1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Müzakerecilerin Güney Afrika ziyareti
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Müzakerecilerin Güney Afrika ziyareti

A+A-

 


Kıbrıslı müzakereciler Özersay ile Mavroyannis’in Nisan ayı sonunda ‘müzakere eğitimi’ için Güney Afrika Cumhuriyeti’ne gideceği ve Güney Afrika’da nasıl uzlaşmaya varıldığı konusunda bilgi alacağı haberi yansıdı basına.

İlgili haberlerde, Amerika Birleşik Devletleri’nin girişimleri sonucu gerçekleştirilecek Güney Afrika ziyaretinde müzakerecilerin, Apartheid rejimini sona erdirmek amacıyla yürütülen müzakerelere, iktidardaki Ulusal Parti’yi (National Party) temsilen büyük katkı koyan Roelof Petrus Meyer’ın deneyim ve fikirlerini dinleyeceğine işaret edildi.

***

Müzakere teknikleri ya da uzlaşıya giden yolda izlenmesi arzu edilen yöntemlere ilişkin deneyimlerin dinlenmesi, mutlaka önemli ve anlamlı bir girişim.

Hele de Güney Afrika gibi, yaklaşık yarım yüzyıl süren ve vatandaşlarını ten rengine göre ikiye ayırıp siyahi ırka doğrudan yasalar aracılığıyla, ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapan ‘ayrılıkçı’ bir rejimin uzlaşı deneyimlerinden faydalanmak, çok daha önemli ve anlamlı.

Ancak böylesi girişimlerden ‘medet umabilmek’ için, iki diğer çok önemli şartın da yerine getirildiği bir siyasi ortamın varlığına ihtiyaç var.

Bunlardan ilki ve de en önemlisi; bir uzlaşı niyeti!

Kıbrıslı Rum siyasi liderliğinin ‘gerçek niyetinin’ ne olduğu üzerine spekülasyon yapmak da bir tercih olmakla beraber, bence işin bizi asıl ilgilendiren kısmı, Kıbrıslı Türk siyasi liderliğinin ‘gerçek niyetini’ anlamak ve değerlendirmek.

Önce kendi evinize çeki düzen vereceksiniz ki, sonrasında komşunun evini eşeleyebilesiniz!

Öyle değil mi?

Peki bizim evimizde durum ne?

Ne ‘uzlaşı için uğraşıyoruz’ demek, ne de ‘barış istiyoruz’ demek maalesef barış ve uzlaşı için topyekun bir çabadan söz edebilmek için yeterlidir.

***

Öncelikle doğrudan ‘Başmüzakereci’ olan Kıbrıslı Türk liderin, geçtiğimiz gün yaptığı bir konuşmadan kısacık bir alıntı yapalım:

“Cumhurbaşkanı olarak bir başka amaçla görev başındayım; Yürütülmekte olan müzakereleri sonuçlandırmak ama Kıbrıs Türk halkının, yıllardan beri UBP’nin ortaya koyduğu prensipler dahilinde bir anlaşmayla sonuçlandırmak”...

Eroğlu’nun işaret ettiği UBP’nin ‘çözüm’ prensiplerini burada tartışmaya gerek yok sanırım.

Bu noktada esas önemli olan, UBP’nin ‘çözüm’ prensiplerinin, tarafların mevcut pozisyonları dikkate alınarak yapılacak objektif bir değerlendirmede, karşılıklı uzlaşı için yeterli olup olmadığıdır.

Kendi evimizin içinden barış ve uzlaşı adına referans almamız gereken bir diğer siyasi unsur da kuşkusuz ‘büyük ortak’ CTP’dir.

Son dönemde hemen her fırsatta, çözümsüzlüğün adresi olarak Rum tarafını işaret eden ve ‘talepler’ konusunda ‘gerçekleri geride bırakan’ bir CTP’nin de bu haliyle uzlaşı kültürüne  kayda değer bir katkı yapmaktan uzak olduğu, acıtıcı bir tecrübe olarak önümüzde durmaktadır.

***
  
Ve gelelim, müzakerecilerin Güney Afrika’ya yapacakları ziyaret gibi girişimlerden ‘medet umabilmek’ için hayata geçirilmesi gereken diğer önemli şarta!

Güney Afrika’da yaşanan sorun, Apartheid’ı sona erdiren çabaların başarıya ulaşmasıyla ortadan kalkmadı.

Güney Afrika’da yaşanan sorun, Apartheid’ın siyasi anlamda sona ermesinin ardından hayata geçirilen ‘uzlaşı’ politikaları sayesinde ‘ehlileştirildi’ ve ’nispeten’ ortadan kaldırıldı. (Hâlâ bugün ‘sorun tamamen çözüme kavuşturuldu’ demek mümkün değil).

Dünyanın çatışmalara sahne olan pek çok farklı coğrafyasında olduğu gibi, Güney Afrika’da da ‘geçiş dönemi çabaları’ çerçevesinde ‘Hakikat ve Uzlaşma’ komisyonları kuruldu ve devlet eliyle işlenen suçlarla yüzleşilebilmesi ve geçmişle hesaplaşılabilmesi adına önemli adımlar atıldı.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu süreç, tam bir başarı öyküsü olamasa da, barış ve uzlaşma ikliminin yaratılabilmesi adına dönemin Afrika Ulusal Konseyi Başkanı Nelson Mandela ile iktidardaki Ulusal Parti Başkanı Frederik De Klerk’in ortaya koyduğu çaba ve sergiledikleri siyasi liderlik nedeniyle, söz konusu geçiş dönemi, olabilecek en az hasarla atlatılabildi.

Dolayısıyla bizim kendi ‘başarı öykümüzü’ yazabilmemiz için, Güney Afrika’daki müzakere deneyimlerini dinlemenin yanı sıra, Güney Afrikalı insanların uzlaşabilmesi adına nasıl adımlar atıldığını görebilmemiz ve Kıbrıs örneğine uyarlanmış şekliyle tarafların işlediği suçları açıkça kabul edip bu suçlarla yüzleşebilecek siyasi iradeyi de ortaya koyabilmemiz gerekiyor.

Ve tabii bunun için, durumu kendine yontmaya çalışıp, karşı tarafı suçlayarak prim yapmaya çalışan değil, Mandela ve Klerk gibi siyasi liderlere ihtiyacımız var.

Bu yazı toplam 1955 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar