1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Ne oldu da böyle oldu?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Ne oldu da böyle oldu?

A+A-

“Maraş’ı açtım” dediler.
Senin değil!
Nasıl açıyorsun?

“Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvursunlar” dediler.
Başvurdular.
Tek bir dosyaya dokunulmadı!

“Maraş’ın yüzde üç buçuğu askeri bölge statüsünden çıkarıldı, yasal sahiplerine iade edilecek” dediler.
Sonrasında “üç buçuk” kelimelik detay açıklanmadı.

***

Uluslararası hukuk ve dünyanın dışında kalmayı seçtiler inatla, ısrarla, böbürlenerek…
Sonuç ortada!

Asıl sorun şu anki ukala siyasettir, “Federal çözüm görüşmem, müzakere etmem, Birleşmiş Milletler zemini tanımam” diyorlar ya…
“Ayrı devletim var, gel benimle işbirliği yap…”

O da sana şimdi, “senin o devlet dediğin yerin toprağı benimdir” yanıtını veriyor.
“Yalan” diyemiyorsun!

***

Büyük bir müteahhitle konuşuyorum…
“Güneye geçmiyoruz artık” diye dertleniyor.
“Bu normal mi?”

Normal mi, bir yandan Kıbrıslı Rumların malları üzerinden tam bir talan düzeni kurmak ama hem de masayı dağıtmak.

Biri gelse, sorgusuz sualsiz  ve kaba kuvvetle senin bahçene girse ve inşaata başlasa…
Ev yapsa bahçene!
“Gel yan yana yaşayalım, işbirliği yapalım” dese…

Çık bahçemden” demez misin?

Ev yapacaksan önce toprağı alırsın!

***

“Savaş oldu, göç ettik, başımızı sokacak evimiz yoktu” noktası değil artık iş…
Tam bir talana ve fetih gösterisine dönüştü mesele…

“Annan Planı’na biz evet dedik de onlar da hayır” dedi…
Öyle mi yazıyordu planda?
“Hayır dersen masadan kalkar, senin mallarını satmaya başlarım.”

Evet dedin de…
O planının içeriğinin ruhuna ne kadar uyumlu davrandın acaba?

***

Bir de şuna şaşırıyorum.

O günlerde delice “hayır” propagandası yapanlar, “topraklarımız elden gidiyor” diye bağıranlar, kötücül senaryolarla hınç kültürünü çoğaltanlar, şimdilerde “Biz evet demiştik” şampiyonu oldular.

***

Mülkiyet hakkını görmezden geliyorsun…
Başkasının toprağını yabancılara satıyorsun…
Evrensel değerler umurunda değil…
“Savaştım, aldım” dışında geçerli hiçbir görüşün yok.

“Müzakere” istemiyorsun.
Eeee!

Bu denklem doğal değil.
Yasal da değildi, insani de…

***

Şimdi ne yapıyor Kıbrıslı Rum yönetimi?
O da kendi mücadele aracını harekete geçiriyor:
Sorguluyor!
İfade alıyor!
Dava açıyor!
Korkutuyor!

Şikayetleri takibe alıyor!
“Sen benim malımı, kime sordun da sattın” diyor, tutuyor.

“Sen benim malımı, kime sordun da satın aldın” diyor, dosyalıyor.

***

Bu işin asıl sorumlusu bölücü, ayrılıkçı, ilhakçı siyasi liderliktir.
Tatar’dır!
Ankara’dır!

Arsız, yüzsüz rantçılardır!

Böyle giderse, çok insan, o kocaman binalar arasında iyice yalnızlaşacak.
Güneye gidemeyecek, korkacak.
“Avrupa Tutuklama Emri” endişesiyle yurt dışına çıkamayacak.
İyice hapsolacak buralara…

Kıbrıs Cumhuriyeti yasalarında, adanın kuzeyinde Kıbrıslı Rum taşınmazı kullanmak veya bu taşınmazları alıp satmak suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçlar için kuzeyden güneye geçenlere dava açılabilir, Avrupa'da tutuklama kararı çıkarılabilir ve tüm Avrupa Birliği üyesi devletlerden yakalama ve iade istenebilir.

Eğer bu siyaset değişmez ve çözüme ulaşılmazsa…

Hep sürecektir risk, huzursuzluk, yalnızlaşma, kaygı…

Yaşadıklarımızın sorumlusu yalan siyasettir!

ne-oldu-da-boyle-oldu.jpeg


“Yüzde 3 buçuk” yalanı üzerinden 3 sene geçerken!

Erdoğan, yine bir 20 Temmuz'da Kıbrıs'a gelmiş, "mülkiyet hakları" vurgusu yaparak, Maraş'ta "açılım" müjdesi vermişti.
Üç sene geçti üzerinden!

Serinlemek için kendilerine plaj açmak dışında hiçbir açılım olmadı.

Erdoğan’ın o sözlerini unuttunuz mu?
"Mülkiyet haklarına riayet edilen yürütülen çalışmalar ışığında, artık Maraş'ta herkesin yararına olacak yeni bir dönemin kapıları açılacaktır. Açılım, Kapalı Maraş'ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden pilot bölgede başlayacak. Atılan bu adımlarla Maraş'ta yeni mağduriyetler oluşturulmayacak, bilakis mevcut mağduriyetler giderilecektir. Bizim kimsenin, hakkında, mülkünde gözümüz yoktur."

Ne oldu?
Maraş “gezi parkuru”na dönüştü.
Turistik gezi yapılıyor ve büyük bir marifetmiş gibi, bu insanlık utancını kaç kişinin ziyaret ettiği açıklanıyor.

‘‘Maraş'ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden bölge, askeri bölge statüsü kaldırılacak’’ sözleri hatırlanmıyor tabii…
Ne harita, ne konum!
“Envanter” çalışması yapılacaktı, yapılmıyor.

Yalan oldu yalan!
Ne ekmişsen, onu biçiyorsun şimdi…

yuzde-3-bucuk.jpg


Peki, ne yapacağız?

Yeni bir Kıbrıs kurulacak ve ortak bir ülkede yaşayacağız.
Başka çaresi yok.
Ortak bir gelecek kuracağız, birlikte...
Avrupa Birliği üyesi bir devlete katılacağız.

“Tek bir yurt” olacağını kabul edeceğiz.
Tek bir yurttaşlık!

Toprak da iade edeceğiz, asker de çekeceğiz.
Hem bu yalan düzeni aynen korumak, hem de yeni bir gelecek inşa etmek mümkün değil!

***

50 senede gelinen nokta ortadadır.
Bir karış toprak vermedik ama yurt yitirdik.
Karış karış eksiliyoruz…
Çocuklarımız terk ediyor bizi...
Gelecek görmüyoruz.

***

Ey Kıbrıslı, bu ayıplı coğrafyanın yükünü daha ne kadar sırtında taşıyacaksın?
Daha ne kadar gözyaşını bayrakla silenlerin, yaralarını nutukla saranların, yokluğunu minareyle gizleyenlerin yalanlarına inanacaksın?
Daha ne kadar yaslanacaksın “müstemleke” hallerine?
İçine gizlendiğin “statüko”da daha ne kadar nefes alabileceksin?

Böylesi bir “vahşi bireycilik”le ne kadar idare edeceksin?

***

Ne mi yapacağız?
Son dönemde ne yapılıyorsa, tersini…
“Statüko”yu atacağız sırtımızdan ve dünyaya döneceğiz yüzümüzü!

peki-ne-yapacagiz-001.jpg

Bu yazı toplam 2492 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar