1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Ne oldu be Turgay?
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Ne oldu be Turgay?

A+A-

Turgay Hilmi, daha çok Almanya’da, bir miktar da kendi ülkesi Kıbrıs’ta yaşam süren, çok önemli bir müzik sanatçısıdır, akademisyendir, ülke sevdalısıdır ve yardımseverdir…
İyi bir maaşı olduğu inancındayım ama bu konu kimseyi de ilgilendirmez…
Çok heyecanlı biridir…

-*-*-

Geçtiğimiz gün sanal medyadaki bir hesabından, “Her şeyini sat, kaç ve bu ülkeye bir daha gelme modundayım” diye paylaşım yaptı…

-*-*-

Ersin Tatar, daha çok Türkiye’de, bir miktar da kendi ülkesi KKTC’de yaşam süren, “biri”!
Biliyorsunuz canım, Ersin Tatar işte!

-*-*-

Turgay Hilmi’nin paylaşımının altına, “Ne oldu?” diye bir soru yerleştirdi…

-*-*-

Bu soru, sosyal medyayı neredeyse patlatıyor…
Herkes bu konuyu konuşmaya başladı…
Binlerce anlam çıkarılabilecek bir soru: 
Ne oldu?

-*-*-

Bu soruyu, yakın ahbabı olduğunu bildiğimiz Turgay Hilmi’ye telefon açıp sorabilirdi ama canı öyle istedi, paylaşımın altına mesaj yazıp “Ne oldu?” diye sordu…

-*-*-

Kıbrıslı’yı tut da bağla şimdi…
“Ülkede neler olduğundan bile haberi yok”la başlayıp, “uyur be bu”ya kadar gelenler mi istersiniz; dalga geçenler, alay edenler mi?

-*-*-

Oysa, belki de farklı bir açıdan bakarsanız, “çok samimi ve çok içten bir merak ediş” görebilirsiniz “ne oldu?” sorusunda… 

-*-*-

Ama samimi olmak için, samimi de davranmak lazım…
Korumalar, şatafat, sırf ‘toplantı yaptım ilgilendim’ havasında, uykulu halde saçma sapan toplantılarla; kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman ilan eden açıklamalarla, dolandırıcılıktan sabıkalı – davalı danışmanlarını çözüm yanlısı inanların üzerine saldırtmakla “samimi” olunmayacağını bilmesi gerekiyordu…

-*-*-

Ayrıca, Turgay Hilmi’ye “Ne oldu?” diye sorabilecek kadar çok yakınıysa; ne olduğunu zaten bilmesi gerekiyordu… 

-*-*-

Belli ki bilmiyor…
Bilse, ülke yanarken “sarayımı isterim” diye ağlamazdı…
Çok ağladı bu konuda ama son günlerde her halde “saray, külliye şimdilik iptal” dendiği için sustu… 

-*-*-

Dövizin TL’yi ve haliyle KKTC’yi soktuğu içler acısı durumu “asıl işi gereği” çok iyi biliyor ama belli ki görmemezlikten geliyor…
Ayrıca, “zerre umuru değil”, çünkü ekmek elden, su golimbadiden yaşıyor!

-*-*-

Bir ay önce başka konuşuyor; bir ay sonra bam başka konuşturulabiliyor; “papağansın” diyenlere acayip kızıyor!

-*-*-

Ülke iflas etmiş durumda, ahlaksız ve alçakça atamalarla daha da kötüleşirken; Turgay Hilmi bile “yeter artık” derken; sadece “egemen eşit devlet” diye nakarat tekrarı yapan biri, ekmek alacak parası kalmayan insanları elbette bilemez!
Ne oldu be Turgay?

-*-*-

Keşke Turgay Hilmi konuşsa!
Çok kibar biridir, eminim ne olduğunu da çok kibarca açıklamaya çalışacaktır ama mesela “ne oldu?” diye bana biri sorsa; “ebenin rokkası oldu!” derim yani!
Tabii ki Cumhurbaşkanı’na değil!
O’nun dokunulmazlığı var hatta bence ülkedeki durumu farkedememe konusunda da “cezai ehliyeti” bulunuyor… 

-*-*-

Ne mi oldu?
İnsanlar ekmek alamıyor…
Çocuklarına harçlık veremiyor…
Elektrik parasını ödeyemiyor…
Gençler göç ediyor… 

-*-*-

Tatar, farkında olmadığı için “Ne oldu?” diye soruyor…
Canım benim!
N’apsııın!
Korkma, bir şey olduğu yok Sayın Cumhurbaşkanı!
Zaten bir şey olsa, merak etme, Türkiye Tahsin beyi atadı, her sıkıntıyı rahat çözer!

-*-*-

Haaa bu arada bilmem hatırlar mısınız?
Halil Falyalı!
İsmini duymuşsunuzdur canım!
Halil Falyalı’yı gelip vurdular ve gittiler!
Bir şey olmadı canım!
Failleri mi?
Kim, ne faili?
Geçmişte eşinize küfretmiş; şu anda maşaallah can ciğer olduğunuz FETÖ eskisi dostlarınızın, Türk Bayrağı yakmış ahbaplarınızın gazeteleri, yarın, “Falyalı’yı EOKA vurdu” diye de yazıveririler…

-*-*-

Neyse!
Bir şey olduğu yok!
İdare et sen!
İnşallah en kısa zamanda külliyeni de yaparlar, sanane yoksulluktan, pahalılıktan, vatandaşın yediği kazıktan!

-*-*-

Yok mu başka Türkiye seyahati?
Git, ok at!
Bir şey olduğu yok!
Her şey yolunda!
Bu Turgay Hilmi de amma mızır adam ha!
Miss gibi KKTC, adam beğenmiyor!


Klefto Gratos!

Akdeniz sahiline gittim dün…
Ayrini canım… 
Zorlu Töre kızacak ama tam anlaşılsın istedim; adı bu yani… 
Bir buçuk saat kumsalda yürüdüm…
Nefis…

-*-*-

Yollar mı?
Ülkede sağlam yol kalmadı…
Yarım bırakılanları geçtim; köy yollarını bıraktım; Akdeniz’de sahile gitmek için sağlam dört çekişli büyük araç lazım…
Haaa küçük otomobiliniz mi var; çok dikkatli ve çok yavaş kullanın lütfen!

-*-*-

Sonra birden “seyrüsefer” aklıma geldi…
Sahi, ödemedik mi?
İki arabamız var; geçen yıl ödememişiz… Bu yıl ikisine birden, iki yıllık toplam ödemeye çalıştığımda, “10 bin TL’den fazla” istenmişti…
Ödedik!

-*-*-

Peki karşılığında yol almamız yani devletin bize sağlam yollar sunması gerekmez mi?
Hah, burası önemli!
Bu soruyu sormayacaksın!
Sorarsan, anavatan düşmanı, Rumcu oluyorsun!

-*-*-

Bir devlet, vergisini alıyorsa, hizmetini vermeli!
Veremiyorsa, o devlet sadece “Psefto” değil, “Klefto” da olur… 

-*-*-

Vermeden almak!
Sağlık, eğitim, yol, su, elektrik, konut… 
Devlet bunların neredeyse tamamını veremiyor ama vergisini yani parasını alıyorsa; bunun adı “hırsızlık” değil midir?
Klefto mu?
Klefto hırsız demektir!
Klefto Gratos mu?
Hırsız devlet!

20220410-130323.jpg

Yollar bozuk dedik yazılarımızdan birinde… Sahiller mi? Dün Akdeniz sahili temizdi… Arada bir kaç naylon, bidon parçası görmek mümkündü ama tüm sahil midye kabukları ve ölü deniz anaları ile doluydu… Burada denize girmek çok tehlikeli; ancak kumsalda yürümek, deniz kabuğu toplamak bedava… Galiba ülkede bedava yapılabilecek ender zevklerden biri de bu sahilde deniz kabuğu toplamak… Tavsiye ederim…

Bu yazı toplam 3976 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar