Ne sihirdir, ne keramet
İnsanların içindeki isyanın sesi olmaya çalışıyoruz.
Ülkedeki yozlaşmayı, yalanları, çarpıklıkları gizlemeden.
Bir “ilüzyon”la çok farklı yönlere çekmeden dikkatleri, sokağın sesi olmak istiyoruz en fazla...
Elbette, onca “yanlış̶
İnsanların içindeki isyanın sesi olmaya çalışıyoruz.
Ülkedeki yozlaşmayı, yalanları, çarpıklıkları gizlemeden.
Bir “ilüzyon”la çok farklı yönlere çekmeden dikkatleri, sokağın sesi olmak istiyoruz en fazla...
Elbette, onca “yanlış”a onca “aymazlığa” onca “haksızlığa” yetişemiyor ekiplerimiz.
Ne enerjimiz, ne de imkanlarımız yetişebiliyor, memleketin dört bir yanındaki ateşi izlemeye.
Yine de çabalıyoruz.
Her gün, yüzlerce gelen “şikayet” telefonunun ancak bir kısmına yanıt verebiliyoruz...
Doğrusu, şu an ülkenin en geniş, genç ve emeğini esirgemeyen haber merkezi ile çalışsak da, kimi zaman “çaresiz” kalıyor, üzülüyoruz.
Yine de dedim ya, içinizdeki isyanın sesi olmak için çabalıyoruz, var gücümüzle.
***
Bir okurumuz, YENİDÜZEN’le birlikte, aynı gün, bir başka gazetenin manşetini yan yana getirdi, görüntüledi ve bizimle paylaştı.
Maaşlar, yine, gününde ödenememişti.
“Maaş yok” demiştik biz.
Aynı gün “ekonomi düzeliyor” diyordu, bir diğer manşet, Başbakan İrsen Küçük’ün ağzından.
Ne diyelim, böylesi bir duruma, hiç düşmeyelim gazeteciler olarak...
Son dönemde, sürekli artan tirajımız, özel haber üretimimiz ve ülkenin dört bir yanındaki sıkıntılara daha fazla yetişebilmek için genişlettiğimiz kadromuzla, “içinizdeki isyanı” yansıtmaya devam edeceğiz.
İşini ciddiye almak
“Suçlu Hristofyas” cümlesine takıldık biz.
Oysa asıl görmemiz gerekenler çok başka..
Güneyde, 11 Temmuz’da bir “patlama” oldu.
Bir “Araştırma Komitesi” kuruldu ardından...
Ve sadece 3 aylık sürede, bu komite, 36 dosya ve özet rapor hazırladı; 1.123 ifade, 510 tanıklık, 464 delil ve diğer belgelere ulaştı.
Esas ders almamız gereken, böylesi bir “ciddiyet” ve süreçtir işte...
Ve dahası.
Bir “komite” düşününüz ki, devletin en tepesindeki insanı “suçlu” ilan edebildi.
Böylesi bir demokrasi var mı bizde?
Böylesi bir “özgürlük” alanı.
Başbakanlık Denetleme Kurulu oluşturdu ya, hade bakalım, kolaysa, herhangi bir meselede “suçlu Başbakandır” desin, diyebilsin...
“Devlet ciddiyeti” mi dediniz!..
Yoksa “özgürlük” mü...
Hadi canım siz de...
İnsan hayatı
Lefkoşa’da ölümle sonuçlanan iş kazasının ardından bugün beşinci gün. Ne bir “soruşturma” duyduk, ne de açıklama...
İnsan hayatı bu kadar ucuz galiba...
Entegrasyona hizmet etmek
Birisi aradı dün, “Bizim gazetemiz entegrasyoncu mu” dedi, son derece sert bir ses tonuyla...
“Entegrasyon politikalarına hizmet ediyorsunuz” diye kızdı.
Sebebi, spor sayfasındaki tek cümleydi:
“Fransa’daki milli futbolcumuz Mevlut Erdinç....”
- “Bizim milli futbolcumuz mu” diye sordu.
Haklı!.
Çünkü detaylar önemli.
Ancak, kimi “eksiklikleri” tolere etme sınırımız, giderek kayboluyor “yok olma ve tükenme” psikoloji içerisinde.
Daha acımasız ve agresif oluyoruz, birbirimize karşı...
Daha az “güveniyor”, daha kolay “çizebiliyoruz” niyetlerimizi...
Bir yandan böylesine “duyarlı” bir okur kitlesine sahip olduğumuz için seviniyoruz. Öte yandan, her gün üzerine imzamızı attığımız görüşlere ve mücadelemize karşın, acımasızca hakkımızda yargılar ortaya konunca da, dertleniyoruz.
“Entegrasyona hizmet etmek” hem kendimize ihanettir, hem de ülkemize... Bunu yapmayız...
Bunu yaptıramazlar bize...