Müziğin Matematikçisi: Soner Ersen “Daha fazla üretim ve ‘bireysel’ yerine ‘toplumsal’ çıkar”
Müziğin Matematikçisi: Soner Ersen “Daha fazla üretim ve ‘bireysel’ yerine ‘toplumsal’ çıkar”
Simge Çerkezoğlu
Soner Ersen, İngiltere’de yaşayan binlerce Kıbrıslı Türk’ten sadece biri… Genç, yetenekli, hepsinden önemlisi müziği seven ve müzik için bıkmadan çalışabildiğini ifade edebilen bir müzisyen.
Ersen için müzik kendini ifade etme tarzı, müzik onun için farklı bir dil, hatta duygusal bir matematik…
Soner Ersen’le, Naci Talat Vakfı’nın düzenlediği Surlariçi Dünya Müzikleri Festivali’ndeki konseri sonrasında ADRES KIBRIS okurları için konuştuk.
En son ne zaman Kıbrıs’ta bulundunuz yoksa sıklıkla gidip geliyor musunuz?
Hayır, üç yıl oldu gelmeyeli ve dokuz yılı aşkın bir süredir de İngiltere’de yaşıyorum.
Arada geçen zamanda değişiklik fark ettiniz mi yoksa bunu söylemek için henüz erken mi?
Açıkçası henüz çok fazla gözlem yapma şansım olmadı. Gelişimiz de biraz zorlu oldu. Vaktimizin çoğunu da konsere hazırlanmak ve ses düzeni yapmakla geçti. Bedesten, akustiği zor bir yer. Daha iyi ses almak için bazı düzenlemeler yapmak durumunda kaldık. Bizim tarz müzik için de çok uygun değil. Ona göre düzenlemeler yaptık. Her zaman konserlerimde en önden en arkaya tüm dinleyicilere ulaşmak istiyorum.
“CAZ DAHA FAZLA”
İngiltere’den önce Türkiye’de de bir müzik geçmişiniz var. Sanırım uzun zamandır yurt dışında olduğunuzu söylemek yanlış olmaz…
Evet ilk önce Türkiye’deydim. İstanbul’da, Ankara’da ve Güney sahillerinde de bulundum. Müzik üzerine çoğunlukla İstanbul’da çalıştım. Ancak Türkiye’de istediğim müzik tarzını yapma şansını ve ortamını bulamadım. Daha fazla popüler müzik ilgi görüyordu. Oysa benim daha fazla caz müziğe karşı ilgim vardı. Dolayısı ile istediğim caz ortamını bulamadım için Türkiye’den ayrılma kararı aldım.
Bu durumda Londra’da caz müziğe yönelik daha uygun bir ortam olduğunu söyleye bilir miyiz?
İngiltere’de cazla uğraşmak çok güzel ve keyifli, çok farklı müzisyenlerle çalışma şansına sahibim. Dünyanın her yerinden çok değişik caz müzisyenleri var. İtalyan, Fransız, Amerikalı çok kozmopolit bir ortam zaten orası. İngiltere bildiğiniz gibi çok kültürlülüğe önem veren bir ülke. Tüm bunlar müzik için çok güzel bir ortam yaratıyor. Değişik kültürdeki insanlarla aynı müziği çalmak çok güzel ve farklı bir deneyim.
İngiltere’de neler yaptığınızdan bahsedebilir miyiz?
İngiltere’de aslında akademik olarak Middlesex Üniversitesi’nde eğitimimi tamamladım. Fırsat buldukça caz kulüplerinde çalmaya çalışıyorum. Son zamanlarda daha aktif olarak sahnelerdeyim.
Daha çok Londra’da mı sahne alıyorsunuz?
Tabii Londra’da ama onun dışındaki şehirlerde de zaman zaman konserlerimiz oluyor. Esex Üniversitesi’nde de konserim oldu. Ocak ayında Londra’nın önemli caz kulüplerinden biri olan Charlie Rice’da yine aynı ekiple konserimiz olacak. Ayrıca daha büyük festivallere gitmek için de hazırlık yapmaktayım.
Kendi bestelerinizden oluşacak bir albüm yapma düşünceniz var mı?
Konserlerimde kendi bestelerime de yer veriyorum. Lefkoşa’daki konserimde de üç besteme yer verdim. 2014 yılında ise kesinlikle bir albüm çalışmam olacak. Bestelerin çoğu da hazır sadece biraz finansal desteğe ihtiyacım var. Bunları aşınca kendi albümümü de çıkarıp projelerime devam edeceğim.
Albüm Londra’da mı çıkacak acaba?
Evet, Londra’da çıkacak orada stüdyolarda kayıtlar yapılacak ve orada satılacak. Planım o yönde.
Kıbrıs’ta sanata yönelik çalışmaları ve bu festivali nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu festival her şeyden önce çok güzel ve iyi bir niyetle hayat buldu. Mehmet İncirli ile de yakından tanışınca onların iyi niyetini daha çok fark ettim. Sanat adına önemli çabaları var. Bu yıl ilk yıl olmasına ve bazı ufak pürüzler çıkmasına rağmen festivalin çok güzel ilerlediğini düşünmekteyim. Her yıl çok daha iyi olacağına da inanıyorum. Tabii kendi adıma bende elimden gelen yardımı yapacağım. İngiltere’de gerekli bağlantılarım var. Önemli müzisyenlerle bire bir görüşmem var. O anlamda festivali de destekleyeceğim. Ayrıca sanatın ülkelerin turizmine ve tanıtımına katkılarını da unutmamama gerek. Beatels’ın İngiltere için ne kadar önemli olduğunu turizm ve tanıtımda ne büyük bir değere sahip olduğunu anlayabilirsek demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Elbette bizler bir Beatles değiliz. Ancak sonuçta yapılan bir sanat var ve sanatta en önemli tanıtım değeridir. Sanırım bizim esas buna ihtiyacımız var. Böylece bizler de artık uluslararası bir kimliğe sahip olabilir diye düşünmekteyim.
Sanatçı olarak “iyi ki Kıbrıs’tan ayrıldım” dediğiniz oluyor mu?
Zaman zaman söylüyorum elbette ama sanatçı olmak anlamında yine sanatçı olurdum diyebilirim. Sonuçta benim tam olarak istediğim ve aradığım şeyler yurt dışındaydı dolayısı ile orada olmak benim için çok daha keyifli ve tatminkâr. İngiltere’de çok daha mutluyum. Tabii ki burada olmak çok güzel. Burada da müziği sanatı seven, sanata emek veren insanlar var. Onlarla birlikte olmak, müziğimi paylaşmak dokuz yıl aradan sonra çok heyecan verici. Kendi adıma yapılacak ilk proje ile kendi ülkemdeyim. Çok hazırlandım. Grup olarak da elimizden geleni yapıyoruz.
İngiltere’de yabancı bir sanatçı olmak zor mu?
İnanın hiç ayrım yok özellikle caz dünyasında ayrımcılık performansınıza bağlı. Çok iyi iseniz bütün kapılar zaten size açılıyor. Elbette karşınızda çok iyi müzisyenler var. Hatta Avrupa’nın en iyi müzisyenleri var sadece İngiliz sanatçılar da yok. Hepsi çok değerli ve alanlarında çok iyi müzisyenler. Çok iyi eğitim veren üniversiteler ve güzel imkânlar var. Kabul edilebilirliğiniz bilginiz ölçüsünde kalıyor. Bu da çok çalışmayı benim için zorunlu kılıyor. Caz müzisyeni olmak zaten başlı başına çok zor bir süreçtir. Çok çalışmak kaçınılmaz. Sanatı sevdiğim ve sanattan çok zevk aldığım için bıkmadan çalışıyorum.
Buradaki genç sanatçılara ne öneriyorsunuz? Yurt dışına gidilmeli, farklı ülkeler deney imlenmeli mi?
Elbette iki üç yıl da olsa doğru insanlarla, doğru ortamlarda yurt dışında vakit harcamak çok önemli. Sadece oraya gitmek, takılmak değil. Gitme amacını unutmadan amaca yönelik hareket etmek gerek. Doğru ilerleme için gerekli ve doğru kişilerle çalışmak iletişim kurmak önemli. Sır, farklı müzisyenlerle çalışmak ve onların deneyimlerinden yararlanmakta saklı. Değişik müzisyenlerle çalışmak onlara farklı bakış açıları kazandırarak gelişmelerini sağlayacaktır. İngiltere özellikle caz ve bunun yanında sanatın her alanında öncü bir ülke. Amerika Birleşik Devletleri de bu konuda çok iyi ancak caz tarzları birbirinden biraz farklı. Gençler mutlaka bu tecrübeleri edinsinler ve vizyonlarını geliştirsinler.
*********************
‘Kıbrıslı Türkler kimliğini korumalı’
Kıbrıs’ı takip ettiğiniz kadarı ile sosyal veya siyasal hayata dair nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz?
Çok yakından olmamakla birlikte ülkede neler olup bittiğinin farkındayım. Gazeteleri de zaman zaman okuyorum. Bir bakıyorum eler oluyor. Türkiye ile ilişkilerin bazı dönemlerde gerildiğine şahit oluyorum.
Olaylara dışarıdan bakan birisi olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence Kıbrıslı Türkler kendi kimliklerinin bularak, Türkiye ile güzel ilişkiler de kurup kendi kimliğinden ödün vermeden yürümeli. Bunun yanında en önemli nokta toplum olarak daha fazla üretime ihtiyaç duyuyor oluşumuz. Daha iyi bir gelecek için ayrıca bireysel çıkarlarımız yerine toplumun çıkarı için birlikte hareket etmek gerekiyor.