1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Ne Okuyayım Ne Çalışayım
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Ne Okuyayım Ne Çalışayım

A+A-

Ne okulda ne de işte olan ve artık iş aramaktan vazgeçmiş gençler “ev gençleri” olarak tanımlanıyor.

Aslında bu gençler; okuyor, eğitim alıyor, sonra ana-baba evine dönüp, kendi dünyalarında, üretmeden, iş hayatına katılmadan yaşamlarını sürdürüyorlar.

OECD geçtiğimiz yıllarda uzun süredir “ev gençleri” dediğimiz bu kesimi takip ediyor, oranları ölçüyor. Ev gençlerinin ne eğitimde ne de işte olmayıp anne-baba evinde olan gençlerin AB ortalaması %13,5 Bu ortalamanın en düşük olduğu ülke %6’lık oranla Hollanda. Türkiye’nin oranı ise %30,7

Türkiye’nin eğitim sistemindeki yetersizliği dünya geneli sıralamasına yansıdı. Türkiye hem okumayan hem de çalışmayan “ev genci” olarak tanımlanan bu alanda Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada, OECD ülkeleri içinde ise ikinci sırada yer aldı.

Elbette ki bu araştırmada KKTC yok. Ancak eğer olsaydı birinciliği kimseye kaptırmayacağı aşikar… Okullara şöyle bir göz atan, gençlikle biraz ilgilenen herkesin rahatlıkla göreceği gibi çocuklarımız ve gençlerimiz ne okuyayım, ne çalışayım durumundalar.

Gençler Bu Hale Nasıl Geldi?

Bu durumun sosyal boyutları var elbette ancak bu hale gelinmesinin esas sebebi siyasaldır. Gençleri umutsuzluğa sevk eden, özgüvenlerini özsaygılarını kaybetmelerine neden olan, sadece gençleri değil yetişkinleri bile “ne yaparsak yapalım bir şey değişmez, bizden bir şey olmaz” anlayışına sürükleyen politikalar, çocuk ve gençleri okumaktan da çalışmaktan da uzaklaştırıyor. Bir de bunların üzerine mesleki eğitimi gözetmeyen yaklaşım, eğitim sistemindeki devasa yanlışları eklersek çocukların ve gençlerin bu hale gelmesinin nedenlerini anlayabiliriz.

Anne-Baba Tutumları

Şüphesiz bir diğer önemli unsur da çocuklarının tüm sorunlarını çözen anne-baba profilleridir. Çocuklarının her şeyi kolayca elde eden bir yetiştirme tarzında büyüten anne-babalar, “sorumlu veli” olma adına çocuklarının okuldan da iş hayatından da soğumalarına neden olabiliyorlar.

Teknoloji Bağımlılığı

Bebeklik döneminden itibaren ellerinde telefon, tablet ve uçsuz bucaksız internetle beraber olan bu çocuk ve gençler, pek çok kaynağa hızlı ve kolay biçimde erişebilirler. Ancak bu hız ve kolaylığı gerçek yaşamda da bekleyen gençler, sıklıkla hayal kırıklığına uğramaktadırlar. Çünkü eğitim ve iş yaşamı, sanal dünyadan farklı olarak daha zor ve yavaş ilerleyen pek çok süreci içerir. Bu durum da gençlerin kaygı, üzüntü ve bıkkınlık gibi duyguları yoğun düzeyde yaşayarak rahat, hızlı ve bilindik olan kendi sanal dünyalarına çekilmelerine neden olmaktadır. Eğitimde ve iş hayatında istediklerini bulamayan gençler de kolay ve alışılmış olan sanal güzelliklerin anlık keyiflerine dalarak gerçek yaşamlarını ertelemeye devam ediyorlar.

evgencleri.jpg

Kimler “Ev Gençleri” Oluyor?

Aslında nitelikli çocuk ve gençlik politikası olmayan bir ülkede doğan ve yaşayan her birey, “ev genci” olmaya adaydır.  Ne var ki çoğunlukla;

  • Diplomalı genç işsizler
  • Gizli işsiz olanlar
  • Ekonomik düzeyi orta ve üzerinde olan aile çocukları,
  • Mesleki eğitime yerine akademik eğitime yönelenler,
  • Mesleğini ilgi, istek ve yeteneğine göre değil de popülaritesine göre seçenler,
  • Toplumun dezavantajlı grupları sınıfında olanlar.

Ne Yapmalıyız?

Yapılması gerekenler belli.

  1. Gençleri özne haline getirecek nitelikli bir gençlik politikası oluşturmak,
  2. Üretime dayalı ekonomik politikalar oluşturmak,
  3. Gençlere sorumluluk verecek mekanizmaları hayata geçirmek,
  4. Mesleki eğitime yatırım yapmak, eğitim
  5. Eğitimi stratejik planlarla yönetmek.
  6. Aile eğitimlerini sisteme dahil etmek

Anlayana Gülmece

Uzman Farkı

Bir fabrikada imalat hattındaki çok önemli olan ana makinelerden biri arızalanınca fabrikadaki tüm üretim durur. Mevcut teknisyenler makineyi çalıştırmak için çok uğraşırlar, ancak ne yaptılarsa nafile, bir türlü başaramazlar. Sonunda konusunda uzman çağrılır.

Uzman gelip makineyi inceler… Durumuna bakar... Sonra çantasından
bir çekiç çıkararak makineye yaklaşır. Makinenin belli bir noktasına elindeki çekiçle dikkatlice sert bir vuruş yapar. Makine hemen çalışmaya başlar ve hiçbir arıza olmamış gibi fabrika tekrar üretime geçer.

Uzman fabrikadan ayrıldıktan iki gün sonra faturasını gönderir:
"Hizmet bedeli karşılığı 1.000 USD (bin dolar)"

Fabrika müdürü bu faturaya çok kızar ve bir çekiç darbesi için bin doları çok bulur. Uzmandan ayrıntılı fatura göndermesini istenir. Uzmandan bir gün sonra aşağıdaki ayrıntılı fatura gelir :

Makineye çekiçle vurma bedeli................ 1 $

Nereye vuracağını bilme bedeli........... 999 $

Toplam................................................ 1.000 $


Okumuş muydunuz?

Büyük beyinlerin, büyük hedefleri vardır. Küçük beyinler ise sadece arzuları…

Washington Irving

Bu yazı toplam 1312 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar