun 1,5 milyar doları Mısır’ın Türkiye’ye, 3,3 milyar doları da Türkiye’nin Mısır’a ihracatı şeklinde gerçekleşti (3). Bu bağlamda Mısır’ın 2004 yılındaki Serbest Ticaret Anlaşmasından sonra ekonomik açıdan önemli bir ortak haline gelmiş olan Türkiye’den kolaylıkla vazgeçmesi yakın dönemde pek kolay görünmüyor. Böyle bir şeyi gerçekleştirmeyi amaçlayacaksa bile bu ancak Türkiye’nin yerine geçebilecek bir ticaret ortağı bulması ile mümkün olabilir. Bu nedenle siyasi ortamdan etkilenerek Türkiye’nin üst siyasi yönetimine tepki gösteren ve bu tepkilerini ekonomik boykot önerisine kadar götüren El Wafd Partisi ve Mısır Ticaret Odaları Konfederasyonu’nun bu çağrılarının Mısır ekonomisinin üst düzey yöneticilerinde yankı bulması yakın dönemde pek mümkün görünmemekte.

Öyle ki Mübarek sonrası ekonomik yeniden yapılanma sürecinde dışa bağımlı bir ekonomik politika yürütmek zorunda kalan Sisi yönetimi son dönemde Mısır ekonomisini çoğunlukla Körfez ülkelerinin mali yardımlarıyla ayakta tutmaya çalışıyor. Dış yardım Mısır ekonomisi ve ekonomi yöneticileri için yeni bir kavram değil. Mısır ekonomisi tarih boyunca farklı dönemlerde farklı kaynaklardan tedarik ettiği mali yardımları yönetmesi (ya da yönetememesi) ile bilinen bir ekonomi. Ancak ekonomi uzmanları Mısır’ın hızlı bir şekilde uzun dönemde sürdürülebilir olmayan dış yardım ekonomisinden dış ticaretle ve doğrudan yatırımlarla beslenen sürdürülebilir bir liberal ekonomiye geçmesi gerekliliğinin altını çiziyorlar (4). Bu anlamda Mısır ekonomisi açısından Türkiye ile olan yaklaşık 5 milyar dolarlık ticaret hacmini genişletmesi ve Türkiye’den gelecek yatırımları artırması, Mursi döneminde Erdoğan hükümeti tarafından verilen 2 milyar dolarlık dış mali yardımdan çok daha kalıcı ve olumlu bir nitelik taşıyor.

Kıbrıs bu ekonomik denklemde nereye oturuyor?

Sisi yönetiminin Mısır ekonomisini düzlüğe çıkarabilmek için dış kaynak arayışında son dönemde başvurduğu adreslerden biri Güney Kıbrıs (ya da Kıbrıs Cumhuriyeti), diğeri de Yunanistan oldu. Sisi’nin G. Kıbrıs ve Yunanistan’a yakınlaşmasının sebebi ekonomik krizin etkilerini henüz atlatamamış olan bu iki ülkeden yüksek bir yatırım beklentisi değil.  Zira Sisi yönetiminin 2014 yılı itibariyle 1 milyar doları aşmayan bir ticaret hacmine sahip olduğu ve 2007 yılındaki 5 milyon dolarlık cüzi mali yardımdan bu yana (körfez ülkelerinin 2013 yılındaki 12 milyar dolarlık yardımı düşünüldüğünde) Mısır ekonomisine ciddi bir katkısı olmayan Yunanistan’la stratejik bir ekonomi ortaklığına gitmesi çok gerçekçi görünmemekte. 

Bu ekonomik verilere rağmen Yunanistan ve G. Kıbrıs’ı Mısır ekonomisinin yeniden yapılanma sürecinde Sisi yönetimi için cazip kılan iki önemli nedenden söz edilebilir.

Bunlardan ilki Avrupa Birliği’nin (AB) Mısır ekonomisi açısından vazgeçilmezliği olarak değerlendirilebilir. AB, Mısır’ın dünya ticaretindeki en önemli ortağı durumunda. Nitekim 2004 yılından itibaren 11 milyar Euro’dan yaklaşık 24 milyar Euro’ya çıkan  (Bkz. Avrupa Komisyonu 2014 verileri) dış ticaret hacmi AB’yi Mısır ekonomisinin vazgeçilmezi kılmakta. Yunanistan ve Kıbrıs, bu son dönemde Mısır’ı AB’ye bağlayan iki köprü görevini üstlenmiş görünüyorlar. Nitekim, 2014 Kasımında yapılan üçlü zirvede Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın en üst düzey yöneticilerinin Sisi’ye Avrupa Birliği’nde Mısır’ın elçileri olacakları yönünde söz vermeleri bu köprü vazifesini üstlenme konususunda ne kadar istekli olduklarını göstermekte. Bu istek karşılıksız bir iyi niyet gösterisinden ziyade diplomatik düzeyde bozulan Mısır-Türkiye ilişkilerinin ardından bölgede Türkiye’yi diplomatik olarak yalnızlaştırma ve üzerinde baskı oluşturma politikasının bir parçası olarak algılanabilir. Ancak diplomatik anlamda yalnızlaştırma yaklaşımının ekonomik alanda meyve verebilmesi için Kıbrıs ve Yunanistan’ın Mısır’a Türkiye’nin sunduğundan daha cazip bir ekonomik fayda sunması gerekiyor. Bu gereklilik bir yönden bu üçlü yakınlaşmanın ikinci nedenini de açıklıyor. 

Bu bağlamda G. Kıbrıs ve Yunanistan’ı Sisi yönetimi için cazip kılan ikinci önemli neden, Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin ve Kıbrıs’ın kontrolündeki gaz lojistiğinin Mısır ekonomisi için yaratabileceği fırsat olasılıklarıdır. Mısır, Kıbrıs ve Yunanistan arasındaki ekonomik görüşmelerin en önemli gündem maddesini doğalgaz işbirliğinin oluşturması bu anlamda bir sürpriz değil. 2014 sonunda yapılan üçlü zirvede taraflar, bölgeden çıkarılacak hidrokarbonun üç ülke açısından azami ekonomik faydaya dönüştürülmesi konusunda bir yol haritası oluşturmaya çalıştılar. Bu haritanın hayata geçirilebilmesi için ciddi bir yatırım gerekliliği söz konusu. Bu yatırımı üç taraftan herhangi birinin tek başına ya da üçlünün diğer iki ortağıyla birlikte yapabilmesi bu ülkelerin mevcut ekonomik koşulları düşünüldüğünde kısa dönemde pek mümkün görünmemekte. Bu yüzden zirve toplantısının önemli gündem maddesi dış yatırımcıları bölgeye çekmek oldu. Bu anlamda Mısır açısından bu üçlü ortaklığın Türkiye ile olan ticaretine ya da Körfez ülkelerinden aldığı dış yardıma ekonomik bir alternatif oluşturması şu an için pek olası görünmüyor. 

Bu noktada Mısır açısından sorulacak en önemli soru ise Sisi yönetiminin Mısır’ın ekonomik yeniden yapılanma sürecinde bu dengeleri amacına uygun bir şekilde kullanıp Körfez ülkeleri ve Batı destekli dış yardım ekonomisinden ikili ve çoklu ekonomik ilişkilere dayalı bir üretim ekonomisine dönüşümü gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği olacak.

__________________________________________

Referanslar

(1) Ali Hussein Bakeer, “Future of Turkish-Egyptian Ties After Military Coup”, Al Jazeera,, http://studies.aljazeera.net/en/reports/2013/12/20131217113236236557.htm , 16.02.2015.

(2) A.g.y.

(3) Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı, “2014 Türkiye Mısır Dış Ticaret Verileri”, http://www.ekonomi.gov.tr.

(4) Örn. Bkz.  Hoda Abd El Hamid Ali, “Foreign Aid and Economic Growth in Egypt: A Cointegration Analysis”, International Journal of Economics and Financial Issues, Vol. 3, No. 3, 2013, s. 743-751.

Bu haber toplam 2722 defa okunmuştur
Gaile 307. Sayısı

Gaile 307. Sayısı