Ne olacak bu .........’nın hali?
Geyik muhabbetlerinin ana gündemi budur.
Ne olacak bu memleketin hali?
Ne olacak bu CTP’nin hali?
Ne olacak bu UBP’nin hali?
Ne olacak bu takımın hali?
Ne olacak bu sendikanın hali?
Ne olacak bu dünyanın hali?
Bu sorular uzatılabilir. Bizim ülkemizde kahvelerde, sokakta, mahallede, dost sohbetlerinde, kısaca sosyal ortamlarda hep bu konular konuşulur. Sohbete bir tanesinden başlanır ve ötekilerle devam edilir.
Genellikle bu sohbetlerde herhangi bir sonuca varılmaz. Sohbet sohbeti açar, konu uzar gider ve başladığınız gibi bitirirsiniz.
Şimdilerde buna bir de sosyal medya üzerinden geyik muhabbetleri eklendi. Facebook ve twitter kimileri için yaşamın vazgeçilmezleri oldu. Buralara baktığımızda da sorunlar aynı, muhabbetler de hemen hemen aynıdır.
Peki bu soruların cevapları var mıdır?
Tabii ki vardır. Her soru için belki sayfalar, hatta kitaplar dolusu yanıt hazırlanabilir. Aslolan doğru zamanda, doğru yanıtı bulabilmektir. Bu da yönetenlerin başlıca görevidir.
Geyik muhabbetlerinde çözüm bulunmayabilir. Zaten bu muhabbetlerin öyle bir görevi de yoktur.
Ama yukarıda sıraladığım örgütlerin yöneticileri de işi geyik muhabbetleriyle geçiştirirse, işte o zaman yandığımız gündür.
Kıbrıs Türkü bugünlerde öyle bir dönemden geçiyor. Yani yöneticiler de, vatandaşlar, ya da üyeler gibi “geyik muhabbetiyle” yönettiklerini sanıyorlar.
Ülkeyi yöneten UBP hükümeti işi o denli abarttı memleketin haline değil, yalnızca kendi parti kurultayına bakıyor.
Kurultayı kazanmak için memleketin geleceğini tüketiyor. Yaklaşık bir yıl önce başlayan bu süreç devam ediyor ve kimsenin umuru da olmuyor.
İktidarın iki kanadı da birbirlerini eleştirse bile, aman kimseyi ürkütmeyim diye ses çıkarmıyor. Hatta kurultay isdihdamlarıyla ilgili görüşü sorulan Kaşif “ben gelirsem kimsenin ekmeğiyle oynamayacağım” diyerek sessiz kalıyor.
Olan da memlekete oluyor. İsdihdam bu ülkenin en kritik sorunudur. Hemen herkes devlette isdihdam edilmek istiyor. Ama devlet herkesi isdihdam edebilecek durumda değil.
Bu durumda isdihdam için yasa ve kurallar konmuştur. Ama bu yasa ve kurallara bugüne kadar uyulmadı. UBP hükümetleri ne dün, ne de bugün kendi koyduğu bu yasa ve kurallara uymadı. Sürekli bunları bypass etti. Hep kendi yakınlarını, partililerini arka kapıdan işe aldı.
UBP böyle yaparak hem haksız, adaletsiz bir düzen yarattı. Hem insanları birbirine düşürdü. Hem de ülkenin kaynaklarını tüketerek, ülkeyi muhtaç hale getirdi.
Bugün Türkiye’den hibe, ya da kredi almadan KKTC bütçesi maaş bile ödeyemez. Bu yapı değişmediği sürece, maaş ödeyebilmek için Türkiye’ye avuç açmaktan kurtulamayacağız. Her avuç açtığımızda da toplumsal yokoluşumuzu biraz daha hızlandırmaktayız.
UBP bundan rahatsız olmayabilir. Yurttaş bu furyada bana da bir parça düşer mi diye düşünebilir.
Ama muhalefet bunu açıklamalarla geçiştiremez. Ya da kimi muhalif partiler gibi kahramanlık yapıp “biz iktidara gelince ihtiyaçlılar dışındakilerin hepsini durduracağız” gibi boş vaatler yapamaz.
Ülke yokoluşa doğru hızla ilerliyor. Birileri bir biçimde ele geçirdiği iktidarı elinden kaçırmamak için herşeyi yapıyor, ötekilerse seyrediyor ve yalnızca konuşuyor.
Birşeyler yapmak gerekir. Bugün bunca isdihdam karşısında sessiz kalanlar, yarın genel seçim sürecinde beşbeteri ile karşılaştığında ne yapacak? Ve n’olacak bu memleketin hali?