Ne kadar susarsak o kadar iyi!
“Ne kadar yalansız yaşarsak, o kadar iyi” demişti ya büyük usta, Can Yücel!
Hükümetimiz “azınlık” psikolojisinin ezikliği ile “ne kadar susarsak o kadar iyi” taktiğine sarılmış!.
***
Susuyorlar!
Toplum bağırdıkça, susuyorlar.
Gençler isyan ettikçe, susuyorlar.
Anneler haykırdıkça, susuyorlar.
Polis ağlarken, susuyorlar.
“Bu da geçer” der gibi susuyorlar.
***
Çok da haksız değiller!
Çünkü senelerdir sustukça kazanıyorlar!
“İktidar” koltukları emirlerine amade, sustukça!
Muhalefette susuyorlar...
Hükümette susuyorlar...
“Ne kadar çok susarsak o kadar iyi”nin karşılığını alıyorlar, sustukça...
***
Tek bir iddiaları var: Türkiye’yle iyi geçinmek.
Daha çok para almak...
Daha çok imza atmak...
Daha çok kurdele kesmek...
Daha çok şükretmek...
Daha çok susmak...
***
O meşum kazanın ardından bu toplumun karşısına çıkmak, sebeplerini anlatmak, yol haritasını paylaşmak, olay yeri inceleme sonuçlarını konuşmak, ağır vasıta denetim süreçlerini irdelemek bu kadar mı zordu?
Polis müdürü ve müfettişleri ile birlikte yan yana gelmek, basınla...
Daha ‘plakasını’ öğrenemedik tırın, çünkü önde başka, arkada başka bir plaka varmış meğer (!)
***
Çok mu zor olurdu, Başbakan’un uzmanları ile birlikte şu saat meselesini toplumla paylaşması!
Bakanlarını yanına alması...
Niye böyle bir seçim yapılmış, niye geri dönülemiyor, bir sonraki süreç ne olacak?
‘Avrupa Yol Güvenlik Raporu’nu tartışsak, hep birlikte!
Konuşsak...
Susmak yerine!
***
Ne demişti büyük usta Can Yücel, yine aynı şiirde...
“Yalnızlığım benim sidikli kontesim, ne kadar rezil olursak o kadar iyi...”