“Müzakerelerin meşru zemini federasyondur”
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için yürütülen müzakerelerde meşru zeminin federasyon olduğunu yineledi.
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için yürütülen müzakerelerde meşru zeminin federasyon olduğunu yineledi.
Açıklamada, “1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortak kurucusu olan Kıbrıs Türk toplumunun siyasi eşitliği, kararlarda etkili katılımı ve güvenliği bir kez daha tartışılabilir olmayacağı, adil ve kalıcı kapsamlı çözümün hangi çerçevede ve şartlarda olabileceği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ilgili tüm kararlarında siyasi eşitliğe dayalı, iki bölgeli ve iki toplumlu federasyon olarak açıkça belirtilmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
“Cumhurbaşkanı Sayın Tatar bugün Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlut Çavuşoğlu ile bir çalışma toplantısı gerçekleştirmiş ve sonrasında kamuoyuna açıklamada bulunmuştur.
Tatar, Mart ayında gerçekleşmesi beklenen gayri remi 5’li konferansta federasyon zemininde müzakere etmeyeceğini, halkın kendisine verdiği yetkiye dayanarak bundan böyle egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm modelini masaya koyacağını ve müzakere edebileceğini tekrarlamıştır. Ayrıca, Rum liderin de bunu benimsemesi halinde, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarının değişebileceğini ifade etmiştir. Kıbrıs’ta zaten iki egemen devlet olduğunu ve çözüm olacaksa KKTC’nin varlığı ve egemen eşitliği temelinde olabileceği ifadelerinde bulunmuştur.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortak kurucusu olan Kıbrıs Türk toplumunun siyasi eşitliği, kararlarda etkili katılımı ve güvenliği bir kez daha tartışılabilir olmayacağı, adil ve kalıcı kapsamlı çözümün hangi çerçevede ve şartlarda olabileceği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ilgili tüm kararlarında siyasi eşitliğe dayalı, iki bölgeli ve iki toplumlu federasyon olarak açıkça belirtilmiştir.
Ayrıca, Kıbrıslı Türklerin aidiyetini, kültürünü ve adanın tümü üzerindeki haklarını gözetebilecek yegane çözüm modelinin federasyon olduğu da aşikardır.
Bu kararlar geçerli olduğu müddetçe ne Birleşmiş Milletler üyeleri, ne BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi temsilcisi ülkeler, ne de Kıbrıs’ın tam teşekküllü üyesi olduğu Avrupa Birliği, federal çözüm dışındaki bir alternatifi kabul etmeyeceklerdir.
Bilinmelidir ki yıllardan bu yana yürütülen müzakerelerde meşru zemin BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları ve parametreleridir. Bu zemini terk etmek, 11 Şubat 2014 ortak metni, Crans-Montana itibarıyla varılan tüm yakınlaşmaları ve BM Genel Sekreteri’nin 30 Haziran 2017 tarihli 6 maddelik belgesini yok hükmünde saymak, Kıbrıs Türk tarafının bugüne kadar BM nezdinde ortaya koyduğu ve federal çözüm bağlamında elde ettiği tüm kazanımları ve psikolojik üstünlüğü bertaraf etmek, Kıbrıs Türk halkının yüzde 65 gibi bir çoğunluğunun 2004 Annan Planı referandumunda ortaya koyduğu ve hala baki olan federal çözüm isteğine saygısızlık anlamına da gelmektedir.
Bu politika, BM Genel Sekreteri’nin çözüm sürecindeki çıkmazın aşılmasına yönelik ortak zemin arayışını engelleyeceği gibi, Kıbrıs sorununun çekirdek konumunda olduğu Doğu Akdeniz’de acilen ihtiyaç duyulan barış, güvenlik ve bölgesel işbirliği çabalarını da olumsuz etkileyeceği kesindir. Kıbrıs Türk halkı tüm bunlardan sorumlu tutulacak taraf olmaya layık değildir.”