Ne uğruna!
Birkaç gün önceki yazımda Karpaz’daki yollardan söz etmiştim. Arabaların üzerlerinde yağ gibi kaydığı yollardan… Biraz da espriye vurarak ‘kıskandığımı, şehir içinde perişan olan yollara da biraz asfalt ayrılmasını’ istemiştim.
Karpaz’daki yollar yapılırken çok kavga verildi. Özellikle Yenierenköy-Dipkarpaz arasındaki yola tepki vardı çünkü doğa katlediliyordu ve öyle de oldu. Şimdi arabalar rahat gidip geliyor ama ne pahasına… Geri döndürülemez doğa katliamı uğruna… Şimdi daha da ileri gidilmesi için çalışma başlatıldı. Ondan da öteye, Dipkarpaz’dan ta buruna… Milli Park içine… Koruma bölgesine… Hani yine tepkilere, davalara karşın Milli Park içinden ta buruna bayrakları aydınlatma uğruna giden elektriğe ek olarak şimdi varolan yol da yenilenecek, koruma alanı tecavüze uğrayacak.
Bunlar gelişirken insanın aklına şu da geliyor; Yapılmaması gereken yere elektrik götürüyorsunuz, yollar döşüyorsunuz, doğayı, değerlerimizi yok ediyorsunuz ama diğer yandan ‘doğa yok oluyor’ diye Altınkum’daki tesisler yargılanıyor! Peki onlara elektriği götüren, yollarını genişletecek olan siz değil misiniz?
Yani yargılanması gerekenler o insanlar mı yoksa onlara oy uğruna o olanakları sağlayanlar mı?
Bir yerde bir yanlışlık var.
UBP de olur
Yeni koalisyon kurulması için çalışmalar sürüyor. Türkiye’de de aynı günlerde koalisyon çalışması var. Burada koalisyonlara alıştık ama Türkiye’de 13 yıl aradan sonra bir koalisyon kurulması için çalışma var.
Tabii ülkemizde CTP’nin UBP ile koalisyon kurma kararını eleştirenler var. CTP-DP hükümeti kurulması aşamasında da bu tepkileri yaşamıştık. Ben o zaman da DP ile olabileceği gibi UBP ile koalisyon kurulabileceği görüşündeydim.
O yüzden şu günlerdeki CTP-UBP koalisyon görüşmelerinin de çok doğal olduğunu söyleyebilirim.
Ha biraz aykırı sesler çıkabilir ama onlar da biliniyordu zaten…
Tekrarlıyorum; Ha UBP, ha DP… Hiç fark etmez.
DP denendi, şimdi başka bir ortak arandığına göre herkesin de bildiği gibi artık bitirilmesi gereken bir ortaklıktı.
UBP de denenir, olmadı mı? CTP’nin ille de hükümet kalalım gibi bir duruşunun olmadığını sanıyorum.
Olacağı buydu!
Yunanistan AB’nin şartlarını kabul etti. Sürpriz bir durum değil, neredeyse başka bir yolu kalmamış gibiydi.
Daha önce de söylemiştim; Çipras, seçim vaatlerinde biraz fazla atmıştı. Bu vaatler ülkenin gerçek anlamda ekonomik durumunu bilememekten kaynaklı olabilir veya seçimi kazanabilmek uğruna bilinçli vaatler… İkinci seçeneği Çipras ve Syriza’nın tercih edeceğini sanmıyorum ama demek ki ekonomi hakkında yeterince ve doğru bilgiye sahip olamamak öyle vaatlerin de ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Syriza’nın Avrupa’da, hatta dünyada yarattığı ‘umut’ dalgasını yadsımak mümkün değil ancak bazı hareketler başlatırken ayakların yere sağlam basması da çok önemli.