“Ne kazıkçı ne fırsatçıyız”
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz de ticaret insanlarını savundu
Fayka Arseven KİŞİ
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz, iş insanlarının, tüccarların ‘fırsatçıdır, kazıkçıdır’ eleştirilerini hak etmediğini ifade ederek, bugün birçok işletmenin kârlılığından feragat ederek, “nasıl işletmemi sürdürürüm” derdinde olduğunu vurguladı.
Yılbaşında birçok işletmenin kapanma noktasına da geleceğine işaret eden Deniz, “Yılbaşında borç faizlerinin 3 aylık rakamı ortaya çıkacak. O zaman üzülerek şunu göreceğiz; dükkânların çoğu boşalacak, birçok işsiz insan olacak” dedi.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın ithal yasaklarının ve fonların karşısında olduğunu da ifade eden Deniz, “Çünkü bu yasak ve fonlar piyasayı pahalı etmekten başka bir işe yaramıyor” şeklinde konuştu.
“Hükümet sermayeye teslim oldu” eleştirilerini de yanıtlayan Deniz, “Ekonomik kalkınmayı sağlayacak, yasal girişimler ve düzenlemeleri yapacak bir hükümet karşınıza gelirse sizin ona destek vermekten başka şansınız yoktur. Bunun tersini yapmanız zaten ülke ekonomisine zarar verir, hem de işleri çıkmaza sokmaktan başka bir işe yaramaz. Dolayısıyla bizim hükümetle olan ilişkilerimiz de sermayeye teslim oldu meselesi değildir” dedi.
KTTO Başkanı Turgay Deniz ile bu hafta ülke ekonomisinde yaşananları konuştuk.
“İndirim Kampanyası gibi toplu bir organizasyon ilk defa yapılıyor. Bazı suiistimaller, bazı hatalar, yanlışlıklar doğal olarak olacaktır, bunları doğal karşılamak lazım.”
- YENiDÜZEN: İndirim kampanyanız destek gördüğü kadar tepki de topladı. Özellikle dövizin düşüş gösterdiği bu zamanda bunun yapılması samimiyetsizlikle yorumlandı. Neden şimdi?
- Turgay DENİZ: İlk defa böyle bir organizasyon yapılıyor. Bazı suiistimaller, bazı hatalar, yanlışlıklar doğal olarak olacaktır, bunları doğal karşılamak lazım. İşe şu pencereden bakılmalı; KTTO çatısı altında veya herhangi bir organizasyon olarak bütün adayı, bütün iş kesimlerini kapsayacak şekilde ilk kez böyle bir organizasyona adım atılmıştır. Tüketicinin menfaatine bir indirime gidilmiştir. Ticaret Odası’nın bundan bir menfaati yoktur. Bunun tanıtımı için uğraş ve çabayı hep kendisi üstlenmiştir.
“Kıbrıs Türk Ticaret Odası ithal yasaklarının ve fonların karşısındadır. Çünkü bu yasak ve fonlar piyasayı pahalı etmekten başka bir işe yaramıyor.”
Bu ilk kez yapılan girişim takdir edilmelidir. Bu kampanya tamamlandıktan sonra hatalarımızı göreceğiz, suiistimal yapanları göreceğiz, dolayısıyla bundan sonraki kampanyalarda belli kriterler koyarak ortaya çıkacağız. Ben eminim ki buraya katılan firmalar sonuçtan son derece memnuniyet duyacaktır. Dolayısıyla süreç daha yeni başlamıştır. Her gün bir katılım vardır. Serbest rekabet koşullarında herkes diğerinden bir adım öne geçmeye çalışacaktır. Özünde isteğimiz piyasamızı ucuzlatma yönündedir. Dolayısıyla KTTO ithal yasaklarının ve fonların karşısındadır. Çünkü bu yasak ve fonlar piyasayı pahalı etmekten başka bir işe yaramıyor. Yani siz bir ürüne ‘yasak koyarak, fon koyarak yerli üretimi desteklerim’ demeniz hem piyasada pahalılık yaratıyorsunuz, hem de o üreticiye bir rehavet veriyorsunuz.
Navlunlar yüksek, navlun desteği verilebilir. Çok işçi çalıştırıyorsa bu işçilerin sosyal sigorta, ihtiyat sandığına devlet desteği verilebilir. KTTO olarak bu tip desteklemelere karşı değiliz. Buna karşı bir söylememiz de olmaz. Hatta destekleriz. Ama bir ürünü yasaklayarak veya fon koyarak pahalılık yaratarak ülkede, sanayiyi desteklemek yanlıştır. Çünkü bunun bedelini sonunda hane halkı ödüyor.
“Hükümet sermayeye teslim olmadı!..”
- YENiDÜZEN: Hükümetin sermayeye teslim olduğu eleştirileri de sıkça yapılıyor. Bu eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?
- Turgay DENİZ: Bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Biz hükümet programını elimize aldığımızda, programda yazılanları, yapılması planlananları, bizim isteklerimizle büyük ölçüde uyuştuğunu gördük ve bunu ifade ettik. Biz özellikle Sayın Başbakan’a kişiliği, duruşu ve bize olan davranışından dolayı son derece güven duyduk. KTTO olarak, bizim görevimiz ülkemizin ekonomik refahını yukarıya kaldırmaktır. ‘Ekonomik kalkınmayı sağlayacağım, yasal girişimleri, düzenlemeleri yapacağım’ diyen bir hükümet karşınıza gelirse sizin ona destek vermekten başka şansınız yoktur. Bunun tersini yapmanız zaten ülke ekonomisine zarar verir, hem de işleri çıkmaza sokmaktan başka bir işe yaramaz. Dolayısıyla bizim hükümetle olan ilişkilerimiz de ‘sermayeye teslim oldu’ meselesi değildir. Sermaye kesimi olarak bizlerin, hükümetten belli başlı beklentilerimizi karşılayacak yasal düzenlemeleri hükümet programlarına koydukları için onlara desteğimiz vardır. Bugün hükümette kim isterse olsun böyle bir söylemde bulunan ve ‘bunu ben yapacağım’ diyen bir hükümete KTTO olarak destek veririz. Bunun aksini düşünmek yanlış olur.
Ülkemizde çok acil, senelerdir bekleyen yasalar vardır. 40 senede 40 hükümet değişmiş, başlamış ve hiçbiri bitirilmemiş, yarım kalmış yasal düzenlemeler var. Bürokratik engeller, kamunun hantal yapısı var. Bunların giderilmesi, yasaların yapılması için destek vermek mi lazım, köstek olmak mı?
Sayın Başbakanla görüşmeye başladığımız günden itibaren KTTO Yönetim Kurulu üyelerinin kesinlikle Başbakan’dan veya hükümetten kişisel hiçbir beklentisi ve talebi olmadı. ‘Bugün sermayeye teslim oldu’ dediğimiz zaman eğer Başbakan dahil olmak üzere hükümet, herhangi birimizin kişisel çıkarına sermayenin çıkarına, bir işlem yapmışsa veya bunun için bir çaba sarf etmişse o zaman bu söylemleri hakkediyoruz. Ama bizim başından beri söylediğimiz KKTC’nin ekonomisini güçlendirmemiz lazım. Çünkü bir ekonomi güçlendiği zaman istihdam sorunu çözülür. Bir ekonomi büyüdüğü zaman refah düzeyi artar. Birkaç kişiye menfaat sağlayarak, bir ekonominin büyümesini biz sağlıklı bir yapı olarak görmüyoruz. Öyle bir ekonomik yapı oluşturalım ki bu yapı tabana yayılsın, herkesin paylaşacağı, refah düzeyi artsın, topluma yayılacak bir ekonomik gelişme olsun.
- YENiDÜZEN: Türkiye’de bazı mallardaki ÖTV’ler sıfırlandı. Bizde de hükümet bazı mallarda benzer uygulama yapabilir mi?
- Turgay DENİZ: Devletin elde etmiş olduğu gelirler kalemi vardır. Hiçbir hükümet döneminde bu gelirlerden feragat edildiğini görmedik. Böyle bir şey de beklemiyoruz. Devletin de gelirleri azalmayacak, devletin de gelirleri çoğalacak formülüyle yaklaşmaya çalışıyoruz. Örneğin; Türkiye’de en son yapılan bu KDV indirimlerinde iş araçlarındaki vergi yüzde 20’den yüzde 1’e indirildi. Bugün AB’de de iş araçlarının vergisi toplam yüzde 20’yi geçmez. Ama bir salon araç yüzde 60-120 olabilir. Bizim ülkede başından yanlış olan ise iş araçları ile salon araçlar aynı değerlendirilmektedir. Bugün çevrenize baktığınız zaman külüstür iş araçları dolu… Ve yaş sınırı da yok… Salon araçlarında varken, iş araçlarında yok. Bu son derece sakıncalı, yanlış ve tehlikeli uygulamadır. Çünkü bugün salon aracınızı evden işe işten eve veya gezmek için kullanırız. Ama iş aracı sabahtan akşama kadar yollardadır. İnsan taşıyor, yük taşıyor. Devamlı olarak da akaryakıt tüketimi yapıyor. Zaten çevreyi düşünecek olursak bu eski araçların egzozları vs, havayı kirletme oranı ve eski araçların daha fazla yakıt tüketme olayı her yönden yeni araca teşvik edilmeyi getirmeli. Ama yeni bir araç bugün 100 bin TL’dir. 2’nci el araç da 30 bin TL’dir. Her ikisinden de yüzde 60 vergi alırsanız insanlar tabi ki 2’nci el aracı tercih edecektir. Oysa bu yüzde 60 vergi yeni araçlarda yüzde 20’ye düşse insanlar da alımlarını daha kolay yapar ve yeni araçlar yollarda olur.
Bunu yaparken devletin gelirlerinde de azalma olmayacak. Şu an da bunu uygulasa artı bir ivme kazanacak gelirler. Çünkü ben de iş insanıyım. Bugün denilse ki vergi yüzde 60’dan yüzde 20’ye indi ben bütün filomu yeni araçlarla değişebileceğim. Çünkü o zaman yeni araç alabileceğim rakamlar oluşacak.
Salon araçlarda da sosyal devlet anlayışıyla bir uygulama getirilebilir. Nasıl ki ilk defa bir mal aldığınız zaman özel bir vergi uygulanır ve sıfır olur stopajı, bu ülkenin şartlarına göre 1400 cc’ye kadar olan araçlarda da böyle bir uygulama yaparak, herkesin 1 tane araç alma hakkı olmalıdır.
- YENiDÜZEN: Güney- kuzey arasındaki alışverişler sıkıntılı… Geçtiğimiz hafta yaşadığımız bir bulgur köftesi imha olayı da var. İki taraf arasındaki günlük ticari faaliyetlerdeki sıkıntıları gidermek çok mu zor?
- Turgay DENİZ: Güney Kıbrıs’taki Ticaret Odası ile AB projelerini birlikte takip ediyoruz ancak ticaret konusuna gelince, karşılıklı iş yapma ve bu ticareti biraz daha gevşetmeye gelince pek taraf olmuyorlar, adım atmıyorlar. ‘Hep çözümden sonra’ deniliyor. Biz de diyoruz ki; ‘iki oda olarak, iki sivil toplum örgütü olarak siyasilerin Kıbrıs sorununu çözmesini beklersek, daha çok bekleriz. Bizler eğer çözüm istiyorsak, düşünmemiz gereken çözümden önce ne yapabiliriz. Bence her iki toplumu birbirine kitlesel olarak bağlayacak olan budur. Bize dolayısıyla çok büyük görev düşer. Gelin birlikte nasıl ticari faaliyetler yapabiliriz diye konuşalım. Türk ve Rum halkının birlikte bir şeyler yapabildiğini birlikte bir şeyleri paylaşabildiğini, birlikte üretip birlikte satabildiğini, karşılıklı gösterelim ve çözüme de yardımcı olalım. Bizler eğer çözümden sonra diye hiçbir adım atmadan mevcut statükoyu devam ettirirsek vay halimize.’
Ama ikna edemiyoruz. Kişisel ilişkilerimiz çok iyi ama ortak iş yapmaya gelince Kıbrıs Rum Liderliğinden muazzam çekinceleri vardır.
- YENiDÜZEN: Çözümü beklemeden gündelik hayat için adım atmak çok mu zor? Gündelik sorunları çözme noktasında da mı çekinceleri var?
- Turgay DENİZ: Kişisel kullanım amacıyla 160 Euro’ya kadar alışveriş yapılıyor. Ama bizim burasını hem Kıbrıs olarak görüyor, işine geldiğinde ise burasını kontrol etmediği bölge olarak görüyor. Dolayısıyla bizde de aynı yasalar geçerlidir. Bizde güney Kıbrıs’ı yabancı bir devlet olarak kabul ediyoruz. Dolayısıyla hayvansal ürünler et dahil, bulgur köftesi ki içinde kıyma var, hellim, süt, yumurta, yaş sebze sağlıkla ilgili ürünlerin geçişi yasaktır. Siz aynı zamanda İngiltere’ye de gidecek olursanız bu tür ürünleri götüremezsiniz. Dolayısıyla bu uygulanmaktadır.
Tabi bir kavanoz aldınız, geçtiniz bunu isterse oradaki memur görmez. Ama biliyorsunuz ki bizim tarafta, Rum tarafında olduğu gibi bir gümrük terörü yoktur. Bizde insanlar rahatça geçebiliyorlar. Sıkı bir denetim kontrol yoktur. Ama güneyde zaman zaman bunlar yapılıyor.
“‘İş insanları fırsatı buldu bizi kazıklıyor’ diye eleştirileri biz de görüyoruz. Eğer biz fahiş fiyata satıyor olsaydık, TL’nin düşüşü kadar, Euro’nun değer kazanışı kadar fiyatlarımızı artırmış olsaydık, Rum tarafı için cazibe merkezi olmayacaktık.”
- YENiDÜZEN: İş insanları fırsatçı ve kazıkçı mı? Siz bu eleştirileri haklı buluyor musunuz?
- Turgay DENİZ: ‘İş insanları fırsatı buldu bizi kazıklıyor’ diye eleştirileri biz de görüyoruz. Ama bugün marketlere gittiğinizde temel ihtiyaç maddelerinin çoğu uluslararası markalar. Döviz kuru ile bunların ithalatı yapılıyor. Eğer güney bu tarafa rağbet ediyorsa ve eğer biz fahiş fiyata satıyor olsaydık, TL’nin düşüşü kadar Euro’nun değer kazanışı kadar fiyatlarımızı artırmış olsaydık, Rum tarafı için cazibe merkezi olmayacaktık. Şunu ısrarla söylüyorum ama anlatamıyorum; bugün ülkede serbest piyasa koşulları geçerlidir. Birçok ürünün de alternatifi vardır. Bu markalar arasında muazzam bir rekabet savaşı vardır. Bu rekabet öyle bir savaştır ki marketlerin raflarında raf savaşları yaşanıyor. Hangisinin malı fara girecek? Öyle bir fiyatla konması lazım ki eğer bir rafta bir ürün yüksek fiyatlı ve satılmıyorsa o marketçi o malı rafında tutmaz başka bir ürün koyar onun yerine. O rafı da kaybeder. Tekrar o rafa girebilmesi de zaman alır.
“Tüccar kazıkçı madem niye kapattı? Ben kazanıyorsam, kâr ediyorsam, bu fırsatları değerlendiriyorsam mağazamı niye kapatayım? Yüzde 40 faiz ödeyip işletmesini çevirebilecek, borç yükü altındaki bir işletmeyi ben düşünemiyorum.”
Dolayısıyla bugün iş insanlarının ‘bunu ben bu fiyata veririm, beğenen alsın’ gibi lüksü yoktur.
‘Neden tavuk ithalatı serbest bırakılmadı ülkede?’ serbest bırakıldı. Herkes beklerdi ki marketler tavuk dolsun. Çeşit çeşit marka marka tavuklar… Öyle mi? Olmadı. Neden olmadı? ‘Tavuk ihracatı serbest getirelim satalım.’ Satamazsın öyle bir rahat dünya yok artık. Yani tüccarımız, iş insanımız ‘fırsatçıdır, kazıkçıdır laflarını gerçekten hak etmiyor.
“Malı yüksek fiyata satmak fırsatçılık değil, siz onu yaptığınız zaman fırsat elde etmiş olmazsınız. Siz kendi kendinize tehdit yapmış olursunuz.”
“Çoğu iş yeri kâr etmeyi bıraktı”
- YENiDÜZEN: “Kazıklanıyoruz” söylemleri daha çok dövizdeki yükseliş sonrası ortaya çıkan anormal fiyatlarla oluştu. Gerçekten de bazı iş insanları fırsatçı davrandı…
- Turgay DENİZ: İşin bir de diğer yüzüne bakacaksınız örneğin dövizle bu ürünler alındı. 3 milyon Euro’luk mal aldı, kârını koydu, masrafını koydu 4 milyon TL’ye bunu sattı. Euro bir patladı Ağustos’ta… Ama o malını piyasaya dağıttı, alacağını da 1.5 ay sonra alacak. Tekrar bu malı getirecek, bankaya gidiyor para alsın ama görüyor ki 1 milyon TL kâr etmeyi beklerken, 500 bin geriye kaldı. Bütün tüccarlar sermaye kaybına uğradı. Satmış olduğu ve tahsil etmediği mallardan dolayı… O ilk anda piyasada fiyat dengesizlikleri oldu. Ama onlar şuan itibarı ile dengeye girdi. Bir şok yaşandı. Ticarette esas olan şudur; malı yüksek fiyata satmak fırsatçılık değil, siz onu yaptığınız zaman fırsat elde etmiş olmazsınız. Siz kendi kendinize tehdit yapmış olursunuz. Çünkü küçük toplumda yaşıyoruz.
“Yılbaşında borç faizlerinin 3 aylık rakamı ortaya çıkacak. O zaman üzülerek şunu göreceğiz; dükkanların çoğu boşalacak, birçok işsiz insan olacak.”
Ama şundan emin olunmalı dövizin yükselişi veya diğer kalemlere yapılan artışlar oranında hiçbir iş insanı aynı oranda zam yapamıyor. Çünkü herkes rekabet ortamındadır, sıkışıktır. Her adımda karlılığından feragat etmektedir. Öyle bir çizgiye gelmiştir ki şu an çoğu iş yeri kar etmeyi bıraktı, ‘işimi nasıl sürdürürüm’ derdinde…
Yılbaşında borç faizlerinin 3 aylık rakamları ortaya çıkacak. O zaman üzülerek şunu göreceğiz; dükkanların çoğu boşalacak, birçok işsiz insan olacak.
Tüccar kazıkçı madem, niye kapattı? Ben kazanıyorsam, kar ediyorsam, bu fırsatları değerlendiriyorsam mağazamı niye kapatayım? Yüzde 40 faizi ödeyip işletmesini çevirebilecek borç yükü altındaki bir işletmeyi ben düşünemiyorum. İmkan ve ihtimal yoktur, işletmesini karlı olarak sürdürülebilmesi için…”