1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Nabız yoklamaya yönelik bir girişim”
“Nabız yoklamaya yönelik bir girişim”

“Nabız yoklamaya yönelik bir girişim”

Kıbrıs sorunu ve Maraş konusundaki çalışmalarıyla öne çıkan Avukat Murat Metin Hakkı, Maraş’taki otellerin satışına dair basına yansıyan sözleşmenin, mevcut mevzuata göre uygulanabilir olmadığını söyledi.

A+A-

Ödül Aşık ÜLKER

Avukat Murat Metin Hakkı, Maraş’taki malların satışına dair basına yansıyan sözleşmeyi “buza yazı yazmak” olarak değerlendirerek, mevcut mevzuata göre söz konusu sözleşmeyi uygulamanın mümkün olmadığını söyledi.

13/2008 sayılı yasa tahtında söz konusu malların satış ve devrinin yapılabilmesi için, alıcının,  malın şimdiki tasarrufçusu ya da uzun vadeli kiracısı olması gerektiğine dikkat çeken Av. Hakkı, yapılacak yasal bir düzenlemeyle, alıcının fiziki tasarrufçu ya da devletten kiracı olması şartı aranmaksızın, 1974 kayıtlı mal sahibi ya da yasal mirasçısıyla özel anlaşmalar yapabilmesinin ve bir satış bedeli karşılığında, mülkiyeti devralmasının önünün açılabileceğini vurguladı.

“67/2005 ve 13/2008 sayılı yasalara ilaveten, ek bir yasal düzenleme hem hukuki, hem de siyasi bir ihtiyaçtır” diyen Av. Hakkı, yeni düzenlemenin sadece Maraş’a değil, Kıbrıs’ın kuzeyindeki, herhangi bir kişiye tahsis edilmemiş ya da koçan çıkarılmamış 600 bin dönümün tamamına uygulanmasından hem Kıbrıs Türk makamları, hem 74 göçmeni Rumlar, hem de yatırımcıların kazançlı çıkabileceğini söyledi.

Av. Murat Metin Hakkı, “Geçen 49 yılın getirdiği belirsizlikten bıkmış, hayatında temiz bir sayfa açmak isteyen ve yaklaşık yarım asırdır mahrum oldukları taşınmaz mallarından gelir elde etmek isteyen hatırı sayılır sayıda Rum gerçek ya da tüzel kişisi vardır. Bu kişilerin sıkıntılarını gidermek, devletin ve TMK’nın üzerindeki dava yükünü azaltmak için, yeni bir mevzuat geçirilebilir. Bu mevzuat sadece Maraş’a değil, KKTC genelindeki toplam yüzölçümü en az 600 bin dönüm olan muhtelif yerlere de tatbik edilebilir” diye konuştu.

Maraş’taki mallarla ilgili sözleşmelerin imzalanmış olmasının taşınmaz mal satışı için istek olduğunu teyit ettiğine dikkat çeken Av. Hakkı, “Kıbrıs Türk makamlarının yapması gereken, bu satış arzusunun bilincinde olmak, bundan yararlanmak ve 1974 kayıtlı mal sahibi Rumlara veya yasal mirasçılarına çare üretmektir” dedi.


“Sözleşmenin halihazırda uygulanabilirliği olduğunu düşünmüyorum”

Soru: Maraş’taki bazı malların satışına dair basına yansıyan haberler var. Bu konudaki değerlendirmeniz ve yapılan sözleşmenin hukuki anlamı nedir?

Av. Hakkı: Merkezi Lefkoşa’da kayıtlı olan bir KKTC şirketi, Kapalı Maraş bölgesinde, taşınmaz malı bulunan muhtelif gerçek ya da tüzel kişilerle temasa geçti ve kendilerine bir satış sözleşmesi teklif etti. Sözleşmede özetle, TMK’ya başvuru yapılacağı ve TMK’nın da bu süreci onaylaması doğrultusunda, bir yılın sonunda, satış bedeli olarak belli bir miktar ödeneceğine dair bir çerçeve var. Edindiğim bilgiye göre, geçen hafta itibarıyla toplam 6 gerçek ya da tüzel kişi, bu doğrultudaki sözleşmeleri imzaladı. Bu sözleşmenin halihazırda bir uygulanabilirliği olduğunu düşünmüyorum. Varılan mutabakatın, daha ziyade nabız yoklamaya yönelik bir girişim ya da buza yazılan yazı gibi olduğunu düşünüyorum.

 

Mevcut mevzuata göre...

Soru: Mevcut mevzuata göre, bu tür bir satışın gerçekleşmesi için ne yapılması gerekir?

Av. Hakkı: Mevzuatla ilgili takip edilebilecek iki alternatif yol vardır. Birincisi TMK yolu... TMK, hak sahibi, 1974 mal sahibi gerçek ya da tüzel kişi Rumlara, 67/2005 sayılı yasa hükümleri tahtında mallarını iade ederse, söz konusu Rumlar, KKTC koçanlarını aldıktan sonra Mağusa Tapu Dairesi’nde satış muamelesini yapabilir. Kapalı Maraş dışındaki diğer bölgelerde iade ile neticelenen başvurularda, KKTC koçanlarını alan birçok Rum, ilgili kaza tapu amirliklerinde standart satış muamelesi yaptı. Mallarını KKTC vatandaşlarına problemsiz sattı ve parasını tahsil etti. Ancak şunu unutmamamız gerekir, 2006 yılından beri faaliyet gösteren TMK’nın, bugüne kadar, Kapalı Maraş’la ilgili karara bağladığı tek bir başvuru yoktur.

İkinci yol ise, 13/2008 sayılı yasadır. Bu yasanın uygulanabilmesi için temel kriter, mülkiyetin KKTC mevzuatına göre, KKTC devletinde olması ve KKTC devletinin de, alıcı olan kişiye, genelde Devlet Emlak Malzeme Dairesi üzerinden, ilgili malı en az 3 yıllığına kiralamış olmasıdır. Eğer şimdiki tasarrufçu, malı 3+ yıllık dönem için devletten kiralamışsa, o zaman 1974 kayıtlı mal sahibi ya da yasal mirasçısıyla anlaşabilir ve mülkiyeti KKTC mevzuatına göre satın alması mümkün olabilir. Öyle bir durumda, özel bir sözleşme yapılır ve o sözleşmeyle 13/2008 sayılı yasa altında TMK’ya başvurulur, TMK o başvuruyu Başsavcılık’a tebliğ eder, Başsavcılık da malı satmak isteyen kişinin 1974 kayıtlı mal sahibi ya da onun yasal mirasçısı olduğuna dair görüşünü, ayrıca 1974 öncesinden mal üzerinde bir engel olup olmadığını bildirir. Ayrıyeten, alıcının da yasanın aradığı kriteri tatmin edip etmediğini değerlendirir. Eğer Başsavcılık görüşü olumluysa, TMK özel anlaşmayı onaylar ve konuyu Bakanlar Kurulu’na sevk eder. Bakanlar Kurulu da olumlu karar alırsa, tapu muamelesi yapılır ve malın mülkiyeti hem KKTC mevzuatı, hem de uluslararası hukuka uygun olarak malın şimdiki uzun vadeli kiracısına geçer. Kapalı Maraş örneğinde, böyle bir durum da söz konusu değildir. Basına yansıyan sözleşmenin çerçevesi buna da uymamaktadır. Çünkü malı almak isteyen kişi, malın şimdiki tasarrufçusu ya da Devlet Emlak Malzeme Dairesi’nden uzun vadeli kiracısı değildir. Bu sözleşmeyi uygulamak mümkün değildir. Bu sözleşme buza yazı yazmaktır.

 

 

“13/2008 altında dosyalanan başvuruların ileri götürülebileceğini düşünmüyorum”

Soru: Maraş’taki 1974 kayıtlı mal sahipleri ya da yasal mirasçıları ile sözleşme yapan alıcının TMK’ya başvuru yaptığı da basına yansıdı. Habere göre alıcı, 13/2008 sayılı yasa tahtında söz konusu malların satış ve devrinin kendisine yapılmasını talep ediyor. Sizin söyledikleriniz ışığında, bu da mümkün görünmüyor...

Av. Hakkı: Basına yansıyan, sözleşmeye konu mallar bahsettiğim kriterleri karşılamamaktadır çünkü alıcı olmak isteyen kişi, malın halihazırdaki tasarrufçusu değildir. O yüzden, 13/2008 altında dosyalandığı söylenen başvuruların ileri götürülebileceğini düşünmüyorum.

 

“Apostil, tasdik memurunun tasdikinin tasdikidir”

Soru: Söz konusu sözleşmedeki apostil mührünün sözleşmenin geçerliliği açısından bir anlamı yok mudur?

Av. Hakkı: Apostil, 1961 Lahey Konvansiyonu çerçevesinde söz konusu olan bir tasdiktir. Rum tarafı bu konvansiyona 1972’den beri taraftır. Basına yansıyan sözleşmelerde, Rum tasdik memuru huzurunda alıcı ve satıcının imzaları tasdik edilmiştir. Söz konusu sözleşmedeki apostil damgası, Rum tasdik memurunun tasdikinin, Adalet Bakanlığı tarafından teyid edilmesidir. Dolayısıyla bu apostil onayı da, sözleşmenin içeriğine ya da murad edilen tapu muamelesine ilişkin değildir. Sadece tasdik memurunun tasdikinin tasdikidir.

 

“Mülkiyetin devralınmasının önü açılabilir”

Soru: Söz konusu satışların gerçekleşebilmesi için ne tür düzenlemeler yapılabilir?

Av. Hakkı: Geçen 49 yılın getirdiği belirsizlikten bıkmış, hayatında temiz bir sayfa açmak isteyen ve yaklaşık yarım asırdır mahrum oldukları taşınmaz mallarından gelir elde etmek isteyen hatırı sayılır sayıda Rum gerçek ya da tüzel kişisi vardır. Bu kişilerin sıkıntılarını gidermek, devletin ve TMK’nın üzerindeki dava yükünü azaltmak için, yeni bir mevzuat geçirilebilir. Bu mevzuat sadece Maraş’a değil, KKTC genelindeki toplam yüzölçümü en az 600 bin dönüm olan muhtelif yerlere de tatbik edilebilir.

Şöyle ki, incelediğim çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgilere göre, bütün Kıbrıs adasının yüzölçümü yaklaşık 7 milyon dönümdür. Bu 7 milyon dönümün, yaklaşık 2.3 milyon dönümü KKTC kontrolündedir. 2.3 milyon dönümün, yaklaşık 1.7 milyon dönümü 1974 öncesinde Rum gerçek ya da tüzel kişilerin adına kayıtlıydı. Bu 1.7 milyon dönümün, 1.1 milyon dönümü 1977’den sonra açılan muhtelif kaynak paketler vasıtasıyla, hak sahibi niteliğini taşıdığını iddia eden birçok kişiye tahsis edildi veya koçan edildi. Halihazırda, dağıtımı yapılmamış 5-6 yüz bin dönüm civarında arazi vardır ve bu, hem Kapalı Maraş bölgesini, hem de KKTC’deki muhtelif askeri bölgeleri ve askeri bölge statüsünde olmayan boş arazileri kapsamaktadır.

Yapılabilecek yasal düzenlemeyle, herhangi bir kişiye tahsis edilmemiş ya da koçan çıkarılmamış 600 bin dönümle ilgili olarak, alıcının fiziki tasarrufçu ya da devletten kiracı olması şartı aranmaksızın, 74 kayıtlı mal sahibi ya da yasal mirasçısıyla özel anlaşmalar yapabilmesinin ve bir satış bedeli karşılığında, mülkiyeti devralmasının önü açılabilir. Bu tür bir yasal düzenleme yapılırsa, bundan en çok Maraş bölgesi istifade edebilir ve bizim tapu kayıtlarına göre, Anayasa’nın 159’uncu maddesi kapsamında, KKTC adında olan bir sürü bina ya da boş arazi yatırımcılara devredilebilir. Bu, bir bakıma, TMK’nın ve Türkiye’nin üzerindeki, Rum göçmenleri tazmin etme yükümlülüğünün de özelleştirilmesi ve hafifletilmesi anlamını taşır.

İlaveten askeri bölgelerle ilgili olarak da, eğer GKK da sözleşmeye konu edilen arazinin, ihtiyaç fazlası olduğu ya da kamu güvenliği için gerekli olmadığı noktasında görüş bildirirse, halihazırda askerin tasarrufunda olan bir sürü arazinin yatırımcılarımıza satılmasının önü açılabilir. Dolayısıyla 67/2005 ve 13/2008 sayılı yasalara ilaveten, ek bir yasal düzenleme hem hukuki, hem de siyasi bir ihtiyaçtır. Bu şekilde bir yasal düzenleme yapılırsa, hem Kıbrıs Türk makamları, hem 74 göçmeni Rumlar, hem de yatırımcılarımız kazançlı çıkabilir.

Ayrıca, TMK üzerinden, Maraş bölgesinde takas mekanizması daha fazla kullanılmaya başlanabilir. Bu yolla, Vakıflar İdaresi’nin, güneydeki malına karşılık, 74 kayıtlı mal sahibiyle takas koşuluyla Maraş’ta belli bölgelerdeki malı usule uygun şekilde alma ihtimali doğabilir.


“Mal mülk satın alımı ya da takas sürecinin ilerlemesi, mülkiyette kördüğümün çözümüne katkı sağlar”

Soru: Bu tür bir satışa veya takasa Kıbrıs’ın güneyindeki mevzuat izin verir mi?

Av. Hakkı: 139/1991 sayılı Güney Kıbrıs mevzuatına göre, güneyde terk edilmiş duran bütün Türk malları, hak sahibi Kıbrıs Türklerin kayıtlı haklarına halel gelmeksizin, Rum İçişleri Bakanlığı’nın tasarrufundadır. Rum İçişleri Bakanlığı, bu yasa tahtında, olağanüstü durum sona erene kadar, Türk mallarının vasisi olarak kabul edilir. Elbette ki, bahsettiğim takas işleminin fiiliyatta uygulanabilmesi için, Türk malları vasisinin de tapu muamelesine izin vermesi gerekir. Siyasi nedenlerden dolayı bu izin verilmeyecektir. Ancak, yine de birkaç açıdan Kıbrıs Türk tarafının kazanımı olabilir. Birincisi, takas mekanizmasının önerilmesiyle, TMK ve Türk makamlarının omuzlarındaki tazminat ödeme yükümlülüğü hafifletilebilir. İkincisi de, takas mekanizmasından menfaat sağlayabilecek Kıbrıslı Rumların, siyaseten ve hukuken kendi hükümetleriyle karşı karşıya getirilmesi sağlanabilir. Ayrıca, insan hakları mevzuatı açısından birçok uygunsuzluk içeren, 139/91 sayılı Kıbrıs Türk Malları Vasiliği Yasası’nın ilk önce yerel mercilerde, sonra da uluslararası mercilerde sorgulanmasının önü açılabilir. Takas mekanizması devreye sokulursa, tazminatın maddi boyutu da ortadan kalkar.

Yaptığım araştırmalara göre, geçici Türk yönetimi döneminde yasalaşmış, halen yürürlükte olan 6/1969 sayılı bir yasamız vardır. Bu yasa, Kıbrıslı Türklerin Rumlara mal satışını yasaklamaktadır. Türk tarafında yapılan bu düzenlemeyle hemen hemen eş zamanlı olarak, Rum tarafında da bir düzenleme olduğu bilgisine ulaştım. Bu düzenleme yasa şeklinde değil de, takriben 1970 senesinde, ilgili kaza tapu amirliklerine dağıtımı yapılan bir genelgedir. Bu genelgede, eğer bir Kıbrıslı Türk, bir Kıbrıslı Rumdan taşınmaz mal satın almak isterse, ilgili kaza tapu amirliklerinin bu muamelelere onay vermemesi ya da bir adım atmaması ifade ediliyor. Dolayısıyla KKTC’deki mevzuatın sınırlı oluşu gerçeği ışığında, eğer sözü edilen haberlere konu olan Kıbrıslı Türk yatırımcı Larnaka Tapu Dairesi’nde, Maraş’la ilgili bir muamele yapmak isterse, güney tapu makamları malın Rumdan Türke devrine izin vermeyecektir.

Mal mülk satın alımı ya da takas sürecinin ilerlemesi, Rum tarafı açısından, çözüm sürecini ilerletme konusunda ciddi bir baskı unsuru olabilir. Mülkiyette kördüğümün çözümüne de katkı sağlar.

 

Soru: Bir Kıbrıslı Türk’ün, Kıbrıs’ın güneyinde mal alması mümkün değil midir?

Av. Hakkı: Pratikte hayır.

 

Soru: Devletin kendi vatandaşları arasında bu tür bir ayrım yapması insan hakları açısından nasıl değerlendirilebilir?

Av. Hakkı: Bu durum, insan hakları mevzuatına, temel uluslararası hukuk kaidelerine aykırıdır. Rum makamlarının bir Kıbrıslı Türkün, bir Kıbrıslı Rumdan taşınmaz mal edinmesinin önüne set çekmeye çalışması, hem vatandaşlar arasında ayrımcılık bağlamında bir problem yaratır, hem de genel olarak mülkiyet hakkına aykırılık teşkil eder.

 

“Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılacak tapu muamelesinin uluslararası geçerliliği olacak”

Soru: Kıbrıs Cumhuriyeti makamları Maraş ya da kuzeydeki diğer mallarla ilgili satışı yasaklarsa ne olur?

Av. Hakkı: Kuzeydeki çoğu malla ilgili, esas kütük kayıtları Kıbrıs Türk makamlarında olduğu için, Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılacak tapu muamelesinin uluslararası geçerliliği olacaktır.

 

Soru: KKTC Gazimağusa Mahkemesi’nin kararı ortada dururken, önerdiğiniz yasal çerçeve kapsamında Kapalı Maraş’la ilgili bir muamele yapılabilir mi?

Av. Hakkı: Gazimağusa Mahkemesi’nin Aralık 2005’te Maraş’ın vakıf malı olduğuyla ilgili vermiş olduğu karar declaratory judgement yani bir ilam kararıdır (declaratory judgement). İlam kararlarının icrai boyutu yoktur (Bkz. Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 140-141/2011; D.39/2012 ve Yargıtay/Asli Yetki 1/2011; D.1/2011). Nitekim, tapu kütük kayıtları da düzeltilmemiştir. Söz konusu mallar, hala, Anayasa’nın 159’ncu maddesi gereği KKTC’nin adındadır. Malların Anayasa’nın 159. Maddesi kapsamında olduğunu yakın zamanda Yüksek Mahkeme de teyit etmiştir (Bkz. Asli Yetki/İstida/İstinaf 1-2/2018; D.2/2019). Vakıflar adına elde edilebilecek bir kararın anlam ifade edebilmesi için, hem yeni bir dava altında 1974 kayıtlı mal sahiplerinin dava sürecine taraf edilmesi, hem de yetkili mahkemenin tapu kütük kayıtlarının Evkaf lehine düzeltilmesi emrini vermesi gerekir, ki halihazırda böyle bir emir yoktur.

 

Maraş’taki KKTC adına kayıtlı mallar neden Evkaf’a verilmedi?

Soru: Maraş’taki malların Evkaf’a ait olduğu iddiası ortada dururken, devlet neden Maraş’taki KKTC adına kayıtlı malları Evkaf’a vermemiştir?

Av. Hakkı: Bu karar ilam kararıdır ve icrai boyutu yoktur. Herhalükarda bu sorunun doğru muhatabı da Kıbrıs Vakıflar İdaresi ile KKTC makamlarıdır.

 

Soru: Tekrar gündemdeki Maraş’ın %3.5’luk kısmının askeri bölge kapsamından çıkarıldığı açıklanmıştı ancak bu konudaki karar Resmi Gazete’de yayınlanmadı ve tam olarak hangi alanların bu kapsam dışına alındığı kamuoyu ile paylaşılmadı. Bu durumda söz konusu malların TMK’nın yetki alanına girip girmediği de ayrı bir soru işareti değil mi?

Av. Hakkı: Askeri bölgeden çıkan mallar iade edilebilir ama söz konusu %3.5’un sınırlarını 3-5 kişi hariç kimse bilmiyor.


“Kıbrıs Türk makamları satış arzusunun bilincinde olmalı”

Soru: Kıbrıs sorunundaki belirsizlik devam ederken, Maraş’ta malı olan Rumların, mallarını satmaya istekli olması ne anlama geliyor?

Av. Hakkı: 6 muteber kişinin, bu tür bir sözleşmeyi imzalamış olması, aslında Maraş bölgesinde taşınmaz mal satışı için bir istek olduğunu teyid ediyor. Dolayısıyla, Kıbrıs Türk makamlarının yapması gereken, bu satış arzusunun bilincinde olmak, bundan yararlanmak ve 1974 kayıtlı mal sahibi Rumlara veya yasal mirasçılarına çare üretmektir. Bu yolla Kapalı Maraş uluslararası hukuka uygun bir şekilde Türkleştirilebilir. Sonuçta alan da memnun, satan da...

KKTC makamlarının hukuki ve siyasi bir irade göstererek, TMK yoluyla Maraş’taki malları iade etmeye dair bir süreç başlatması lazım. İçişleri Bakanlığı ve Başsavcılık’ın da askeri bölge statüsünden çıkarılmış mallarla ilgili olarak görüş bildirmesi ve iade sürecinin çalışması gerekir. Ama, askeri bölge statüsünden çıkma konusunda da herhangi bir somut adım atılmamıştır. Edindiğim bilgiye göre, bunun için Türkiye’deki seçimlerin geçmesi bekleniyor.

Ayrıca AİHM’in de, Kapalı Maraş’la ilgili pilot dava olan KV Mediterranean Tours Ltd’in başvurusunda bir karar üretmesi gerekiyor. AİHM karar üretir ve “TMK, Kapalı Maraş konusunda etkin çare üretemiyor, 1974 kayıtlı mal sahibi veya yasal mirasçıları mağdur ediliyor ve hem mülkiyet hakkı hem de adil yargılama hakkı ihlal ediliyor” derse, bu karar Maraş’la ilgili TMK’daki başvuruların ilerlemesi için ayrı bir katalizör olacaktır. Kapalı Maraş’la ilgili AİHM’deki pilot dava KV Mediterranean Tours Ltd’in davasında tüm hitaplar Ekim 2022’de tamamlanıp teati edildi, bu yıl içerisinde o davada nihai karar bekleniyor.

 

Soru: Maraş’ta malı olan Rumların direkt AİHM’e gitmeleri söz konusu olabilir mi?

Av. Hakkı: Bu, AİHM’de çıkacak kararın içeriğine bağlı. AİHM “Komisyon hiç bir şekilde Maraş için etkin bir çare değildir” derse, o zaman AİHM’e direkt başvuru yolu açılabilir. Eğer sadece “Komisyon başvuruları 10 yıldan fazla süredir bekletiyor, bu bir hak ihlalidir. 1974 kayıtlı mal sahiplerinin ya da yasal mirasçılarının mülkiyet ve adil yargılama hakkı ihlal edildi” derse, o zaman Kıbrıs Türk makamlara, gündemdeki başvuruları 1974 tapu kayıtları esasında ilerletmesi için yol gösterici olur.

 

Soru: Kıbrıslı Türk yetkililer, bahsettiğiniz kazanımları elde etmek adına neden adım atmıyor?

Av. Hakkı: Maalesef hükümette, kritik muhtelif konularda konsensus sağlanmasında sıkıntı vardır. Yaşanan ihtilaflar, kamuoyunun acil ihtiyaç olan konularla ilgili cesur ve net kararlar alınmasının ya da yasa yapılmasının önünde fiili engeldir.

yd-destek-gorseli-2-20230507121540.jpg

Bu haber toplam 3724 defa okunmuştur