Neden Barış İsteyelim?
Herkes “barış”tan söz ediyor ama amaçlar ve manalar farklı farklı.
İki toplumun bir arada yaşamasına ve hakkaniyet içinde problemlerin bölüşülmesine inanmayanlar, adayı bölecek bir çözümden yana olsalar gerek. Böylece mevcut durumun dünya tarafından kabul edilmesini düşlüyorlar.
“Bu görüşmelerden de bir şey çıkmaz” deyip kötümser olanlar, uluslar arası hukuk ve yönetim anlayışıyla yaşamamızı düşlemiyorlar bile.
Peki, barış ve çözüm istediğini ve bunun için uğraştığını söyleyenler ne yapıyor? İçi doldurulmayan, hayal ve vizyonu arka planda tutan, mevcut durumdan çok fazla uzaklaşmayacak amaçlar söylemekten ileriye gitmiyorlar.
Anlaşmayı engelleyebilecek kritik konuların, kendi toplumlarını incitmesine pek yatkın değiller. Bir çare bulunsa da bu “yükleri” birileri devralsa diye hayal kuruyorlar.
Yani iki toplum arasındaki anlaşmayı zorlaştıran konuların bir biçimde giderilmesi ile bir barışın gelebileceğine inanıyorlar.
Halbuki “barış” çok ulvi bir amaç. Anlaşma sözcüğünü aşan bir bilgelik kavramıdır.
Çözüm masasında, iki tarafın da istediği bazı “ayrıcalıklardır”. Halbuki gerçek barışı isterlerse bunlardan feragat etmeleri gerekiyor.
Bunun için, barışın bir yaşam tarzı ve kalitesi olduğunu fark etmeleri lazım.
Barış olunca, yaşam tarzımızı temellendirecek AB muktesebatı içinde olacağız. Yurttaşlar sorumlu birey olacak,yönetimlerimiz düzgün çalışacak..Yerel yönetimler, bölge halkı ile birlikte karar verecek. Öğrenci ve öğretmenlerimiz daha kaliteli eğitim için yarışacak. Hastahanelerimizde hastaya saygı ve sevgiyi, onları daha fazla ne kadar yaşatabileceğimizin peşine düşeceğiz.
Ekonomimizi akılcı bir şekilde uzmanlar eline teslim edeceğiz. Mafyalara, suçlulara yer kalmayacak.
Kıbrıs’ımızın güzelliği ve kültürünü dünya ile yeniden birleştireceğiz. Turiste boğulacağız. Çalışmadan, emek vermeden para kazanılamıyacak. Hakkını verenler ödüllendirilecek.
Böyle bir yaşam tarzına ulaşabilmek adına bazı tavizler vermemiz gerekiyor.
Barış, bu ada halkına yapılacak en büyük yatırımdır.
Bu yüzden daha iyisi için eskisinden feragat edilebilir, edilmelidir.
Yarım asırdır, “kurban” rolüne bürünmek, olumsuz duyguların içinde kıvranmak bize ne fayda sağladı ki?
Hiç kimse veya toplum, sürekli olarak ”başkasının”istedikilerini yaparak mutlu olamaz. Kimlik kaybının acısıyla yaşayamaz.
İnandığımız ve istediğimiz değerlere sahip olmak için Barış’a yatırım yapmamız lazım. Başka türlü olmuyor. Doğru yol böyle bulunur.
İnsanlar, olumsuz ve bencil duygulardan arınıp, yaşam önceliklerine,insanı yücelten değerlere göre davranıp barış yapmalıdırlar.
Değerler sisteminin KKTC siyaseti ile gelemiyeceğini gördük.
Barışık olan insanlar ve toplumlar, kendilerine güven duyarlar, yenilenme gücüne kavuşurlar.
İşte bunun için barış istenmelidir. Liderler, görüşmeciler, barış için fedakarlık yapılması gerektiğini, bir kısım insanın fayda gördüğü şeylerin değersiz bir enstruman olduğunu, toplumlarına anlatmalıdır, ikna etmelidirler.
Çözümsüzlük ortamından feragat etmenin çok daha mutlu ve kaliteli yaşama ulaşmanın yolu olduğunu göstermelidirler.
Barışan toplumlar, uluslar, güçlü ve inançlı liderler ile doğru yolu buldular.
Neden barış istediğimizi, “değerler” üzerinden açıkça haykırmalıyız.