Neden şehit oldular?
Ayyanni’deydik geçtiğimiz gün… 1974’te şehit düşen babalarını anmak için yıldönümünde eşim, kardeşleri ve diğer şehit yakınları Ayyanni Mezarlığı’nda buluştuk.
Mezarlık dediğim bakımsız kalmış, içinde sayılı sayıda mezarın olduğu, bazılarında yılların zarar verdiği mezar taşları, bazılarında taş bile olmayan toprağından veya çökmüşlüğünden belli olan mezar yerleri…
1974 şehidi 6 kişi için ortak bir taş yapılmış, üzerine adları yazılmış.
Yine Ayyannili olan Cemal Durmuş’un uğraşlarıyla nisbeten temizlenmiş mezarlık ve 6 şehidin bir taştan oluşan düzenlenmiş anıt gibi duran mezarları başında aileler kayıplarını andılar.
***
Anmaydı ama öte yandan o anma sırasında geldiğimiz günle ilgili dillerden dökülen sözcükler de vardı; “Bu insanlar bugünler için mi can verdiler?” sorusu soruluyordu.
Kıbrıs’ın güneyinde yapılan anma gününde, Kıbrıs’ın kuzeyinde gelinen durum, yaşanılanlar, geldiğimiz nokta konuşuluyordu. Türkiye’den gelenler bir yana, artık Ruslar, Yahudiler ve diğer ülkelerden gelenlerle kalan! Kıbrıslı Türklerin sayısı da kıyaslanıyordu.
Uzun süredir konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor aslında ama sorunun giderilmesi veya en azından giderilmesi öte dursun, gittikçe büyüyor.
Girne’yle başladı sorunlar… Rant telaşıyla plansız, programsız ve çoğunun boş kaldığı beton binalar, daireler… Trafik, kanalizasyon, çöp, değişen nüfus, boş alanların yan yana, dip dibe betona dönüşmesi, artan adli suçlar, sel baskınları, belediyenin eskiden kalma nüfus sayısına göre devlet katkısı alması, hizmetlerin yetersiz kalması, her yere yetişmek için yerel yönetimlerin Çatalköy, Alsancak, Lapta dahil büyük uğraş vermeleri veya çalışmaya çalışmaları…
Bu sorunlar şimdilerde İskele Bölgesi’ne sıçradı. Rant kavgası oralara da biçim veriyor epeyce zamandır… Girne’de yaşanan yanlışlar ille oralarda da yaşanacak…
Sadece çevresel veya altyapı sorunları değil, artık toprakların, gayrı menkullerin el değiştirmesi, “Bir karış toprak verilmez” diyenlerin yine onaylarıyla yabancılara satışı artarak devam ediyor.
Alsancak-Lapta bölgesi gibi İskele bölgesi de Ruslara teslim edilmiş gibi… İsrail sermayesi de sahipleniyor “vermeyiz” denen çakıl taşlarını…
Demek ki sorun, yani bir karış toprağın, bir tek çakıl taşının verilmesi sadece Kıbrıslı Rumlar için sakıncalıymış!..
İlkokulda veya ortaokulda tarih kitaplarında okuduğumuz ‘Rusların sıcak denizlere inme isteği’ önce Türkiye’nin güney kıyılarında, sonra Kıbrıs’ın kuzeyinde-güneyinde gerçekleşmiş oluyor. Yarın, obürgün Putin, “bölgede vatandaşlarımız var, onlara sahip çıkmak için gidiyorum” deyip ansızın gelebilir… O zaman bir de Putin biner sırtımıza… İşin şakası ama aslında o kadar Rus vatandaşı var ki bu kadar sınırlı kalan Kıbrıslı Türk nüfusu içinde, bildiğiniz gibi Rusya bir ofis açma kararı alıyor bölgemizde…
Türkiye’de, özellikle İstanbul’da her yeri arapça reklamlar doldururken, bizde de türkçenin yanında rusça yazılar var artık özel hastane gibi, eczane gibi, market gibi yerlerde… Bu yerlerde çok sayıda rus çalışan varken, çoğu işyerleri de ruslara devredilmeye başlandı.
***
Biz azalıyoruz, başkaları çoğalıyor… Bu ‘başkaları’ sözcüğünü ırkçılık kapsamından çıkarıp sadece varlığımızı korumak anlamında alırsak daha doğru olacaktır.
Başa dönersek; Bu insanlar bugünler için mi can verdi?