Nasıl Bir Din Eğitimi?
Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit’in “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi, ortaöğretimde seçmeli dersler grubunda olacak açıklaması, geçtiğimiz haftanın en önemli eğitim gündemiydi…
Bu açıklamaya yönelik, kimi çevrelerden eleştiriler de gecikmedi. İşte tam da bu nedenle “din” ve “eğitim” ya da daha açık bir şekilde ifade edersek “nasıl bir din eğitimi olmalı?” sorusuna anlamlı yanıt verilmesi büyük önem taşımaktadır. Hiç kuşku yok ki bu yanıtın anlamlılığı, eğitim bilimi ilkelerini ve pedagojik yaklaşımları ne derecede desteklediği ile yakından ilişkilidir.
Eleştirilerin odağında; aslında çağdaş eğitim sistemine sahip olduğu söylenen birçok ülkede de din ile ilgili derslerin zorunlu olduğu ayrıca dersin adından da yola çıkılarak ahlaklı birey yetiştirmenin koşulu olduğuna vurgu yapılarak, bu dersin bizim eğitim sistemimizde de zorunlu bir ders olarak okutulması gerektiği ifade edildi. Aslında durum eleştirilerde söylenenin tam tersidir…
Din konusunun eğitimde ne ölçüde ve nasıl yer alacağı tartışması uzun zamandır sürüyor. Küreselleşen ve çok kültürlü bir dünyada din konusunun eğitim sistemi içindeki yeri, 2000’li yıllarda daha önceki yıllara göre daha sık ve farklı biçimde gündeme geliyor. 2001’den bu yana Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi uluslararası kuruluşlar okullarda dinler hakkında eğitim verilmesinin dine dayalı çatışmaların önlenmesi ve dini gruplar arasında saygının yerleşmesi için bir gereklilik olduğunu savunuyor, kültürlerarası diyalog ve demokratik yurttaşlık için dinler hakkında eğitime özel önem atfediyor ve hassas, dengeli, tarafsız ve insan hakları temelli bilgi sunacak, dinler hakkında bir dersin kaliteli eğitimin önemli bir parçası olduğunu vurguluyor. Bununla birlikte, devlet okullarında zorunlu olarak verilen ve belirli bir dini görüşün benimsetilmesini içeren din eğitimi modelinin insan hakları normlarıyla uyumlu olmadığı görüşünde birleşiliyor. Tam da bu nedenle Türkiye’nin mahkum olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları olduğunu da hatırlamak gerekiyor. Bu davalarda; din ve inanç özgürlüğünü güvence altına aldığı, devlet okullarında bir dinin benimsetilmesine yönelik zorunlu bir dersin bulunamayacağı ve bulunduğu takdirde ayrımcılık yaratmayacak bir muafiyet mekanizmasının bulunmasının şart olduğu ve çocuk hakları çerçevesinde anne-babalara tanınan hakların sınırsız olmadığı ortaya çıkıyor. Bu olgu, iddia edildiği gibi özellikle Avrupa ülkelerinde din ile ilgili derslerin zorunlu değil seçmeli grupta olduğunun en önemli ispatı niteliğindedir.
Öte yandan “ahlaklı” birey yetiştirmenin din odaklı bir eğitimden geçmediği de aşikardır. Bu anlamda da OCED raporlarına bakmak yeterli olacaktır. Örneğin OECD’nin 2017 yılı Eğitim Raporu incelendiğinde; din odaklı eğitim sistemlerinin bulunduğu ülkelerdeki adli suçların, eğitim sistemlerinde insan hakları odaklı yaklaşımları bulunduran sistemlerin yer aldığı ülkelere göre çok daha fazla oranda olduğu görülecektir. Dahası “ahlak” sadece dini olgu ve olaylarla ortaya çıkan bir kavram da değildir.
Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’nde yer alan öğrencilerin çok kültür bir yapı oluşturdukları bir gerçek. Bu yapının ihmal edilemez en önemli kısımları içerisinde İslam dininin dışındaki dinlere inanan ailelerin çocukları olduğu gibi, İslam dinin farklı mezheplerine göre inanç taşıyan öğrencilerimiz de vardır. Sadece bu durum bile, tek bir dini ve mezhebi odağına alan bir “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinin zorunlu olarak tüm öğrencilere okutmak pedagojik olmadığı gibi, daha da önemlisi insan hakları açısından da son derece kabul edilemezdir.
Kısacası, Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’ndeki tüm derslerin, çok kültürlü bir anlayışla eğitim bilimi ilkelerine ve pedagojik yaklaşımlara uygun olması gerekliliği tartışılmazdır. Bu nedenle de ortaöğretim kademesinde “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinin seçmeli grupta yer alması bugün için atılabilecek en doğru adımlardan birisidir.
İlköğretim kademesinde zorunlu dersler arasında bulunan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinin içeriğinin (müfredatının) çocukların yaş gruplarına uygun olarak soyut kavramlardan arındırılması, bu anlamdaki kişisel ve sosyal yetkinlik kazandırmanın ilk adımları oluşturan, tüm inançlara eşit mesafede duran bir dinler tarihi ve kültürü kazanımları olması gerekmektedir.
Kıbrıs Türk Toplumu’nun hedefi Dünya toplumları arasındaki yerini almaktır. Nitelikli ve tercih edilebilen bir din eğitimi yerine, tek bir dinin tek bir mezhebini dogmatik içerikle zoraki öğretmeye çalışan bir din eğitimi Kıbrıs Türk Toplumuna ne verebilir ki…
Sıra Dışı Okullar
Yüzer Okul
“Sıra Dışı Okullar” köşemizin bu haftaki okulu Vieman’dan. UNESCO’nun tüm dünyada, büyük çoğunluğu kız olan 61 milyon öğrencinin asla bir eğitim alamayacağını tahminini destekleyen önemli örnek okullardan birisi…
Cua Van Yüzer İlköğretim Okulu, Vietnam’ın ana karasından kilometrelerce uzakta okyanusun ortasında bulunuyor. Okul, sadece birkaç yüz insanın yaşadığı Cua Van Yüzer Balıkçı Köyü’nün bir parçası. Yaşları 6-14 arasında değişen yaklaşık 70 öğrenci her gün okula doğru kürek çekiyor.