1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Ne zaman kardeşiz?”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Ne zaman kardeşiz?”

A+A-

 

Herkül MİLLAS

Terör karşıtı ve kardeşlikten yana bir slogan iyi niyetli herkesin en doğal biçimde destekleyeceği bir sözdür.

Bu söze hiç karşı çıkılır mı? Ahmet Hakan geçenlerde (17/9) “Türk/Kürt kardeştir cümlesine yürekten katılıyorum” derken bu söze itiraz eden Tarık Ziya Ekinci'nin mektubunu da sütununa aldı; tartışma olsun diye.

Doksan yaşındaki Ekinci eski TİP milletvekili. Teröre karşı çıkmaya katılıyor ama “kardeşlik” sözünü can sıkıcı ve üzücü buluyor; “beni rahatsız etti” diye yazmış. “Kürtler kardeş aramıyor eşit hak sahibi olmak istiyor.” diyor.

Bir azınlık dergisinde (Agos 8.2009) altı yıl önce çıkan bir yazımı hatırladım. O yazımda hem “kardeşiz” hem “farklıyız” sözünden rahatsız olduğumu yazmıştım. “Kardeşiz sözü iyi niyetli söz gibi görünür, ama bana gizli amaçlı bir projenin ifadesi gibi gelir. Sanki birileri ‘sen kendini farklı görüyorsun, ama biz senin farklılığını kabul etmiyoruz, seni bizim gibi, bizden farksız kabul ediyoruz' diyorlarmış gibi algılarım bu sözü.” diye yazmıştım. Bu söz kimliğimin inkârını ve asimilasyonu getirir aklıma.

“Farklısın, bizim gibi değilsiniz” lafının da rahatsız edici olduğunu yazmıştım. Bu kez de ayrımcılığı hissederim. Çünkü yasal ve vatandaş olarak eşitiz, eşit olmamız gerekir. O eski yazımda sonuç olarak sorunun “birilerinin ‘belirleyici olma' sıfatıyla –dolayısıyla üstün ve egemen bir statüde– ‘kardeş' veya ‘düşman' söylemine girişmesi” olduğunu yazmıştım. “Aslında bu söylemlerin her ikisi de (kardeş/düşman), kim üstündür, kim güçlüdür kavgasında yer almakta ve aynı mesajı vermekte: senin ne olduğuna ben karar veriyorum!” Oysa, demiştim, ‘kardeşiz' demek yerine insanlar kendi duygularını ifade etmekle yetinse, kimseyi belirlemese ve “ben seni kardeşim sayıyorum, sen beni nasıl görüyorsun” diye sorsa ve “iyi niyetle ve yanıtı kabul etmeye hazırlıklı durumda, ötekini dinlemeye ve anlamaya hazır olsa durum bambaşka olur” görüşümü ifade etmeye çalışmıştım.

Anlam konuma göre değişiyor

Şimdi bu görüşlere ekleyeceklerim var. Bazı durumlarda “kardeşiz” söylemi gereklidir. Irkçılık baş gösterince, birileri “siz ırk, dil, din farkı yüzünden bizden farklısınız” söylemiyle bir grubu ötekileştirmeye ve dışlamaya kalkışınca, buna cevap olarak insanların ırk, dil, din temeli üzerinde dışlanamayacakları hatırlatılabilir. Bu bağlamda insanların “kardeşliğini” hatırlatmak gerekir.  Hrant Dink öldürülünce “hepimiz Ermeni'yiz” sloganı hepimiz insanız, eşitiz, kardeşiz anlamındaydı. İnsan haklarının ve eşitliğin tehdit altında bulunduğunda kardeşliğin hatırlatılması olumlu bir davranıştır.

Ama bir grup farklılığını hatırlatarak bazı haklar peşinde olduğunda “kardeşiz” sloganıyla cevap vermek başka bir mesajdır. Bu aynı “kardeşlik” mesajı, bu kez “sizin farklı bir statüye, hakka, özel duruma hakkınız yok” anlamına gelebilir. Bunun için bütün dünyada, bazı haklar tanınmazken “zaten eşitiz” görüşü kullanılır. Biraz dikkat edince hangi siyasi grubun, hangi ideolojiye dayanarak, hangi şartlarda “kardeşiz” veya bazen “dindaşız” söylemini kullandığını kolayca görebiliriz. Bu söylem bazen açıkça bir karşı tez gibi kullanılır: kardeşiz, bundan dolayı istekleriniz anlamsızdır!

Yani, kelimelerin anlamı konuma göre değişiyor. Bu dilbilimin temel ilkelerindendir: kelimelerin anlamı içerikle ilişkilidir. Ağzımızdan çıkanın berisinde duygularımız ve bilinçaltımız gizli. Farkında olmadan çıkar ağzımızdan ima dolu kelimeler.  İmayı genellikle “karşı taraf” hisseder. Kullanan “ne var bunda, gayet güzel bir söz işte!” diye şaşar. Samimidir. Gerçekten vermekte olduğu mesajı göremez.

Bundan dolayı tepki göstermek yerine ötekini dinlemeye ve anlamaya hazır olmak gerek demiştim.

Kelimelerin anlamı kullananla duyanda aynı değildir. Azınlıklarla ilgili bir toplantıda “çoğunluktan” olan cana yakın efendi bir adam bir ara bana “sizi çok seviyoruz” demişti. Sonra neden kızdığımı anlamaya çalıştım!

Adama “beni annem-babam, çocuklarım, arkadaşlarım çok seviyor, ben sevgiye doymuşum. Ben sevgi değil, eşitlik istiyorum, sevginizi aramıyorum” demiştim. Sonra da pişman oldum. Adam iyi niyetini samimi bir biçimde dile getirmişti. Ben ise farklı bir şey duymuştum: “Sana istediğini değil, benim uygun gördüğümü ve senin ihtiyaç duymadığını vereceğim!” Ve gerçekten de onun sevgisi beni çok az ilgilendiriyor, eşitlik ise benim için havadaki oksijen kadar gerekli.

İhtiyacımız olan eşitlik ve saygı...

Böyle durumları mantıkla, dilbilimsel analizle, açıklamalar getirip kastedileni aramakla yol alamayız.

Kelimenin anlamını bu kanallara sokunca ancak kavga edilir.  İnsanlara “sen önyargılısın, kompleksli olduğun için lafı ters anlıyorsun” demek de yardımcı olmuyor. Çünkü gerçekten insanların hemen hepsi belli bir derece önyargılı ve komplekslidir. Özellikle azınlıkta olanlar böyledir. Kendilerini zayıf ve mağdur hissederler. Onlara empatiyle yaklaşmazsak, yani kendimizi onların yerine koyamazsak anlaşmazlık kısır döngüsü sürer gider. 

Ayrıca bazen de “kardeşiz” kelimesinin olumlu mecazi anlamını değil de asıl anlamını aklıma getirince bu kelimeyi pek başarılı bulmuyorum. Kardeşler aynı dili konuşur, genellikle aynı dini izler, anneler babaları da, yani ecdat ortaktır. Bu konuda pek kavga etmezler. Bana yakın olan herkese, en azından ben, hemen “kardeşiz” demeyi uygun bulmuyorum. Ayrıca Kabil ve Habil'den beri ne kardeş çatışmaları gördük! Siyaset konuşurken ben “hepimiz eşit, birbirimize saygılı vatandaşlarız” demeyi tercih ederim. Daha doğrusu “demeyi” değil de, savunduğum görüşlerimle ve tutumumla eşitliğe ve saygıya gerçekten inandığımı göstermeyi daha etkili ve daha samimi buluyorum.

 

(ZAMAN – Herkül MİLLAS – 22.9.2015)

Bu yazı toplam 1651 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar