Ne Bağırıyorsunuz; Oran Denktaş’tan, Harita Akıncı’dan?!..
Kıbrıs Rum tarafının henüz bir çözüme hazır olmadığı, yakın tarihte yapılacak bir referandumda Güney Kıbrıs’ın “Evet” oylarının çoğunluk olmayacağı yorumu bu köşede Eylül 2016’dan beridir yazılıyor.
Değişen bir durum yok, Kıbrıs Rum tarafı süreci uzatmak ihtiyacındadır. Uzlaşmaz taraf olarak görünmemek için de süreci uzatma işini Yunanistan’a ihale etti. İhaleyi alan Yunan Başbakan da, Dış İşleri Bakanı Kocias’ı taşaron olarak kullanıyor. Mont Pelerin’deki Kıbrıslı liderlerin ikinci buluşmasının, Cenevre’deki Garantörler Konferansı’nın havasını geren ve dağıtan, zaman kaybettiren hep o… Neyse ki Türkiye ve İngiltere uzatmayı daha kısa tuttu... Ancak, Kocias’ın oynadığı rolün senaristinin Anastasiadis olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Cenevre cemi, geçen hafta bu köşede yorumlandığı gibi geçti; Kıbrıs sorununu çözecek bir somut sonuç üretmedi, sadece sonuca yakınlaştırdı. Haritaların verilmesi, Garantörler Konferansı’nın toplanması çok önemli ve ileri aşamalardır; liderlerin başarısı buraya kadar… Belli ki süreç bir şeklide devam edecek ama bu devamın sürati Yunanistan üzerinden Anastasiadis’in kontrol edebileceği bir hızla olacak. Garantilerle ilgili kararlar devlet / hükümet başkanları tarafından verilecek ama onunla ilgili çalışmalar Dış İşleri Bakanları müsteşar yardımcısı seviyesinde yürütülecek. O teknik ekip ne çalışsa, sonuçta karar siyasidir ve beş seviye aşağıda olan bir ekibin katkısı sadece süreyi uzatmak olacaktır.
Ama, Cenevre’de onca kalabalığın toplanması ve görüşmeye başlaması adanın kuzeyinde ve Türkiye’de ‘gaileli taraflar’da endişe yarattı… Ya çözerlerse?!... Türkiye’nin muhalefet partilerinden, eski omuzu kalabalık askerlerinden, her türlüsünden entelektüelinden hükümete Kıbrıs’ı satıyor suçlaması… Kılıçdaroğlu Beşparmaklara CHP’nin milliyetçiliğini yazmışlar diyor, onlar kanla almış bu hükümet veremezmiş… İlber Ortaylı Kıbrıs’ı gelin çeyizi olarak görüyor, Kıbrıslı Türklere “çeyizi dağıtmayın” diyor. Türk Dış İşlerinin eski bir üst kademe yöneticisi diplomatı da “Ben Kıbrıs dosyasına hakimim” diyor… Kimisi 1974’de dökülen Türk ordusu kanını kendi partisinin milliyetçiliğinin mürekkebi sayıyor… Kimisi Kıbrıslı Türkleri gelin, Kıbrıs’ı çeyizi sayıp, Kıbrıslı Türkleri değil de çeyizi geri istiyor… Kimisi için de Kıbrıs, ‘maaşını hakettiği mesleki dosya’…
Kimisi bir karış toprak vermezmiş, kimisi ihanetin hesabını soracakmış, kimisi Mehter Marşı eşliğinde “Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır” diyor. Sonra da bir TV programcısı “Kıbrıs adası nerededir?” diye sorduğunda kimisi Ege’de, kimisi Karadeniz’de der… Evet, Kılıçdaroğlu ve bilcümle entellektüeller ve eski generaller ve eski diplomatlar Kıbrıs’ın yerini biliyor ama orda Kıbrıslı Türklerin yaşadığına dair bir umurları yok, orasının Kıbrıslı Türklerin yurdu olduğuna dair duyarlılıkları yok, orasının gerçek sahibinin Kıbrıs’ta yaşayanlar olduğunu kabul eden yok… Kılıçdaroğlu kendinden geçerek hezeyanla nutuk çekeceğine, aklını kullanıp konuşsa idi zaten CHP bugünkü aciz durumda olmazdı… Türkiye’dekilere ve Yunanistan’dakilere ve bilcümle Türk ve Helen faşistlere duyurulur: Kıbrıs adası Kıbrıslı Türklerle Rumların ve diğer azınlıkların ortak yurdudur; onlar adalarında barış içinde bir arada yaşayacak…
Kuzey’dekilere gelince… Türkiye’de muhalefet çözüme karşı, Kuzey Kıbrıs’ta da iktidar… Akıncı Cenevre’de harita vermiş diye telaş içinde konuşuyorlar, koşuşuyorlar, açıklama yapıyorlar, muhtıra dahi veriyorlar… Tarafların, anlaşılmış bir formatta ve gizlilikte BM’ye harita verileceği önceden kararlaştırılmıştı. Akıncı haritayı vermiş de kimden onay almış?!.. Kimden aldığı belli: Rauf Raif Denktaş’tan… O değil miydi Kıbrıslı Türklere % 29+ oranında toprak kalmasını anlaşan… Oran o ise, harita da budur… Akıncı’nın haritası % 29.2 olduğuna göre Denktaş ölçütlerindedir, Denktaş’tan onaylıdır… Denktaş %29+ oranını kabul ederken hükümete mi sordu, halka mı sordu; bu oranı kabul ederken karşılığında ne aldıydı, aldıklarını n’aptı, hani nerde?!. Ve Denktaş bu oranı kabul ederken yanında Akıncı mı vardı, CTP mi vardı?!... Şimdi bağıranların topu – toplamı Denktaş’ın bürokratı, takımı, siyasi yoldaşları, mukavemetçi arkadaşları değil miydi?!. Ne bağırıyorlar?!... Yoksa, o zaman Denktaş korkusundan ağızlarını açamıyorlardı da şimdi mi konuşuyorlar?!.. Yoksa o zaman Denktaş’a şirin görünmek, yalakalık yapmak gereği vardı da şimdi mi kişilik kazandılar?!.. İlahları Denktaş’ın kabul ettiği oranın haritasını önermek Akıncı’ya nasip olmuş, ne olmuş yani?!..
Niye bağırıyorlar?!... Çözüm olacak diye bağırıyorlar… Statüko bitecek, bu kuralsızlık düzeni bitecek… ‘Bir kalbur samanı iki eşeğe bölemeyen siyasi yöneticiler’ dönemi bitecek, ‘tutanın elinde kalır - bal tutan da parmak yalar’ düzeni bitecek… Makamla rüşvet yeme - rüşvetle makama gelme düzeni bitecek… Kara para aklayanların ve onlardan beslenenlerin ve onları besleyenlerin düzeni bitecek; ‘kumarhane – gece klubü – uyuşturucu’ olgularının ve baronlarının ve mafyalarının karanlık düzeni bitecek… Kötü ve şaibeli ekonomi yönetimi bitecek. Kırk iki yıldan beri dağıta dağıta bitiremedikleri ganimetler bitecek… Sahilleri çalanlar ve yağmalayanlar ve dedesinden sahil mirası bulanlar bitecek. Parti örgütü yöneticisi odacının, müdür müsteşar atadığı ve ondan sonra da “bu da benden beter hiçbir iş bilmez, değiştirin” dediği düzen bitecek… Bakandan sonra en etkili bakanlık çalışanının bakan şoförü olduğu düzen bitecek… Torpil, partizanlık, kulluk düzeni bitecek… Onun için bağırıyorlar…
Türkiye’nin hoyrat baskısı, aşağılayan tavrı bitecek… “Anavatan” diye diye ve ‘Anavatan’ adına ve ‘Anavatan’ tarafından kurulan ve ‘Anavatancılar’ marifetiyle sürdürülen ve ‘Anavatan’cılığın bir meslek haline geldiği bu ‘anapara’ düzeni bitecek… Demokrasiye ve özgürlüklere ve insan haklarına vurdukları prangalar bitecek… Örgütlenme haklarına getirdikleri ve getirmeye çalıştıkları her türlü sınırlamalar bitecek… Yani kısacası UBP, DP ve onlar gibi statükoyu değişik renklerle savunan siyasi partiler ve örgütler ve gerçek ve tüzel kişiler çözümle kaybedecek, bitecek… Onun için bağırıyorlar… Şu anda onlara en büyük yardımcı Anastasiadis’in dolaylı taşeronu Yunan Dış İşleri Bakanı’dır, ama onun da gayretleri nafile bitecek…
Çözümsüzlük koşullarında halk kaybediyor, geleceğinden umutsuz ve mutsuz bir halk bir büyük kahır ve üzüntü içinde kıvranmaktadır; onların umudu çözümdedir… Çözümde de statükocular kaybedecek, onların korkusu çözümdedir; onun derdine de onlar yansın, ona da mı maraz?!...