1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Ne değişti? İşte yanıtı!..
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Ne değişti? İşte yanıtı!..

A+A-

 

Uzun süren bir krizin sonuna geldik, nihayet!..
CTP'nin en başından beri direttiği, itiraz ettiği noktalar vardı 'su' anlaşmasında…
Birincisi suyun 'teslimi' ile ilgiliydi, diğeri de 'kullanımıyla' ilgili…
Son metinde CTP'nin de onayladığı dikkat çeken değişiklikler oldu.
Bunlar nedir, gelin bakalım.
                                                                        ***
Suyun teslimi şu:
- Anlaşmaya göre; temin edilen su, Güzelyalı Terfi Merkezi girişinde idareye devredilecek. [Eski  versiyonunda işletmeciye devredilmek üzere İdareye teslim edilir yazıyordu]
- Devralınan su, KKTC İhale Komisyonu'nun açacağı ihale ile işletmeciye teslim edilecek.

Suyun kullanımıyla ilgili ise şu bölüm değişti:
- Anlaşmanın son şekli belediyelere sisteme dahil olmama hakkı tanındı. Yani istemeyen belediye bu sistem içinde yer almayacak.
- Bunun şartları olacak tabii…  Eğer belediyelerin tümü sisteme dahil olmazsa ne olacak?
Bir belediye eğer sistem içine katılmazsa, bu sudan yararlanabilecek. (Eski versiyonunda yararlanamıyordu, hatta kendi öz kaynaklarımızdan çıkarılacak suyun  özel işletmenin satacağı fiyatla aynı olması dayatılıyordu) 
Belediye sisteme dahil olmazsa Türkiye'den gelen suyu kullanabilmek için altyapısını kendi kaynaklarıyla düzenlemesi gerekecek, üstelik sözleşmede yer alan sürede…  Sisteme dahil olmayacak belediyeler  suyu almak isterlerse yatırım maliyeti düşürülerek su fiyatlandırılacak.
- Uygulama sözleşmesi kapsamına girecek belediyelerin altyapıları işletmeci tarafından yapılacak.
- Ciro üzerinden ödenecek pay sadece sisteme dahil olacak belediyelere yapılacak.
                                                                                  ***
Yapılan bu düzenlemeler ile hem yerel idarenin suyu teslim alan taraf olduğu hukuksal açından çok daha yalın ve açık bir ifadeyle anlaşmaya girmiş oldu,  hem de belediyelere katılmama ve katılmayarak da sudan faydalanma hakkı tanındı.
Dahası da oldu!..
Şartname KKTC’deki yetkili otoriteler tarafından hazırlanacak şimdi.
Yerel su kaynakları üzerinde işletmecinin herhangi bir yetkisi olmayacak üstelik!.. Eskisinde tüm kaynaklar üzerinde hak sahibiydi işletme ve herhangi bir su faaliyeti da yasaklanıyordu.
Şimdi iki ülke arasındaki anlaşma ile işletmeci sadece Türkiye’den temin edilen suyu işletme hakkına sahip olacak.
Belediyelere ait mevcut tesis ve şebekelerle ilgili karar belediyelere ait olacak ve belediyeler sürece katılım yönünde kendi iradeleri ile karar verecek.
Bu sürece katılmak istemeyen belediyeler de Türkiye’den temin edilen sudan yararlanabilecek, yukarıda madde madde anlattım.

                                                                  ***
Demek Türkiye ile siyasal müzakere devem ettirilirse, Kıbrıs Türk halkının istekleri ihtiyaçları birinci elden ortaya konursa, yani teslimiyetçi anlayış terk edilerek Türkiye ile sağlıklı diyalog kanalları kurulursa Kıbrıs Türkü’nün yararına olan, kurumlarımızı güçlendirecek olan sonuçlar elde edilebiliyormuş!..
En başından beri bunu yazdım.
Konu siyasal düzeyde ele alınmalıydı.
Kıbrıs Türk halkının ve iktidarın büyük ortağı CTP'nin hassasiyetleri dikkate alınmalı, ileriye taşınmalıydı.
İkisi birleşince bunu birinci elden anlatmalı ve müzakere etmeliydi.
Tam da öyle oldu.
Hem konu siyasal düzeye çıkarıldı, hem de CTP'nin itiraz ettiği maddeler yeninden müzakereye açıldı.
Kim ne isterse söylesin, bu durum büyük bir başarıdır.
Artık bu ülkede siyasetin nasıl yapılması gerektiğini gösteren önemli bir süreç yaşadık.
CTP en başından beri itiraz etti.
Tam 3 kez önüne konanı reddetti.
Önüne 13. maaş krizi pişirilip servis edildi, toplumla karşı karşıya getirildi.
Sonra yine maaş krizi ısıtıldı, belki bu da ilerletilecek, kim bilir.
Tam bir manipülasyon ve algı operasyonları süreci yaşadık.
Birçoğunda amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmekti.
CTP konuyu en canlı şekilde içinde tartıştı.
Her bir CTP'li bu uğurda kafa patlattı, düşündü, sorguladı, öneri ortaya koydu.
CTP ve CTP'liler kadar kimse bu konuyu böylesi bir kapsamla ele almadı.

Ve günün sonunda, zaman zaman sertleşen tartışmalardan sonra ortaya çok daha iyi bir metin çıktı.
Birileri hiç kusura bakmasın ama kendi ideolojik saplantılı dünyalarına bu anlaşma uygun olmayabilir, normaldir.
Ama ülkenin şartlarını da göz önünde bulundurursanız ortaya bundan daha iyisi çıkmazdı.
Kendi pembe dünyalarında yaşayanlar ilerde iktidar yüzü görürse eğer, uygulayabilirler büyük büyük ideallerini, sorun yok!..
Ama içinde bulunduğumuz dönemde gelinebilecek nokta bu.
Suyun gelmesine toptan karşı olanları elbette bu sonuç memnun etmeyecektir.
'Nereye saldırsam da prim yapsam' diye düşünen sosyal medya popülerlerinin de canı sıkılabilir şimdi.
'Hükümet bitse de biz iktidar olsak' diye sırada bekleyenler de maraz edecek elbette…
Ama toplumun genelini düşünmek lazım, kimsecikler kusura bakmasın.
Artık bir şeyleri de beğenmek ve takdir etmek gerekiyor.
Böylesi bir krizde canla başla çalışan, sabahlara kadar metinler üzerinde müzakere edenlere bir teşekkür borcumuz vardır.
Gerisi laf-ı işgüzardır. 

-------------------

Adım adım '4 versiyonluk' süreç

1. VERSİYON
Türkiye ile KKTC arasında 4 versiyonu bulunan bir su krizi sürdü.
Birinci versiyonu şöyle ortaya çıkmıştı:
- 2010'da bir anlaşma imzalandı.
- Bu anlaşma meclise geldi, CTP'nin ret, UBP ve DP'nin evet oylarıyla anlaşma imzalandı.
Bunun üzerinden yıllar geçti, su Kıbrıs'a geldi.
- Nisan 2015'te Yorgancıoğlu başkanlığındaki hükümetin önüne bir metin gönderildi. O metnin ana fikri şuydu; Türkiye Devlet Su İşleri suyu getirir, ister kendi eliyle isterse özel sektör aracılığıyla su abonelerine ve tarımsal üretime iletir. Yani suyun dağıtımını ya DSİ ya da özel sektör yapsın şeklinde bir düşünce vardı. Dönemin Başbakanı Özkan Yorgancıoğlu bunu reddetmişti. 

2. VERSİYON
Sonra ikinci versiyonu ortaya çıktı. Peki bu nasıl oldu?
- Aradan zaman geçti, hükümet değişikliği oldu. Yeni bir hükümet kuruldu, CTP-UBP hükümeti göreve geldi.
- Yeni hükümet üyeleri, TC Elçiliği'ndeki Yardım Heyeti üyeleri ve Türkiye'den gelen müsteşar yardımcıları ile müşavirlerle bir anlaşma taslağı ortaya çıktı.
- Bu anlaşma taslağına göre ise çok ağır şartlarda bir özelleştirmeden bahsediliyordu.
- Bu anlaşma metni de CTP Parti Meclisi tarafından reddedildi ve bir kriz dönemine girildi.
Uzun süre bu kriz devam etti.

3. VERSİYON
- En son hükümetin 4 bakanı su konusunda yeni bir anlaşma yapmak üzere Ankara'ya gitti.
- Ankara'ya gidiş sebepleri CTP-PM'de oluşturulan Su Komitesi tarafından hazırlan su metninin hükümet tarafından TC Hükümeti'ne 'ileri müzakere belgesi' olarak iletmesi ile oldu. 
- Türkiye bu gelişme üzerine 4 bakanı müzakere etmek üzere Ankara'ya davet etti.
- Ankara'da bakanlar düşük seviyede bürokratlarla görüştürüldü ve ortaya 3. versiyon su metni çıktı. Bu versiyon da CTP-PM'de kabul görmedi ve eski metinden daha kötü olduğu yönünde görüş belirtildi.
- Yani bir anlamda CTP, 3. versiyonu da reddederek, yeni bir müzakere alanı açılması ve konunun siyasi düzeyde ele alınmasının yollarının aranması konusunda hemfikir oldu. Yani 4. versiyonun ortaya çıkması gerekiyordu.

4. VERSİYON  [SON ŞEKLİ]
- Anlaşmanın 4. versiyonu için önce CTP Genel Başkanı Talat TC Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşerek siyasi düzeyde destek talep etti.
- Bunu üzerine Başbakan Ömer Kalyoncu, TC Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakanlığı ile çok yoğun bir telefon trafiği ile istişare etti. Fikir teatisi yapıldı.
- CTP'nin hassasiyetlerini ve itiraz noktalarını yazılı olarak da Türkiye'ye ileten Başbakan'a olumlu yanıt önceki akşam verildi.
- Bu gelişme üzerine anlaşmanın son, yani 4. versiyonu ortaya çıktı. CTP'nin 3 kez reddettiği anlaşma bu kez onaylanacak şekle girmişti.

Bu yazı toplam 5182 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar