Müziğini yaşamak
Olaylara bakış açını değiştirirsen, baktığın olaylar değişir.
Dr. Wayne Dyer
Herkesin hayatında kahramanları vardır. Hiç tanışmamış dahi olsa, ailesinden biri gibi hissettiği, karşılaşsa kollarını açıp ona koşacak kadar kendine yakın bulduğu, idolleri vardır her yüreğin.
Tiyatrocu, yazar, sunucudur bazen kahramanımız, veyahut siyasetçi, ressam, işkadınıdır. Hayatımızı değiştiren o kitabı yazmıştır, hayal edip durduğumuz hayatı yaşıyordur, ya da bize daha güzel bir dünya sunmak için çırpınmıştır farklı topraklarda.
Şarkılarını dinlerken, eserlerini beğenirken kahramanımızın nasıl bir ruh hali ile yarattığını en derinde hissederiz. Doğum sancılarının izlerini görürüz, her fırça darbesinde. Satır aralarında yalnızlıklarını, kendi ile kavgalarını, kırılmışlıklarını ayrımsarız. Benzer duyguları yaşatabildiği oranda yakınlaşırız idolümüze, dostum diyecek kadar, yakınlaşırız hatta.
Dr. Wayne Dyer’i düşünüyorum bu günlerde, kendi kahramanımı. Dyer’in kendine ve takipçilerine kurduğu dünya ile içinde sıkıştığım hoyrat dünya arasındaki büyük uçurumu gördükçe, Dyer’i hatırlıyorum sık sık.
İlk tanışıklığımız Dyer’in ses kayıtlarını rastgele bulmam ile başlar. Aşırı yoğun, bir o kadar da stresli işkolik dönemlerimde, biraz kendimle buluşmamı sağlayan sabah yürüyüşlerimin sadık dostu olur bir dönem Dyer.
Gerçekleri gözüme sokarcasına kendi hayatından kesitler sunmaya başlar, işkolikliğinin nedenlerini anlatırken, acıtır. Bir akşam karar verip, ertesi sabah sahip olduğu herşeyden nasıl vazgeçtiğini anlatır, aklımı çeler.
Sakın, sakın kendinden vazgeçme. Herkesin kendine ait bir müziği var, bu müziği yapmadan sakın ölme der Dyer, bambaşka bir felsefeyi ince ince işler okuduğum her kitabında. Yepyeni bir dünyanın kapılarını açar bana.
Yapmak istediğin herşeyi yapabilirsin. Sahip olmak istediğin ne varsa, hepsi parmaklarının ucunda. Bolluğa inandığın anda bolluk seninle birlikte, inanman yeterli der ısrarla. En zoru inanmak diye ekler ardından. Hani olur o vakte kadar fark etmemişsen, edersin.
İnanmayı başardığım anda gerçekleşti benim mucizem, Dyer’in dünyasına, çok daha kolay ve eğlenceli, sevgi dolu bir dünyaya taşıdı beni. Her sabahıma Dyer’in sözleri ışık kattı.
Tesadüflere inanmam. Dyer’in bir Ağustos akşamı uykusunda, eski bir dostla kucaklaşırcasına ölümle buluşmasında, kendi inançlarından öte bir şey aramam. Aynı anlarda sürekli kafamda ‘Sakın müziğini yaşamadan ölme’ cümlesinin dönüp durmasını yine Dyer’in felsefesine bağlarım: Hepimiz bağlantılıyız!
Müziğini doya doya yaşayan insanlardan Dyer, iddia ettiği gibi tüm hayallerini gerçekleştirebilenlerden. Bugünlerde Dyer’in sevgiye dayalı dünyası hep aklımda. Yayıncısı Hay House, bu dünyayı Eylül ayı sonuna kadar daha ulaşılabilir kılıyor. Sesli kitaplarını indirimli fiyattan satıyor. Henüz tanışmadıysanız eğer, bu fırsatı kaçırmayın derim, belki sizin de müziğinizin sesini açacak kahramanınız Dyer’dir.
20 Eylül 2015
Ankara