Neden sustular?
Bundan iki hafta öncesine kadar Kıbrıs sorununda “bir çözüme doğru gidilmekte olduğu” gibi bir algı vardı kamuoyunda...
Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun, müzakere heyeti sözcülerinin ve şakşakçı medyanın topluma ve dünya kamuoyuna verdiği mesaj
Bundan iki hafta öncesine kadar Kıbrıs sorununda “bir çözüme doğru gidilmekte olduğu” gibi bir algı vardı kamuoyunda...
Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun, müzakere heyeti sözcülerinin ve şakşakçı medyanın topluma ve dünya kamuoyuna verdiği mesajlar bu yöndeydi.
New York’ta yapılacak Ocak zirvesinde “bir şeyler olacağı”na inananların sayısı az değildi.
Yüzde yüzlük bir umut değildi bu belki, ancak yine de ite-kaka bir çözüme varılma olasılığından söz ediliyordu.
Kıbrıs Türk tarafının masada ‘son derece yapıcı’ olduğu, ‘uzlaşıcı’ bir tavır sergilediği inancı yaygındı.
Sonra büyü birden bozuldu!..
Kıbrıs Rum Lideri Hristofyas’ın UNITED Medya’ya verdiği özel mülakat, o ‘pembe tablo’nun altındaki gerçeklerin ipucunu verdi.
Sonra?
Son buluşmada kavga çıktı!..
**
2010 seçiminde Derviş Eroğlu neler söylemişti?
Masada “iki devletli çözüm” konuşacağını...
“Çapraz oy”u kabul etmeyeceğini...
“Tek egemenlik” diye bir şey olmayacağını...
“Annan Planı”nın öldüğünü...
Hatta açıkça söyle(ye)mese bile “bir çakıl taşı vermeyeceği”ni ima ediyordu Eroğlu...
Seçim kampanyasında Eroğlu tam bir “şahin” görünümündeydi ve zaten işin doğalı da buydu.
Zira Eroğlu bir “şahin”di!..
**
Seçim sonrası ise farklı bir Eroğlu profili gördük karşımızda...
“Talat’ın bıraktığı yerden müzakerelere devam eden lider” portresi kısa süre içinde genel kabul gördü.
Sağ-milliyetçi kesimlerin, hatta seçimde destek aldığı Serdar Denktaş’ın tepkileri pahasına “güvercin” gibi görünmeye devam etti Eroğlu bir süre daha...
Aslında bu algının arka planında şu görüş de vardı: “Nasıl olsa siyaseti belirleyen Ankara’dır. Dolayısıyla Eroğlu’nun o çerçeve dışına çıkma lüksü yok!..”
Toplumda bu pesimist yaklaşım o kadar yaygın ki, “Sarayda kim oturursa otursun, sonuç değişmez” diyenler, demeyenlerin oldukça üzerinde...
**
Pazartesi yapılan görüşmeden sonra gerek iki liderin, gerekse Downer’in verdiği mesaj gayet açık: Masada işler hiç de iyiye gitmiyor!..
Hristofyas’ın verdiği mülakatta vaziyetin ‘kötü’, hatta ‘berbat’ olduğu açıkça ortaya çıkmıştı zaten...
Ve gariptir, bir Kıbrıslı Rum Lider’le ‘ilk kez Türkçe simultane çevrili’ röportajdan sonra bizim tarafta tam bir “sessizlik” havası yaşandı!..
O mülakattan tantana çıkarmak isteyen çevreler kulaklarının üzerine yattılar.
Türkiye medyasının Lefkoşa temsilcileri haberi görmezden geldiler.
Hristofyas’ın açıkça ve sertçe eleştirdiği Eroğlu bile neredeyse karşı açıklama yapmadı. Sadece bir kez BRT’ye konuştu, onda da Hristofyas yerine Talat’a yüklendi.
Neden?
Cevabı çok basit: Masa çöktü ve Kıbrıs Türk tarafı altında kalmak üzere!..