Ne haliniz varsa görün!
Belki de böyle davranmak gerek…
Nasıl mı?
Gailesiz…
Umursuz…
Kendinden başkasını düşünmeyen şekilde…
Bencilce…
Serde olmasa da, yaşanan pratik insanı böyle düşünmeye itiyor.
Çünkü sistem buna müsait…
-----
Toplumun ‘en duyarlı’ kesimlerine bakın bir…
Kendi işlerine geldiği gibi davranıyorlar çoğu…
‘Beni sokmayan yılan’ konusunda sürprizi yok onların da, ne yazık!..
İster bin, ister milyon yaşasın mübarek…
Nasılsa ‘beni’ sokmadı ya!..
Oysa sokmadıysa eğer seni henüz yılan, eşref vaktin gelmedi de ondandır.
Lakin sen o kadar rehavete kapılmışsın ki, sanki o saat hiç gelmeyecekmiş gibi bir rüya âlemindesin.
Uyandığın zaman iş işten geçmiş, yılan seni yemiş, bitirmiş olacak da farkında değilsin sadece…
“Dur bakalım n’olacak?” diye diye, bekle de gör ne olacağını!..
-----
Siyaseti de, sivil toplumu da, medyayı da, toplumun dinamik bütün kesimlerini de etkisi altına aldı bu umursuzluk, gailesizlik dalgası…
Yaşamımızı parselleyen ekonomik-sosyal ilişki modeli hepimizi ‘ben’ olmaktan çıkardı, başka bir kılığa soktu.
Sistemin dişlileri arasında ‘karın doyurmak, ayı çıkarmak, borçları ödemek’ gibi bir rutini yaşıyor toplumun büyük bir bölümü…
Yaşama yeni tutunmaya çalışan gençlerin durumu ise çok daha vahim… Onlara ‘gelecek’le ilgili iyi umut besleyebilecekleri bir ortam sağlamıyoruz çünkü…
Bir kavga-gürültü var sürekli ülkede, lakin kimin kimle ve ne amaçla sürtüştüğü, tartıştığı anlaşılamıyor genelde…
Yaygın biçimde herkes olduğu yerden bakıyor meseleye ve bu durumda herkes kendini ‘haklı’ görüyor. Uzlaşı kültürü, ‘öteki’nin de yaşam hakkı, başkalarını da hesaba katarak düşünme gibi yetenekler giderek tükeniyor.
------
Siyasetçiler, hele de emekçilerin, sorunlar içinde yüzen yığınların umut bağladığı sol siyasetçiler “Biz ne yapıyoruz?” diye sorup uyanmazlarsa eğer daldıkları uykudan ve kurtulmazlarsa eğer sistemi beslemeye devam ederek var olacaklarını zannettikleri rüyadan, herkesin işi zor!
Hak mücadelesi veren sendikalar, sivil toplum dediğimiz kesim de eğer ‘aynı tas aynı hamam’ giderse şimdiki gibi ve ‘hep bana, löp bana’ demeyi sürdürürse eğer, topluma yabancılaşacak pek yakında…
Başkasının derdini umursamayan, ötekinin başına gelene ses çıkarmayan, aslında sırasını bekleyen idam mahkûmundan farksızdır. Yazık ki, farkında değildir sıranın hızla kendisine doğru geldiğinin!..
Biri açken, zordayken, muhtaçken onun tarafına bakmayanlar, bir süre sonra başları sıkışınca yalnızlığa mahkûmdurlar.
Memleketin geldiği hazin noktanın özeti budur işte:
“Ne haliniz varsa görün!..”
Aynen katılıyorum!