Nazım Hikmet: “Adanız Bir Hayat Gemisi Olsun...”
Büyük şair Nazım Hikmet 114 yıl önce 15 Ocak gününde dünyaya geldi. Geçtiğimiz 15 Ocak’ta Cumhuriyet gazetesi manşetten şu soruyu soruyordu: “Nazım Hikmet’e vatan haini diyenleri kim hatırlıyor?” Elbette, hiç kimse... İnsanlık onları hafızasına kaydedecek kadar değerli bulmadı ve unutuluşa mahkum etti. Fakat Nazım Hikmet’in ünü ve değeri ölümünden sonra giderek daha da arttı ve bütün insanlığa yayıldı.
Nazım Hikmet doğum gününde ülkemizde de anıldı. Hem de Nazım Hikmet’in evrenselliğine yaraşır biçimde... Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların Maronit ve Ermenilerin, din adamlarının, yabancı misyoner ve diplomatların katılımıyla Lefkoşa’da Bedestende gerçekleştirilen “Nazım Hikmetle Bir Barış Yolculuğu” konseri tek kelimeyle büyüleyiciydi. İş kadını Sıdıka Atalay’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen konserin şarkılarını Nazım Hikmet besteleri ile ünlü GRUP ABRA seslendirdi. Konserde Mustafa Akıncı ve Yorgos Vasiliu’nun yanı sıra, siyaset dünyasının çeşitli ideolojik renklerinden insanlar, şairiler, yazarlar bir aradaydı. Konserden önce verilen resepsiyon gökkuşağı kadar renkliydi. İnsanlar sanki Babil Kulesinde toplanmışlardı, birbirleriyle çeşitli dillerde konuşuyorlardı.
Bana, bu muhteşem gecede Türkçe ve Yunanca dillerinde küçük bir konuşma yapmak düştü. Bugün köşemde, okurlarla bu konuşmayı paylaşmak istiyorum.
“Sanat” ve “Barış” sözcükleri genellikle yan yana kullanılıyor ve bu da hiç kimseyi şaşırtmıyor. Tesadüf değil elbette. Söz konusu barış ve barışmak olunca, sanatın doğası gereği katkısı çok yüksektir. Çünkü sanat, öteki ile empati yapmaya en müsait entelektüel uğraştır. Milliyetçiliğin, etnosantrizmin ördüğü duvarları aşıp “ötekinin” iç dünyasına, hakikatlerine en iyi sanat yoluyla ulaşabiliriz. Ve barış, ötekini gözetmeden yapılamaz...
Bu akşam, barışa ve insanlığa hizmet etmiş büyük bir şairin doğum gününü kutlamak için buradayız. Barışı arayan adanın çocukları olarak bir aradayız... Nazım Hikmet’in şiirlerini GRUP ABRA’nın yorumları ile dinleyeceğiz. Ayrıca, Sıdıka Atalay ve Marina Armefti’in bestelenmiş şiirlerini dinleyeceğiz.
Büyük Şair bütün dünya hakkında olduğu gibi, adamız hakkında da söz söylemişti. Nazım Hikmet 1954 yılında Derviş Ali Kavazoğlu’na gönderdiği mektupta Kıbrıslı Türklere şöyle sesleniyordu: “Türkiyeli kardeşlerinizin sizden ricası, isteği şunlardır. Kıbrıs’ta barış için hürriyet için Kıbrıs’ınızın sömürge olmaktan, emperyalizme askeri üs vazifesi görmekten kurtulması için dövüşen Yunanlı (Kıbrıslı Rumları kast ediyor NK) kardeşlerinizle el ele verin. Aynı safta yan yana dövüşün. Kıbrıs adası bugün insanlık düşmanlarının elinde bir harp gemisi, bir uçak gemisi, ölüm yağdıracak bir gemi haline sokuldu. Yeşil Kıbrıs’ınızın bir barış gemisi, bir hayat gemisi, halklar arasında dostluk gemisi haline gelmesi için Yunanlı kardeşlerinizin yaptıkları savaşa canla başla katılın. Ancak bu suretle Türkiyeli kardeşlerinize yardım etmiş olursunuz, ancak bu suretle bize Türkiye’nin milli bağımsızlığı, hürriyeti, Türkiye halkının bahtiyarlığı ve dünya barışı için dövüşen Türkiye vatanperverlerine faydanız dokunur.
Gözlerinizden öperim kardeşlerim.”
Tarihin o aşamasında maalesef Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar aynı saflarda dövüşemedi. Ülkemizin en büyük talihsizliği de bu olmuştur. Fakat işte buradayız... Ve tarih bize aynı saflarda mücadele etme, birlikte barışa koşma imkanı sunuyor.
Bu tarihsel fırsatı kaçırmayalım...”