1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Nankör (!) Anlaşmaya niyeti yok
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Nankör (!) Anlaşmaya niyeti yok

A+A-

“Çok idealistsin, anlıyorum” dedi bir dostum…
“Ama bak onlar da kabul etmiyor, ne önersek, reddediyorlar” diye sözlerini tamamladı.

*  *  *

“Kıbrıs’ta savaşın mağduru sence kim?” diye sordum.
Yüzüme baktı.
“Biz” der gibi başını eğdi.
Gülümsedim.
Kendi de kendine inanmadığını belli etti.
Beşparmaklar’dan tırmanıyor, Girne’den Lefkoşa’ya yol alıyorduk.

*  *  *

“Elbette” dedim, “Kıbrıs’ın bütününde ayrılıkçılığın değirmenine su taşıyanların hiçbiri masum değildir. Kıbrıslı Türkleri hazmetmeyenler hiç değildir.”
Ama bir de görmek istemediğimiz, kör taklidi yaptığımız, içselleştirdiğimiz çırılçıplak hakikatler vardır.
Kendimize bir “mağduriyet” çemberi çiziyor, birbirimize aslında ne kadar haklı olduğumuzu tekrarlıyoruz.

*  *  *

“Şimdi seni bu araçtan aşağıya atsam” dedim dostuma...
Üstelik pahalı bir arabası vardı, görkemli, lüks...
“Yarın buluşsak…
Sana, gel dört tekerleği yarı yarıya bölüşelim, desem…”

“Nasıl yani” dedi ve sordu:
“Araba ne olacak?”
“Unut” dedim, “O artık benim.”

*  *  *

Dört tekerleğin dördünü de önerdim, reddetti!
İnerken “nankör” dedim, “senin anlaşmaya niyetin yok…”

*  *  *

Kapalı Maraş (Varosha) gündemde ya şimdi…
Yıllar evvel Andreas Lordos’un, gazetemizde yayımlanan röportajı aklıma geldi.
Aysu’nun (Basri Akter) unutulmaz röportajlarından biriydi.
1927 Maraş doğumlu, adanın en varlıklı isimlerindendi Lordos.
Maraş’tan ayrıldığında 47 yaşındaydı ve 5 otel, 2 apartmanı vardı.
Dava açmıştı malları için ve sadece kullanım kaybından dolayı 115 milyon Euro istiyordu.
Komisyona başvurmuştu, tüzük gereği 21 günde yanıt alması gerekirken 2 seneyi geçmişti.
“Değil Erdoğan, İdi Amin açsa, dönerim” demişti, 2011’de.
O dönem İdi Amin benzetmesine çok kızmışlardı
- Afrika’nın en kötü üne sahip kanlı diktatörlerinden kabul edilir ya- ancak adam böyle demişti.
Aslında niyeti “kim açsa fark etmez, dönerim” demekti.
“Bizim otellerimizde çalışanların çoğu Kıbrıslı Türklerdi, bunu da herkes çok iyi biliyor” diyordu o röportajda…
Aklıma kazınan ise şu sözleriydi:
“Ben 12 bin gece, her gece Maraş’ı özledim.”
88 yaşında öldü, Maraş’ı göremeden, dört beş sene evvel...

*  *  *

“Ortak komite önerdik, reddettiler.”
O komite “arabanın lastiği” için!
Maraş’a değil...
Denize!

*  *  *

Ne ilginç değil mi?
Maraş’a gelince “ilk sahibi”ni arıyoruz malın, Girne ya da Karpaz’a geldi mi “son sahibi…”
Karaya gelince susuyor, denize gelince coşuyoruz.
Dünya kör, biz haklıyız!

 

 

 

Bu yazı toplam 3301 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar