NE DEVİNİYOR NE DE EVRİLİYORUZ!
YAŞAM ORGANİKTİR
Yaşamın kendisi çizgisel değil de organik olduğu için, yaşam forumları içinde çeşitli farklılıklar kendini gösterebiliyor...
Örneğin biyolojik anne ve babası olduğunuz iki çocuğunuzu yan yana koyun;
Birbirlerine fiziksel olarak ne kadar da benziyorlar diye bir bakın;
Benziyorlar mı?
Hem de nasıl dediğinizi duyar gibiyim...
Lakin düşünsel, duyuşsal ya da karakteristik bazda benzerliklerine bakılır ise, işler siyah ile beyaz kadar farklı olabilir...
EVRİMİN ÜÇ PRENSİBİ
Herkes kendini haklı görüp kendi dışındakileri haksız göstermeye çabalıyor.
Bu coğrafyaya özgü bir şey mi bu peki? Yeni bir fikri de yok ama; her grup kendi "eskilerini" referans göstererek, değişen dünyaya da aldırmadan haklı çıkmaya uğraşıyor!
Kendi eski düşüncesi en doğrusu...
Kendisi dışındakiler ise bu eskiyi onaylayacak!
Kısacası ne deviniyor ne de evriliyoruz...
Çünkü evrim denen prensibin üç temel olguya ihtiyacı vardır:
-Çeşitlilik,
-Seçim, ve
-Kalıtsallık.
Eğer bu üç öncül olgu mevcutsa,
o zaman mutlaka evrim gerçekleşir.
Bunun önüne geçemezsiniz.
Aklın yardımına dahi ihtiyaç duymaksızın gerçekleşir evrim.
KÜLTÜR
Tam da bu noktada, kültür de evrimin bu üç temel olgusunu ya da özelliğini gösteriyor.
Çeşitli fikirler ortaya atıldıktan sonra,
yarışa giren bu fikirler,
Memetik mutasyona da uğrayarak seçilir,
ve kalıtsallık sağlanır...
Demek ki kültür,
insanın bir referans düzlemine uyum sağlamasının tam olarak kendisidir.
FELSEFİ DEĞERLER SİSTEMİ
Peki!
Yeni bir felsefeniz,
yeni bir fikriniz yoksa,
neye göre ve nereye uyum sağlayacaksınız?
Böyle bir durumda,
grup olarak algıladığınız şeyin,
"üst" bir gerçeklik olduğuna inanacaksınız...
Böylelikle de yeni koşullarda geçerli olmayan,
ya da yanlış olması muhtemel kanılar, doğru hale gelebilecek,
ve size "üstün" bir konum kazandırdığı yanılgısına girebileceksiniz!
Çünkü insan ne kadar "eksik" olursa olsun,
bir referans düzlemine,
hayata dair kuşatıcı bir görüşe,
ve bilinci iradeli olduğu için de,
haklı olma duygusuna,
eylemlerinin ahlâki onayına,
yani felsefi bir değerler sistemine ihtiyaç duyar!
KKTC FOREVER!
İşte tam da bu noktada,
size ait bir yeni felsefeniz yoksa,
yeni dünyaya ait bir fikirler bütünü oluşturmamışsanız,
yaşamın geriye bakarak anlaşıldığını, ancak ileriye doğru yaşandığını görmez, ve geçmişte yaşamaya takılıp kalırsanız,
meselâ grup ve değerler sistemi olarak "KKTC Forever"e uyum sağlar,
ileriye doğru yaşamak yerine geçmişte takılır kalırsınız...
Çünkü geçmişten günümüze sürer durumdan,
bireysel ya da zümresel menfaat elde ederek,
kendimizin ve başkalarının yaşadığı acılardan,
kendimiz ve zümremiz ya da grubumuz adına yarar olanağı elde ettiğimiz sürece,
o acılara kayıtsız kalmaya,
veya onları unutmaya ve unutturmaya dönük,
sınırsız bir potansiyeldir "KKTC Forever!"
Sonra çözüm masalarında "siyasi egemenlik" diye müzakere ederken, aslında tüm egemenlikle birlikte,
neredeyse bütün toplumsal varlık ve değerlerinizi,
sahip olduğunuz yönetimle birlikte zaten devretmiş olduğunuzu,
ve bundan en ufacık bir hicap dahi duymadığınızı fark etmezsiniz bile!
ALTERNATİF FİKİRLER
Bu şuura angaje olmak;
"Ganimet" mantığı ile hesaplar yapmak, yanlış şeyler için çabalamak demektir.
Yanlış yönlendirilmiş çabalar ise yanlış çözümler sunar...
Yanılsamalar yaşatır.
Çünkü evrim de,
kültürel evrim ve aktarım da,
kendi iç dinamikleriyle yaşanmamış,
kendi çeşitliliği, seçimi ve kalıtsallığı ile gerçekleşmemiştir.
Peki buna alternatif değerler sistemi olabilecek,
grup kimliğine özgü önceden verili bir referans değil de,
kamuoyunu yeniden yaratacak koşulları,
kendi felsefesiyle pratiğe dönüştürüp,
devrim yaratabilecek fikirlere sahip olan bir grup var mı?