MUZ CUMHURİYETİ’NDE TAKİYE
Türkiyeli ve KKTC’ci sağcı-solcu kimi yetkililer, Crans Montana’da biten görüşmelerin ardından, ‘BM parametreleri çöktü, yeni bir yol lazım’ diyerek çözümden korktuklarını, çözümü asla istemediklerini ve bir elli yıl daha çözümsüzlüğe oynayacaklarını ilan ettiler. Adadaki statükonun devamı kendi varlıklarını sürdürmek için şart çünkü. Bu statükonun şimdiki adı da ‘evimizin içini düzenleyelim’... Sanki elinizi tutan vardı ya da sanki evin içini düzenlemek sizin elinizdeydi. Ev senin mi ki de ev sahibi gibi davranasın? Neyse...
Aslında ortada yeni bir yol niyeti filan da yok çünkü eğer olsaydı ertesi gün birileri kalkıp Türkiye’nin burada yarattığı ‘göstermelik devlet KKTC’nin’ normalleşmesi için atılması gereken adımları sıralama cesaretini gösterirdi. Anayasanın Geçici 10. Maddesini kaldırmaktan, Türkiye Genelkurmayı’na bağlı asker, polis ve itfaiyeyi KKTC sivil makamlarına bağlamaktan, Merkez Bankası’nın başına Kıbrıslıtürk birini atamaktan, ateşkes koşullarını ortadan kaldırmaktan ve bayrağını tek başına dalgalandırmaktan bahsederdi. Kısa vadede normalleşme dedikleri ancak bu olabilirdi. Ama olmadı, olamaz da çünkü Güzelyurt’ta arama yapacaklarını dün duyuran TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı damat Berat Albayrak’ın dediği gibi ‘Türkiye muz cumhuriyeti değil’ ama ne yazık ki KKTC, Türkiye sayesinde bir muz cumhuriyeti. Bu gerçekle yaşamaya alıştırılmış ve başka şansı olmadığını düşünen bu cumhuriyetin sahibi de yine Türkiye. Yani Kıbrıslıtürklerin zaten bir devleti yok, sadece figüranlık var.
Kıbrıslıtürklere zerre kadar güvenmeyen Türkiye siyasası, bizleri kendi ayakları üzerinde duracak bir sisteme kavuşturmamak, Kıbrıs’ta sağlanacak bir barışın tarafı yapmamak üzerine kurulu. Kendilerini ileride sokacak yılan olarak gördükleri Federal Kıbrıs en büyük korkulu rüyaları. Bu nedenle taşıma nüfus politikası, demografik yapıyı elde tutma çabası son bulmuyor, bulmayacak da. Tüm bu emeller de buradaki kukla hükümetler aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Bizler de göstermelik demokraside oy kullanarak kendimizi vatandaş sayıyoruz. Bu fasit daire böyle sürüp gidiyor. Anastasiadis’in Kıbrıslıtürklere, ‘Kıbrıs’ın mı Türkiye’nin mi bir parçası olacağınıza karar verin’ demesi on numara bir tespit bu bağlamda, ister beğenin ister beğenmeyin.
Kıbrıslıtürkleri Rum’un saldırısı ile korkutup, Türkiye’nin garantörlüğüne razı eden, kimlerle yapıldığı belli olmayan anketleri masaya koyup ‘Türkiye’siz Kıbrıs olmaz’ diyen buradaki sözde siyasetçiler gerçekleri halka açıklamak yerine iktidar sevdasıyla güya siyaset yapıyor ve dünya ile uzlaşmak yerine bugün hala Türkiye’ye yaranmaya çalışıyor.
Kıbrıs’ın kuzeyi 3 bin 355 kilometrekare, bu alanın yaklaşık yüzde 10’u ise Türk askerine ait. Yani Türkiye’nin zapt ettiği yerler. Anayasal düzeni sağlamak için geldiği Kıbrıs’ta elde ettikleri azımsanamayacak kadar büyük. Neden bunları ‘barış’ için kaybetmek istesin ki? Kendilerinin tuzu kuru. Bir avuç Kıbrıslıyı mı düşünecekler?
Bugün 15 Temmuz... Türkiye’deki Fettullah Gülen yapılanmasının gerçekleştirdiği darbe girişiminin yıl dönümü. 1980’den beri batının yardımıyla Türkiye’de semiren, cinayetler işleyen, hükümetler kuran-bozan bu örgüt devletin tüm kademelerine yerleşip, Türkiye halklarının geleceğini batıya sattı. Bunu da takiye yoluyla yaptı. Yani kendini gizleyerek... Dindar olduğu halde içki içerek kendini sakladı, tarikatçı olduğu halde Atatürkçü görünerek, Gülen Cemaati’ne söverek yaptı. TC’nin Lefkoşa Büyükelçisi dünkü basın toplantısında gazetecilere, “KKTC’de FETÖ yok dersem buna gülersiniz, her yere sızdılar” dedi. Oysa bizim göstermelik Başbakan daha geçenlerde, “KKTC’de FETÖ yok” demişti. Şimdi siz söyleyin bu ülkeyi kim yönetiyor? Biz yönetmiyoruz o kesin, ama bizde de takiyeciler çoğaldı!