“Müzakere sürecine hevesli kimse yok” 'BM taraflara GÜVENMİYOR'
2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs müzakere sürecine hevesli kimsenin olmadığını söyledi.
Fayka Arseven KİŞİ
2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs müzakere sürecine hevesli kimsenin olmadığını söyledi.
Talat, “Sürecin ne olacağı ile ilgili bir netlik yok. Müzakere süreci koptu, çöktü. Müthiş bir güvensizlik var” diyerek, “Bu güvensizlik 4 taraf için de geçerli. Yine aynı zamanda BM’nin taraflarda bir istek görmediği takdirde bir girişim yapmayacağı gerçeği de var” ifadesinde bulundu.
Talat, koalisyon hükümetinin çalışmalarını başarılı bulduğunu da kaydederek, yolsuzluk dosyalarıyla ilgili soruşturmaların da ileriye götürülmesi gerektiğini belirtti.
Yerel yönetim seçimlerine ilişkin olarak değerlendirme de yapan Talat, “Ben partinin her belediye için aday çıkarmasından yanayım” diyerek, “bağımsız adaylara ve ittifaka” sıcak bakmadığını söyledi.
Talat, “Ama sonuçta parti yönetimi ne karar verecek ona bakarım ve ona destek olurum” vurgusunda bulundu.
2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile hem Kıbrıs konusundaki süreci, hem hükümet icraatlarını hem de yaklaşan yerel yönetim seçimlerini konuştuk.
“Sürecin ne olacağı ile ilgili bir netlik yok. Müzakere süreci koptu, çöktü. Müthiş bir güvensizlik var. Bu güvensizlik 4 taraf için de geçerli. Yine aynı zamanda BM’nin taraflarda bir istek görmediği takdirde bir girişim yapmayacağı gerçeği de var.”
- YENiDÜZEN: Akıncı ve Anastasiadis uzun bir aradan sonra bir araya geldi. Liderlerin buluşmasını, sonrasındaki açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Süreç ne olacak bundan sonra?
- Talat: Sürecin ne olacağı ile ilgili bir netlik yok. Müzakere süreci koptu, çöktü. Müthiş bir güvensizlik var. Bu güvensizlik 4 taraf için de geçerli. Yine aynı zamanda BM’nin taraflarda bir istek görmediği takdirde bir girişim yapmayacağı gerçeği de var. Dolayısıyla bunu da dikkate alırsak, şu anda müzakere sürecine hevesli kimse yok.
Halbuki tüm olumsuzluklara rağmen Crans Montana’da son olarak Guterres çerçevesi çıkmıştı. Orada o güne kadar anlaşılanlar haricinde anlaşılmamış konularla ilgili Genel Sekreter’in tarafları dinledikten sonra bir öneri gibi ortaya koyduğu görüşler vardı. Garantörlükle ilgili aynı zamanda dönüşümlü başkanlık, siyasi karar alma mekanizmalarıyla ilgili ve harita ile ilgili… Yani o güne kadar ki anlaşmazlıkların tümüyle ilgili görüşleri vardı. Bana göre o canlandırılmalıdır. Tabi bunu da BM canlandıracak. BM şu an bir isteksizlik gösteriyor.
“ (BM)taraflara güvenmiyor. BM’nin artık yeniden bir hareketlenme içerisine girmesi ve sorunu çözmeye yönelik bir girişim başlatması ve bunun da Guterres fikirleri önerileri çerçevesinde olması tek çıkar yol gibi görülüyor.”
- YENiDÜZEN: BM neden isteksiz?
- Talat: Taraflara güvenmiyor. Bu işin olumlu sonuçlanacağına güvenmiyor. Guterres yeni bir süreç başlatıp, bundan önceki genel sekreterlerin yaşadığı hayal kırıklığını yaşamak istemiyor. Kendisi bir tane yaşadı zaten. Gerçi son zamanında girmişti müzakere sürecinin içerisine ama hayal kırıklığını yaşadı. Bütün taraflar bir zirvede buluşmayı kabul ettiler biraraya geldiler ama ondan sonra anlaşamadıklarını ilan ettiler. Genel Sekreter de sürecin başarısızlığa uğradığını ilan etti. Süreç çöktü. Bu nedenle BM’nin artık yeniden bir hareketlenme içerisine girmesi ve sorunu çözmeye yönelik bir girişim başlatması ve bunun da Guterres fikirleri önerileri çerçevesinde olması tek çıkar yol gibi görülüyor. Bunu da BM hazırlayacak tabi ki… Ama nasıl hazırlayacak? Taraflarla görüşecek önce.
- YENiDÜZEN: Taraflar ne olacak? 4 taraf da isteksiz olunca süreç yeniden nasıl canlanacak?
- Talat: Tarafları istekli hale getirmek BM’nin görevidir. Rum tarafının özellikle doğal gazla ilgili tutumunun olumsuzluğu ciddi şekilde süreci ve BM’yi etkiliyor. Ama aynı zamanda bizim tarafın da Rumların tutumuna karşı ortaya koyduğu süreç ile ilgili sürecin sona erdiği yaklaşımı da BM’yi zora sokuyor. Yani kısacası BM’nin hareketlenmesi gerekir. Şu an o hareketlilik yok belki de bir sürede beklenilecek.
“Ufukta bir çözüm ancak Kıbrıslı Rumların da bu konuda istekli hale gelmesiyle mümkündür. Bunu sağlayacak da uluslararası şartlardır.”
- YENiDÜZEN: Kıbrıs konusunun çözümü konusunda hep bir takvim hep bir umut konuldu halkların önüne… Çözüm de bir türlü olamıyor. Gerçekçi çözüm var mı gerçekten?
- Talat: Kıbrıs sorunun çözümü var da önemli olan bu konuda tarafların istekliliğidir. Yani Rum tarafı şu an itibarıyla Kıbrıs’ın bulunduğu şartlardan memnun görülüyor, Kıbrıs Rum halkı da memnun görülüyor. Dolayısıyla ufukta bir çözüm ancak Kıbrıslı Rumların da bu konuda istekli hale gelmesiyle mümkündür. Bunu sağlayacak da uluslararası şartlardır. Nasıl ki Kıbrıs Rum tarafı ekonomik olarak çöktüğünde çözüm ister hale geldi, AB’ye girişinin Kıbrıs sorunun çözümüne bağlı olduğu izlenimini edindiği zaman da istekli oldu. Yani Klerides döneminden bahsediyorum. Hristofyas’ın son döneminde Anastasiadis’in başlangıcında, ekonomi çöktüğünde, mevduatlar tıraşlandığında ‘aman çözüm çözüm’ diye istekli hale geldi, beni çözüm istemeyen Baf’a bile davet ederek, konferans verdirdi. Yine Rumların çözüm istemesini özendirecek arzulatılacak şartların doğması lazımdır. Bu şartları doğurtacak olan da konjonktürdür, uluslararası aktörlerdir. Şimdi doğalgazın bulunması ve bundan yararlanmanın Kıbrıs sorunun çözümüne bağlı olduğu düşüncesi Rum tarafında hakim olursa bana göre Rum halkı çözüm ister noktaya gelecek.
- YENiDÜZEN: Kıbrıs Türk tarafının süreci başlatma noktasında bir argümanı var mı yoksa Kıbrıs Rum tarafını ve BM’nin adım atmasını bekleyecek?
- Talat: Yeterli şartları yok. Kıbrıs Türk tarafının tek başına çözüm sürecini bir noktaya taşıması mümkün değil. Sadece arzularını ifade edebilir. Beklemedeyiz. Bizim tek başımıza yapabileceğimiz bir şey yok. Barış güçlerini, çözüm isteyen kesimleri canlı, uyanık ve zinde tutma dışında yapabileceği fazla bir şey yok.
“Yoktur da, ölmesin…”
- YENiDÜZEN: Halkın çözüm umudu, heyecanı sanki şu an eskiye nazaran yok mu?
- Talat: Yoktur da, ölmesin. Çünkü vatandaş da çözüm ihtimali görmeyince bir heyecana kapılmaz. Biz ki Hristofyas ile birçok yakınlaşma sağladık ama o zaman bile heyecan yoktu. Heyecan ne zaman doğdu? Annan Planı gündeme geldiğinde. Yani planın kendisi gündeme geldiğinde… Planı görmeden halkın heyecanlanmasını görmek mümkün değil. Zaten Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğünde de en ciddi olumsuzluk budur. Şu an varılacak bir çözümün, anlaşmanın Kıbrıslı Türklerce desteklenmesi umulan bir şeydir. Ama Kıbrıslı Rumların ne yapacağı belli değil. Annan Planı’nda olduğu gibi de davranabilirler. Çünkü AB’ye giriş kesinleşmişti o zaman kesinleştiğine göre AB’ye girmek için oy kullanma ihtiyacı kalmamıştı. Halbuki bugün eğer Kıbrıs Rum tarafı gazdan yararlanmanın çözümle mümkün olacağını görürse onun oyu da olumlu olacaktır. Ama o olmazsa ve her durumda gazdan yararlanacaksa bana göre Rum tarafı bundan mutluluk duyar. Kıbrıs Türk tarafı ile paylaşmamış olur. ‘Bundan iyisi can sağlığı’ der.
- YENiDÜZEN: 4’lü koalisyon hükümetinizi artık yorumlayabiliriz. Nasıl ilk izlenimleriniz?
- Talat: Mutlu şeyler ifade ediyorlar. Birkaç adım da atıldı. Gerek dövize karşı sınırlı da olsa alınan önlemler, bu konuda 4 partinin uzlaşmış olması önemlidir. Bunun yanı sıra 4 partinin uzlaşması ve hükümetin şu ana kadar sorunuz devam etmesi, bunlar önemli başarıdır. Bazı düzeltmeler de yaptı. Hukuksuz bir şekilde sınır dışı edilen bir Türkiye vatandaşının sınır dışı kararını ortadan kaldırdı. Bu önemlidir. UBP-DP hükümetinin yaptığı bir sürü olumsuz icraat düzeltiliyor.
- YENiDÜZEN: Yolsuzluk dosyaları da gündeme geldi. Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik de ‘yolsuzluk dosyalarının mahkemeye intikal etmesi’ çağrısında bulundu.
- Talat: Henüz ortada yok, bekliyoruz. Bugüne kadar mahkeme safhasına iletilenler oldu, CTP hükümetleriyle ilgili iddialar oldu. Bunların önemli bir kısmı Savcılık safhasında kapatıldı. Bunlar Derviş Eroğlu, İrsen Küçük döneminde kapatıldı. Bugün çağrı yapılıyor ‘yeniden açılsın’ filan ama iddia edenler kapattı, CTP kapatmadı ki bunları. Bir şey olmadığı için kapatıldı. Ama UBP ile ilgili bir sürü iddia var. Araştırmaları da devam ediyor. Basına yansıyan TÜK’teki iddialar var. Bunların bir şekilde yargının önüne kadar getirilmesi önemlidir. Eski başbakan ile ilgili iddialar var. Bunların sonuçlarını bekleyip göreceğiz.
- YENiDÜZEN: Yerel seçimler geliyor. Hükümet etkilenir mi bundan?
- Talat: Belli ölçülerde etkiler ama doğrudan etkileyeceğini sanmıyorum. Sonuçta bir yarış olacak. Koalisyon ortaklarının adayları da yarışacak.
Siyasi partilerimiz o olgunluktadır. Başbakanlık dönemimde bir referandum yaptık. Serdar Denktaş, UBP ve baba Denktaş ile ayrı kulvardaydık ama buna rağmen hükümet bozulmadı.
Yani bu olgunluğu gösterecek siyasi birikime sahiptir partiler.
- YENiDÜZEN: CTP hep ‘Anayasa değişikliğinin’ savunucu olmuştur. Bu dönemde Anayasa’da parça parça ya da bütünlüklü bir değişiklik gündeme gelir mi?
- Talat: Anayasa değişikliği hükümet tarafından gündeme getirilemez. O çoğunluk yok. Daha önce de bir tecrübe yaşandı. Meclis’ten oybirliği ile geçen Anayasa önerileri halk tarafından reddedildi. O yüzden anayasaya değişikliğine cesaret edip etmeyeceğini bilemiyorum. İyi bir hazırlık ve UBP’nin de onaylayacağı değişiklikler olabilir. Halka anlatılması gerekir. Geçen defaki gibi yangından mal kaçırırcasına yapılmamalıdır. Çünkü geçen sefer maalesef öyle oldu ve halk da öyle anladı. ‘Bu yangından mal kaçırmayı ben benimseyemem’ dedi ve tüm milletvekillerinin onayladığı değişiklikleri reddetti. Sütten ağzı yandı yoğurdu şimdi üfleyerek yer herkes, haklı olarak. En fazla da ağzı yanan şimdiki Sayın Başbakan oldu. Ama en azından yargıyla ilgili düzenlemeler yapılmalıdır. Anayasada parça parça değişiklik belki de daha iyi olur. Çünkü geçen sefer anayasa değişikliğine niyet edenler, hazırlayanlar, çok tartışılmasın da kolay geçsin düşüncesiyle sanki yaptı. Çok konuşmadılar ama ağzı laf yapan yüzde 90’nı da gerçek dışı olan iddiaları seslendirenler başarılı oldu ve anayasa değişiklikleri reddedildi. Yani örneğin usulüne uygun olarak yapılan uluslararası anlaşmaların Anayasa Mahkemesi’ne götürülemeyeceği eski anayasada vardı. Ama bu anayasa maddesinde bir iki söz değişikliği yapılacak diye madde tümüyle yazılınca bunu demagoji ile reddettirmek için harekete geçenler başarılı oldu ve reddedildi. Çünkü savunucular yeterince konuşmadı. Ama şimdi 4 parti anlaşırsa UBP’nin de kabul edeceği noktalarda değişiklik yapılıp halka anlatılırsa bence geçer.
“Ben partinin (CTP'nin) her belediye için aday çıkarmasından yanayım. Bağımsız adayların desteklenmesi ve ittifaka sıcak bakmam. Ama sonuçta parti yönetimi ne karar verecek, ona bakarım ve ona destek olurum.”
“CTP her yerde aday çıkarmalı”
- YENiDÜZEN: CTP şu an hükümette ve yerel seçim hazırlığı var. CTP nasıl gidiyor, mesajınız nedir?
- Talat: Bugün görüşlerimiz parti içinde farklı olabilir. Girne’de aday gösterme veya ortak aday çıkarma ya da kazanabilecek aday çıkarma, ya da ‘ne isterse olsun asılalım bir aday çıkaralım’ ve onu kazandırmaya çalışalım yaklaşımı tartışılabilir. Benim görüşüm kazanabilecek bir aday çıkarmadır. Çünkü Girne’yi bizim kaybetmememiz lazımdır. Bir dönem kaybettik ve bu halk zarıncadı. Bu dönem kaybetmemiz gerekir ama işini de yapabilecek aday çıkarmalıyız. Parti önceden adayla anlaşma da yapabilir. Centilmenlik anlaşması ya da yazılı yapılabilir. Bu dünyada ve güneyde de yapılır. Ben partinin her belediye için aday çıkarmasından yanayım. Ama sonuçta parti yönetimi ne karar verecek ona bakarım ve ona destek olurum.
- YENiDÜZEN: İttifak olmasına veya bağımsız adayların desteklenmesine sıcak bakmaz mısınız?
- Talat: Çok taraftar değilim. Yani CTP geçmişte bağımsız adayları destekledi. İttifak da yaptı ama CTP o dönemlerde büyümemişti. CTP’nin büyümesi kendi adaylarını çıkarmasıyla oldu. Olayı şöyle düşünün; 4 parti bir aday üzerinde anlaştı. Bir CTP’li o adayı beğenmeyebilir ve diyebilir ki bu adam X partilidir ben bunu geçmişten bilirim biz bununla ne kadar kavga ettik yolda, sokakta, basında ben buna oy vermem. Şimdi sağlam bir CTP’li bunu söyleyebilir, CTP’ye oy vermiş bir seçmen de bunu söyleyebilir. Dolayısıyla ona oy vermez, sandığa gitmez küser ya da başka aday çıkmışsa bağımsız, ona gider oy verir. Örneğin Lefkoşa’da aday çıkarmazsa CTP, CTP’nin seçmeni belki Hasan Sertoğlu’na vermeyecek ama gidip başka bir adaya oy verecek. O zaman nedir esas olan; yurttaşa, seçmene çeşitlilik sunmak önemlidir. Yurttaşa ‘falanı sevmiyorum ama buna oy verebilirim’ deyip gidip oy verecek başka birilerini göstermemiz gerekir. Bana göre en doğrusu her partinin kendi adayını çıkarmasıdır. Ama diyebilirsiniz ki bu öyle bir sistemdir ki 4 parti şu an hükümette, 2 parti de hükümet dışında 6 parti, bağımsızların çıktığını düşünün 7-8 adaylı bir seçimde yüzde 20 alan seçilebilir. Halkın 5’te 4’nü temsil etmeyen biri seçilmiş olur. Yarın belediye reformu yapılırken ve belediye sayısı düşürülürken, bunu da iki turlu bir seçim haline getirmek gerekir. Böylece ilk turda herkes istediği renge oyunu versin ikinci turda da en çok oyu alan 2 kişi yarışsın. Böylece halkın çoğunluğunun desteğini alan kişi belirlensin. O zaman herkese karşı sorumlu bir belediye başkanı seçilmiş olur. Ama bugün yüzde 20-30’la seçilen bir belediye başkanı kendini seçenlere karşı daha sorumlu davranabilir. O nedenle bizim bu belediye reformu içerisinde bunları da düşünmemiz gerekir.
- YENiDÜZEN: En net mesajınız sanırım CTP’nin de her bölgeden adayını çıkarmasıdır?
- Talat: Bence doğrusu odur. Ama buna rağmen parti farklı karar verirse de ben o kararın partililer tarafından desteklenmesi gerektiğini düşünürüm.