1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Ne olduysa ‘YÖK’le oldu!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Ne olduysa ‘YÖK’le oldu!

A+A-

“YÖK”lü halimiz bu!
Aslında “yok”lu halimiz…

***
“Diploma Mezarlığı”na dönüşen üniversitelerimiz Türkiye’nin Yükseköğretim Kurumu (YÖK) tarafından zaten denetleniyordu.

Öyle bir manzara yaratıldı ki sanki böylesi bir “denetim” yoktu; buradaki akademik kadrolar ipin ucunu kaçırdı, şimdi Türkiye’nin “en saygın kurumu” adaya geldi ve üniversitelerimizi kurtaracak.
Sahte diplomaların verildiği üniversiteler dahil tümü her yıl YÖK tarafından denetleniyordu.
Şimdi değil…
Yıllardır.

Hem idari hem mali olarak yapılıyordu bu denetim…
Yüzlerce “sahte diploma”dan söz edilen Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi de  2017 yılı itibariyle TC Yükseköğretim Kurulu tarafından akredite edilerek denkliğini almıştı.

Hatta, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında, 2011'de yürürlüğe giren anlaşma gereği, adadaki üniversitelere yerleşen öğrencilerin diplomaları “denklik işlemine tabi olmaksızın” YÖK tarafından doğrudan tanınıyordu.

***
Önceki gün üniversite rektörleri ile birlikte bir toplantı yapıldı.
Toplantıya başkanlık edenlerden biri de TC Lefkoşa Büyükelçisi oldu.
Ne alaka?
Kimse de toplantıda, “Türkiye’de miyiz, Kıbrıs’ta mı?” diyemedi doğal olarak…
YÖK Başkan Vekili tüm kontrolü ele aldı.
Buradaki üst kurul "Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu (YÖDAK)" Başkanı elbette toplantıya katıldı.
Maalesef YÖDAK Başkanı'nın konumu da "Başbakan" ve "Cumhurbaşkanı" gibi oldu.
Var ama yok!
Alt yönetim kültürü "üniversiteler" üzerinden de değişmedi.

***
Dediğim gibi sergilenen görüntü yine aynı oldu.
"Siz yüzünüze gözünüze bulaştırdınız, biz temizleyeceğiz."

Yüzü gözü kirli insanları bu toplumun başına musallat edenler kimdi?

***
“Üniversiteler Zirvesi”nde TC Yükseköğretim Kurulu’nun himayesinde son 5 yıla dair tüm diplomaların, öğrenci kayıtlarının ve akreditasyonların inceleneceği söylendi.
Kim bakacak peki?

Yeniden anımsatıyorum, onca şaibenin ortaya döküldüğü yerin sahibi, TC'de vekildir!
Hükümette "ortak."
İlgili üniversite YÖK onaylıdır!

***
Daha beş sene önce YÖK açıklama yapmış, Kıbrıs’ın kuzeyindeki üniversitelere dair "Öğrencilerimizin endişeye kapılmaları için hiçbir sebep yok" demişti.

Şimdi kim kimi denetleyecek ve bu ülke, ne zaman, kurtarıcıya sığınmaktan vazgeçerek, kendi ayakları üzerinde duracak ve yüzünü Avrupa’ya dönecek?
Ah bu sorunun yanıtını hep birlikte arasak...

ne-olduysa.jpg


“Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşma” kapsamında en son protokolü kim imzaladı dersiniz? Kemal Dürüst!



 

“Kazak” siyaset!

“Kazakistan Cumhuriyeti'nin temelleri Türk Kağanlıkları, Altın Orda ve Kazak Hanlığı dönemlerine dayanmaktadır."
Bu açıklamayı geçenlerde Ersin Tatar yaptı.
Kazakistan'ın bağımsızlık gününü kutlamıştı.
Anımsayınız, "Türk Devlet Teşkilatı"nın 10'uncu Yıl Zirvesi Kazakistan'da yapılmış, Tatar da bu zirveye davet almamıştı.
Avrupa Birliği'ne alternatif gibi sunulan topluluğun "gözlemci üyesi" olmuştuk güya!

***
Yalancı bir tekerleme üzerinden koltuk sahipliğiyle Kıbrıslı Türkleri ada yarısına hapsedenler yine mahcup oldu.
Ya da olmadı!
Çünkü "mahcubiyet" de sonuçta bir "umursama" hatta “uyanma” halidir.
İyiye işarettir bazen, utanmak...

***
Çok gündeme getirilmedi, gizlendi ama önceki gün neler yaşandı, duydunuz mu?
Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kazakistan Dışişleri Bakanları görüştü.
Bu görüşmeden "ikili ilişkilerin daha da güçlendirilmesi" mesajı çıktı.
Bu kadar da değil...
Kıbrıs Cumhuriyeti, Astana'da Büyükelçilik açtı!
Dahası var.
Kazakistan tarafından "Kıbrıs-Kazakistan Hükümetlerarası Komitesi"nin kurulması da önerildi.

***
Dedim ya, çok da konuşulmadı bunlar...
Panayırdan panayıra koşuştururken Mr. Tatar!

kazak.jpg


 

Asgari ücretliye özel “elektrik tarifesi” olmaz mı?

Adanın güneyinde hayat pahalılığına karşı uzun zamandır akaryakıta “sıfır tüketim vergisi” uygulanıyor.
Yeni tedbirler görüşülüyor şimdi...
Özellikle de "elektrik faturaları"na yönelik...
Devlet desteği…
Yoksulların elektrik faturalarını aşağıya çekmek için hibe programı uygulanacak.
Ayrıca iş yerlerine daha düşük maliyetle enerji sağlanacak.
Farkı yine devlet ödeyecek.

"Asgari Ücret hayat pahalılığı oranında artırılsın" demekten çok daha yararlı öneriler bunlar!
Çünkü o "ücret" artarken, "personel giderleri" üzerinden tüm ücretler yeniden artıyor ve aslında, asgari ücretlinin alım gücü sürekli geriliyor.
Kamu ve özel arasında uçurum genişledikçe genişliyor bu süreçte...
Bütçeyi denkleştirmek için dolaylı vergiler altında eziliyor yoksul…
Bir de "kayıt dışılık" artıyor giderek.
Asgari ücretlinin "elektrik faturaları"na destek verilse örneğin!
Özel tarife belirlense, asgari ücretle yaşamak zorunda kalanlara...

Bir de “akaryakıt” ve “iletişim” üzerinden vergi yükü kaldırılsa...
Daha iyi olmaz mı? 


 


 

Bu yazı toplam 2348 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar