Nasıl bir YÖDAK?
YÖDAK: Kıbrıs Türk Toplumu’nun geleceğini oluşturan yükseköğretim yapılanmasında doğrudan sorumlu ve yetkili olan tek kurumu… YÖDAK isminin açılımına bakmak bile bu kurumun ne denli önemli bir görev ve sorumluluğa sahip olduğunu fark edebiliriz; Yükseköğretim Planlama Değerlendirme Akreditasyon Koordinasyon Kurulu…
Başka bir ifadeyle, ülkemizin yükseköğretimi planlayan, değerlendiren, akredite eden ve aynı zamanda yükseköğretim kurumlarını çalışmalarını koordine eden bir kurumdan bahsediyoruz. Ne var ki bugün yükseköğretimde bütün bunlar sorunlu…
Bu sorunlara çare olabilmesi adına yeni bir YÖDAK (Değişiklik) Yasası gündemde. YÖDAK’ın yasal bir değişikliğe ihtiyacı olduğu aşikar ancak bu değişikliğin nasıl ve hangi yönde olacağı da bir o kadar önemlidir. Çünkü hem Cumhurbaşkanı’nın, hem YÖDAK Başkanı’nın hem de yükseköğretim alanında örgütlü sendika olan DAÜ-SEN’in bu yasal değişikliğe ciddi eleştirileri var.
Hiç kuşku yok ki bu konudaki son sözü Meclis söyleyecek ancak ortaya çıkacak yeni yasanın bugün yaşanan yükseköğretim sorunlarını çözebilecek özellikteki YÖDAK’ı yaratması gerekliliği kaçınılmazdır.
Peki, YÖDAK’ın yapması gerektiği ama bir türlü yapamadığı işler nedir? Üniversiteler adası hedefiyle yola çıkılarak, üniversiteler çöplüğü sıfatıyla anılır hale gelmiş olmanın nedenleri nelerdir? Kısacası “nasıl bir YÖDAK olmalı?”
Her şeyden önce herkes tarafından bilinen, tüm boyutları ile açık, anlaşılır, net bir yükseköğretim politikasına ihtiyacımız var. Çünkü böylesi bir politika olmadan ilerlemek, karanlıkta adım atmaktan öteye gitmeyecektir.
Ne yazık ki bugün yükseköğretime gelir getiren bir sektör, üniversite öğrencisine de turist gözüyle bakan anlayış hakim… İşte bu anlayış, daha çok üniversitenin, daha çok öğrencinin temel nedenini oluşturuyor.
93 bin üniversite öğrencisinin 12 bin KKTC vatandaşı, 54 bin TC vatandaşı, 27 bin de 140 farklı ülkeden uyruklu öğrencilerin ülkemizde yükseköğretim alıyor olması çok fazla anlam taşımadığı ortadadır. Örneğin yaklaşık 10 bin ile 15 bin arasında üniversiteye kayıt yaptığı halde okula devam etmeyen öğrenci olduğu bulgularını işaret eden araştırmalar var. Ayrıca bahsedilen 140 farklı ülkenin hiçbirisinin AB üyesi ülke olmaması da dikkate alınması gereken önemli bir unsurdur. Dahası 93.000 üniversite öğrencisine karşın 2.500 civarında öğretim elemanı olduğu düşündüğünde ise yükseköğretim de ciddi bir kalite sorunu olduğunun ilk göstergesi olarak karşımızda duruyor.
Yükseköğretimde kalitenin yükseltilmesi başka boyutları da bulunmaktadır. Şöyle ki:
- Yükseköğretimde kurumsallaşma, özerklik ve denetim sorunu var…
- Üniversitelerin araştırma-geliştirme çalışmaları çok cılız…
- Öğrenci kabul koşulları sorunlu…
- Üniversitelerimizin bilimsel etik sorunu var: Akademik çevreler intihalin (bilimsel hırsızlık) en üst düzeyde yaşandığı bir yükseköğretime olduğumuzu sık sık dile getiriyor.
- Bugün itibariyle ülkemizde 15 aktif üniversite, bir o kadar da izin almak için sırada olduğu düşünüldüğünde üniversiteler çöplüğü sıfatı haklılık kazanıyor gibi…
İşte bütün bunlarla uğraşacak ve uğraşmakla kalmayıp bu sorunları çözebilecek yetkinliğe sahip bir YÖDAK olmalı. Aksi durumda üniversiteler çöplüğü sıfatının daha da derinleşmesine engel olunamayacak…
Biliyor muydunuz?
Üniversite Adaylarının Gözde Alanları
YÖK, 28 Mart'ta YGS sonuçları açıklanmadan önce üniversite adaylarının meslek eğilimlerini belirledi.
Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) geçen yıl hizmete sunduğu ve 2,5 milyonun üzerinde adayın ziyaret ettiği üniversite tercih rehberi Yükseköğretim Program Atlası (YÖK Atlas) verilerine göre, geçen yıl lisans düzeyinde üniversite tercihi yapacaklar, binlerce üniversite programı arasında en çok ‘hukuk’, ‘tıp’ ve ‘diş hekimliği’ programlarını inceledi.
YÖK yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yükseltme Sınavı’na (LYS) hazırlık aşamasından başlayarak, adayların üniversite ve meslek tercihlerini yaparken daha bilinçli karar verebilmesini desteklemek amacıyla geliştirilen YÖK Atlas Sistemi'nde 1578 fakülte ve yüksekokul, 10 bin 657 lisans, 10 bin 949 ön lisans programı incelenebiliyor.
Aklınızda Bulunsun
Japonya Eğitim Sistemi
Bu köşede çeşitli kriterler sonucunda başarılı olarak nitelendirilen ülkelerinin eğitim sistemlerine yer vereceğimizi duyurmuştuk. Bu hafta eğitim sistemine kısaca bakacağımız ülke Japonya… İşte Japonya Eğitim Sistemi’nin özelliklerini…
Doğu Asya’nın gelişmiş ekonomisi öğrenci başına düşen harcamalarda OECD ortalamasını geride bırakıyor. Öğrenci başına düşen yıllık harcama: İlköğretimde 8 bin 748, ortaöğretimde 10 bin 273, yükseköğretimde ise 17 bin 883 dolar. GSYH’den eğitim için ayrılan oransa yüzde 4.5. Eğitim, anaokulundan liseye kadar her aşamada karakter ve ahlaki gelişimle bağlantılı algılanıyor. Bu nedenle öğrenciler 4’üncü sınıfa kadar hiçbir sınava girmiyor. Bu ara süreçte görgü kurallarının öğrenilmesine ve karakter gelişimine odaklanılıyor. Öğrenciler okullarının temizliğiyle ilgileniyor.
Disiplin eğitimin her alanında söz konusu... Ayrıca dünyada en az devamsızlık yapılan ülke de Japonya. Güney Kore’de olduğu gibi üniversiteye giriş sınavına milyonlarca öğrenci katılıyor. Özellikle lisede öğrenciler sınav için yoğun hazırlık dönemine giriyor. İyi üniversiteler için sınavdan yüksek puan almak gerekiyor.